34

222 13 1
                                    




"Keşke her şey daha farklı olsaydı." dedi Akay. Yattığımız yerden avuç içine aldığı bir tutam saçımla oynuyordu. "Attila abi iyi birisine benziyor, onunla büyüseydin eminim annenin eksikliğini sana hissettirmezdi." Başımı onaylar bir şekilde salladım. Biyolojik babam, ki ona Attila abi demeye karar vermiştim ve bunu ona da danışmıştım, gideli birkaç saat geçmişti. Şimdi Akay'a onunla neler konuştuğumuzu anlatıyordum. Onu sevmişti. Anladığım kadarıyla beni buraya getirmeden önce onunla konuşmuştu, ona göre beni buraya getirmişti. Adamın yaklaşımını, konuşmasını ve hareketlerini sevdiğini söylemişti. "Babam ile de konuşmam gerekiyor." dedim sıkıntıyla. Olduğum yerde sırt üstü yatmayı bıraktım ve Akay'a doğru döndüm. "Hiç hazır değilim."

"Attila abiyle konuşmaya da hazır değildin." dedi. "Ama konuştunuz. Babanla da konuşursun. Şimdi bunu sıkıntı yapma." Dudaklarını anlıma bastırdığında, kendimi daha iyi hissediyordum. Kollarımı ona doladım. Tereddüt etmeden beni kolları arasına aldıktan sonra hafifçe dik oturdu. "Teşekkür ederim." diye mırıldandım boğuk bir ses ile. Başımı kaldırıp ona baktığımda, ne için teşekkür ettiğimi anlamış gibi değildi. "Yanımda olduğun için, her şey için." Gülümsedi. Parmakları yüzümü kavradığı sırada, dudaklarım üzerine ufak bir buse kondurdu. "Sen benim sevgilimsin Alkım." dedi. Yüzünü yüzümden uzaklaştırmadan konuşmaya devam etti. "Elbette yanında olacağım. Seninle canım sıkıldığı için sevgili olmadım, bu günlerde yanında olmak için, seni sevdiğim için sevgili oldum."

Belki de bu kelimeler üzerine uzun bir öpücük iyi gidebilirdi. Fakat ikimizin de telefonu aynı anda çalmaya başladığında, mecburen ayrılmak zorunda kalmıştık. "Uğur arıyor." diye mırıldandım. Uğur'un araması ekrandaydı. Telefonunu bana doğrulttuğunda, onu arayanında annesi olduğunu gördüm. Uğur'un aramasını açıp telefonu kulağıma yasladım. "Alkım." dedi nefes nefese. Kaşlarım çatıldı. "Uğur? Ne oldu?"

"Balın'ın sancısı tuttu." dedi ağlar gibi. "Ne yapacağım? Hastaneye geldik, ne yaptılar bilmiyorum ama beni yanına almadılar."

***

Nefes nefese hastaneye adım attığımız sırada, Emir, Zeynep, Uğur ve Akay'ın ailesini doğumhanenin önünde beklerken bulmuştuk. Uğur başını geriye doğru yaslamış, başını elleri arasına almış bir köşeye çömelmişti. Akay'ın anne ve babası oturuyorlardı. Emir ve Zeynep ise onların tam karşılarındaydılar. Ne yapacağımı bilemiyordum. Bir anlığına kafam çalışmaya başladı ve Uğur'un yanına ilerledim. Bulunduğumuz durumda, kırgınlığımı umursayamazdım. Yeğenim doğuyordu. Bu son günlerde aldığım en iyi haberlerden birisiydi. "İyi misin?" dedim. Uğur'un omzuna elimi koymuş, çöktüğü yerde başını kaldırıp bana baktı. Endişe ile dolan gözleri beni görünce daha rahat hissetmiş gibi bir hal aldı. Bu düşüncem, Uğur'un bana sarılması ile doğrulandı. "Zamanı değildi." dedi. Sesi titriyordu. İster istemez canım yandı. "Daha vardı Alkım. Erken." Sanki bir krizde gibi, dediklerini art arda tekrar etti. Endişem büyüdü, fakat kendime gelmem gerekiyordu çünkü Uğur kötü durumdaydı. "Olabilir." dedim. "Doğumlarda böyle şeyler yaşanabiliyor. Erken doğum olabilir. Sakin ol." Bildiğim tek şey buydu. Erken doğum diye bir şeyin varlığı. Bunun dışında başka bir şey bilmiyordum, bu yüzden Uğur her doğumun erken olduğunu söylediğinde, gerekçe olarak bunu sundum.

"Ama daha çok erken." dedi. Kaçıncı kez dediğini saymıyordum. Kollarımı Uğur'a sardığımda, anlık bir kasılma yaşadı. Fakat uzun sürmedi ve sakinleşti. Başımı duvara yasladım. Yorgunlukla kendimi yere bırakmıştım. Uğur ise, koca cüssesine aldırmadan doğumun bitmesini bana sığınarak bekledi. "Özür dilerim." dedi. Neyi kast ettiğini anlasam da, onu susturmak şimdi en iyisiydi. "Şimdi değil, daha sonra dile özrünü." dedim. Sesim oldukça sakindi. Dakikalar saatleri kovalarken, aklımdan geçen bir ton düşünce vardı. Doğumlar normalde bu kadar uzun sürer miydi? Bu konuda hiç bir fikrim yoktu. Balın ile beraber hiç kontrole gelmemiştim, zaman kavramımı o kadar yitirmiştim ki hamileliğinin kaçıncı ayı olduğunu bile bilmiyordum. Doğum ne kadar erken, yeğenimin cinsiyeti ne, sağlıklı mı? Bunların hiç birine bir cevabım yoktu ve bu kötü hissettirmişti.

Ben bu düşünceleri kovaladım. Uğur'a sorma cesaretini gösteremedim ve sadece düşündüm. Kız ise nasıl biri olur, erkekse nasıl biri olur diye kafamda düşünceleri dolandırdım. Geçen aylarda öyle şeyler yaşamıştım ki, kendime odaklanmaktan başka bir şey yapmamıştım. Bu yüzden onları ihmal etmiştim. Uğur'a kızgındım, ama bu Balın'ı hamile haliyle yalnız bıraktığım gerçeğini değiştirmezdi. Uğur'a kızmam Balın'ı tek bırakmamın bir bahanesi olamazdı. Bunu telafi etmeliydim ve edecektim de.

Doğum hanenin açılan kapısından bir doktor çıktı. Uğur kendine gelip ayaklanana kadar, Emir ve Zeynep doktorun yanına gitmiş ve neyin ne olduğunu sormuşları. Yakınımızda konuştukları için onları duyabiliyordum. "Balın Hanımın yakınları sizler misiniz?" dedi doktor. Zeynep başıyla adamı onayladığında, doktor derin bir nefes verdi. "Uzun süre sonra girdiğim en yorucu doğumdu. Erken doğum olması işimizi epey uzattı, annemizi de biraz yordu. Ufaklık erken doğum sebebiyle bir süre kuvözde gözetim altında duracak. Fakat annemizde bebeğimiz de sağlıklı." dedi ve herkes rahatladı.

Uğur genişçe gülümsedi. Derin bir nefes verdi ve sırtını hastane duvarına yasladı. Büyük bir yük, omuzlarından kalkmış gibi duruyordu. Bana baktı. Bense kollarımı iki yana açtım. Beni kendine çekip sıkıca sarılırken, gülmeye başlamıştı. "Sağlıklılarmış." diyerek doktoru tekrar ettim. Uğur başını kaldırıp bana baktı. "Sağlıklılarmış Alkım." dedi beni tekrar ederek. "Çok şükür." dedi. Doğumhaneden sedyeyle çıkan Balın'a baktı. Balın gözlerini yummuştu. Saçları terden sırılsıklam olmuşken, uyuyor gibi duruyordu. Onu odasına götürürlerken, bizde peşlerinden gitmiştik.

Kim yapmıştı bilmiyordum, ama oda süslenmişti. İçeriye girdiğimizde, annemin odadaki tekli koltukta oturduğunu gördük. Balın'a bakıyordu. Yüzündeki gergin tebessüm, tepkimizi beklediğini belli ediyordu. Akay'ın ailesi rahatça gidip koltuklara otururlarken, Serra teyze annemin elini tuttu. "Sağlıklıymış Müge. Ama bir süre kuvözde olacakmış, erken doğum olduğu için." dedi. Sevinmiştim çünkü Serra teyze ve Ferman amcanın kızgınlıklarından eser yoktu. Balın'a söylemiştim. Ufak bir bebeğe kimse kızgın kalamazdı. Benim annem sandığım kadın dışında. Etraf mavilerle süslüydü. Yeğenimin cinsiyetini, odadaki süsler sayesinde anlamıştım. Erkek. Sanki yeterince eril cinsiyetlilerle etrafımız kaplı değilmiş gibi, birde erkek yeğen çok iyi gelecekti. Özür dilerim sevgili yeğenim, ama sanırım seni baban ve Emir dayından olabildiğince uzak tutacağım. Hiç. Öylesine.

Uğur, uyanmış Balın'ın yanındaydı. Bende daha fazla ayakta durmak istemedim ve üçlü koltuğa bıraktım kendimi. Annem burada yokmuş gibi davranmak, şu an için en iyi seçenekti. Kaos başımı ağrıtıyordu ve daha fazlasını istemiyordum. Yanıma Akay oturdu. Elini belime attı ve ben başımı omzuna koydum. Tüm bu olanlar yüzünden Balın'ın hamileliğinde yanında olamamıştım. Yeğenim hakkında hiç bir şey bilmiyordum ve bu canımı sıkmıştı. Bu yüzden bugün bir sıkıntı çıkmasını istemiyordum. Özellikle de benim yüzümden.

RestcafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin