13

601 26 0
                                    

Sabahın erken saatlerinde gözlerimi açtığımda, ilk işim bir kahvaltı hazırlamaya başlamak olmuştu. Nedenini bilmiyordum. Sadece en azından kardeşler arasında yapılan kahvaltıları özlemiştim. Dünden sonra Emir'in hala bana kızgın olduğunu biliyordum. Klasik Emir'in her zamanki hareketleriydi. Buna çok takılmamıştım. Kızarttığım patatesleri de masaya bıraktığımda, masa tamamıyla hazırdı. Tek eksik çaydı. Ayrıca anne ve babam. Çay bardaklara konulmayı bekliyordu, fakat anne ve babam menüden uzun zaman önce kaldırılmıştı.

Emir'in bana olan kızgınlığının farkındaydım. Ona trip atmak gibi bir düşüncem yoktu. Onu gerçekten seviyordum ve aramıza soğukluk girmesini istemiyordum. Zaten aramız o kadar da iyi sayılmazdı. Bu yüzden buna gerek yoktu. Varsa da, bunu istemiyordum. 

Üzerime kahverengi, uzun kollu polo yaka cropumu giymiş, altıma ise krem rengi bir pantolon giymiştim. Kahvaltının ardından Miraç'a onlara geleceğimin sözünü vermiştim. Onunla son görüntülü konuşmamızda annesi beni kahve içmek için onlara çağırmıştı ve bende geleceğime dair söz vermiştim. Her ne kadar gidecek kadar modum olmasa da, kahveden sonra Miraç ile konuşmak bana iyi gelebilirdi. 

Uğur'un odasına doğru ilerledim. İlk önce onu uyandırmak daha mantıklıydı, çünkü zor ayılıyordu. Kapısını açtığımda yastığına sarılmış bir şekilde uyuduğunu görmüştüm. Üzerinde bir şey yoktu ve bu soğuğa rağmen üzerine örttüğü yorganı beline kadar indirmişti. Buna göz devirdim ve yavaşça ona doğru ilerledim. Uyandırmak için onu dürttüğümde homurdanarak başını çevirdi. "Uyansana maymun suratlı." diye homurdandım. "Sabah sabah odamı terk eder misin Alkım?" 

"Hayır." 

"Rica etmek benim suçum zaten." diye homurdandı uykulu bir sesle. "Hadi kalk. Kahvaltı hazırladım. On dakika içinde gelmezsen midemi bulandırmasına rağmen senin için hazırladığım yumurtayı çöpe dökerim. Ve inan bana bunu yapmaktan çekinmem." Homurdana homurdana kalkarken zaferime gülümsedim. Sonrasında ise onun odasından çıktım. Emir'in uyandığına neredeyse emindim. Bu saatlerde uyanırdı ve işe gitmek için hazırlanırdı. Genel olarak kahvaltısını trafikte beklerken yapardı, bazen ise sevgilisi Zeynep ile buluşarak. Onun hakkında bunca şeyi bilmiyordum tabii ki. Az önce Emir'in kahvaltıda ne yemeyi sevdiğini öğrenmek için Zeynep'i aramıştım. O da bunca bilgiyi bana vermişti. Günün sonunda krep yemeye bayıldığını öğrenmiştim ve yaka döke de olsa bir şekilde birkaç tane krep ortaya çıkarmıştım.

Kapısını tıklatıp açtım. Başımı hafifçe açtığım aralıktan çıkardığımda, o boy aynasında saçlarını düzeltiyordu. "Kahvaltı hazırladım. Gelecek misin?" diye mırıldandım zor da olsa. Ses çıkarmadı ve başını onaylar bir şekilde salladı. Aralık bıraktığım kapıyı kapattım ve mutfağa geçtim. İçime dolan sıkıntıyı yok etmeye çalıştım. İçimden bir his, her şeyin daha da boka saracağını söylese de ona kanmadım. Belki de kanmalıydım.

Mutfaktaki duvara dayalı beyaz uzun koltuğa oturdum ve sırtımı duvara yasladım. Birkaç dakika sonra üzerini giyinmiş Uğur içeri girdi. Hemen ardından ise Emir. "Oh be. Ne güzel kokuyor." dedi Uğur neredeyse tüm oksijeni burnundan içeri çekerken. Yüzümü buruşturdum. İkisi de karşımdaki sandalyelere oturdu. Uğur direkt önündeki omlete dalarken, Emir önündeki krepleri incelemişti. Biraz parça koparıp ağzına attıktan sonra bana baktı. "Zeynep'ten mi aldın tarifini?" diye mırıldandı. Hafifçe gülümsedim ve başımı onaylar bir şekilde salladım. "Spor yaptığın için internettekilerden birini yapmamamı söyledi, sonra tarif attı. Onu yaptım bende." 

"Oha Emir. Spora mı başladın?" dedi Uğur şaşırmış bir şekilde. Evde kimsenin birbirinden haberi yok, hale bak. Emir başını onaylar bir şekilde sallarken sessiz kaldı. Uğur gülümsedi ve bana baktı. "Bunca şeyi yapmayı ne zaman öğrendin? Evi de yakmamışsın. Şaşırdım yani." Hafifçe gülümsedim. "İnternet icat edildi, bundan bilmediğim kadar yıl önce. Orada sağ olsunlar patatesin nasıl kızartıldığını bile yazıyorlar. Hem. İsteseydin önceden de yapardım."

RestcafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin