Efe yanımda homurdanmaya devam ederken ben onu umursamadan dönerimi yemeye devam ettim. "Alkım dışarı çıkalım. Dışarı. Bunaldım. Sıcakladım. Duvarlar üzerime üzerime geliyor. Lütfen gözünü seveyim. Biricik arkadaşım. Kahverengi gözlerinin, toprağının çamurunda oynadığım. Kalk. Ne olursun." Kolumu çekiştirmeye devam ederken büyük boy ayranımdan bir yudum aldım. Başımı sakince iki yana salladığımda oflayarak kollarını önünde birleştirdi ve önün döndü. "Öğle tatilinde bir insan nasıl sınıfta kalabilir ya?" diye homurdandığında göz devirdim.
"Efe benden başka arkadaşın mı yok? He bir tanem. He en sevdiğim arkadaşım. Yok mu? Hakan'ı bul git de. Ben sınıfta kalacağım ya. Sınıf sıcacık. Dışarısı eksi on derece!" Ben cümlemi bitirir bitirmez sınıfın önünde oluşan bir topluluk görmüştüm. Efe'nin de dikkati oraya çevrildiğinde yemeği bıraktım. Ayaklanan Efe'nin peşinden gittim. Kalabalık arasında sıyrılırken oluşturulan çemberin tam sınırına gelmiştim. Eski sevgilim (?) alakasını anlayamadığım bir şekilde Mert ile dövüşüyordu.
Eğer birkaç ay önce olsaydı araya girer, Mert'i kavgadan çıkarır ve Tahir'e bir ton azar çekerdim. Fakat şimdi yere bağdaş kurarak oturup, çekirdek çitlemek daha cazipti. Mert kavga etmekten zevk alan sorunlunun tekiydi. Onun ettiği bir kavgayı eğer bizden birisi ayırırsa ona bir ton laf ediyordu. Bu yüzden ayırmak için hiç birimiz bir harekette bulunmazdık. "Tahir!" Kardelen'in sesini duyduğumda alt dudağımı ısırdım. Birkaç kişinin bakışları bana dönerken ben kolumu Efe'nin omzuna atıp olacakları izlemeye başladım. Kardelen, eski sevgilimin beni aldattığı namı değer eski en yakın arkadaşımdı. Arkadaşlığımız altı yaşımıza dayanıyordu ve, bir erkek için biteceği düşündüğüm son şeydi. "Ya çekil! Tahir! İyi misin?" Büyük bir çirkeflikle Mert'i yere düşüren Kardelen, elini Tahir'in yanağına koydu. "Bebeğim sakin ol. Ben geldim bak." Yanağına bir öpücük kondurdu. "Sakinleş. Bak burdayım ben."
KLJFKLJGLSFJGSDLKFJGFSŞLJSDLGJSL
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum. "Sen bu değilsin Tahir. Gözlerimin içine bak aşkım." Kendimi daha fazla tutamayıp kahkaha attığımda, benden güç alan koridor topluluğundan birkaç kişi daha kahkahayı basmıştı. "Ne gülüyorsun sen be!" diyerek bana yönelen Kardelen'e sırıtarak baktım. Sen bu değilsin Kardelen, gözlerimin içine bak. "Hiç. Aklıma komik bir şey geldi." dedim alayla. Ağzındaki sakızı patlattığında bana doğru hırsla yaklaşıyordu. Sakızı şapırdatarak çiğnemesine yüzümü buruşturdum. "Bana bak kızım! Saçlarını yolarım senin." Bana bak muarrem.
Birinin elini omzumda hissettiğimde başımı hafifçe ona doğru döndürdüm. Gökhan alayla Tahir'e bakarken Efe'nin yanından da Orçun çıktı. İkisi de gülerken Efe de kollarını kabarttığı göğsünde birleştirmişti. Koçuma bak be, aldı arkasına GOM'u, bu gereksiz gazla dayak yemeyecekse hiç bir şey bilmiyorum. Hafifçe gerileyip öğrencilerin oluşturduğu çemberin dışına çıktım. Sınıfa girdikten sonra sırama geri oturmuştum. Gereksiz muhabbetlere girecek kafada değildim. Özellikle müdürün son uyarısından sonra. Adam açıkça bana bir dahaki tek hatamın disiplin olacağını ve önceki tüm suçlarımın aileme söyleneceğini söylemişti. Disiplin neyse de, yaptıklarımı Emir'in kaldırabileceğini zannetmiyordum.
*
Akay; Bu gece bir arkadaşın doğum gününde Ayı Bar'da çalacağız.
Akay; Sende gelmek ister misin?
Akay; Arkadaşlarınla tabii. GOM'u çağırdım. Ama Miraç veya diğerlerini de çağırabilirsin.
Ders bitiminde uyandığımda gelen mesajlar bunlardı. Ayı Bar olmasaydı seni reddetmezdim be Akay. Ama orası olmaz. Nein nein. Ben onu reddettikten sonra teneffüse çıktığımız için, sanki kavgadan çıkmamış gibi rahatça gezen GOM yanımıza geldi. "Enişteciğim bizi Ayı Bar'a davet etti." diye mırıldandı sırıtarak. Yanağımdan bir makas alırken geriye doğru çekildim. "Enişteciğim ne ya." diyen Efe'ydi. Dudağında bir patlak vardı, göz altı ise hafifçe morarmıştı. Karşısındakinin daha beter olduğunu söylüyordu fakat pek inandırıcı değildi. GOM'da ise tek bir çizik bile yoktu. "Ayı Bar?" diye mırıldandım.
"He ya. Başka bir yer olsaymış keşke. Yeni dövdüm Tahir'i, aynı adamı iki kez dövemem ben." diyen Mert'ti. Miraç bir kahkaha attı. "Gökhan gelene kadar dayak yiyordun lan." dedi Kağan. Ense köküne yediği şaplakla susmuştu. Bir daha konuşamaz umarım, boş boğaz. "Bizde geliyor muyuz?" dedi Miraç. Oturduğu yere daha da yayılırken beni sıra üzerinden kendine doğru çekmeye çalıştı. Onu ittirdim. "Gidecekseniz gidin." diye homurdandım.
"Ne demek gidecekseniz gidin?" dedi Gökhan. Kaşlarını çatmış sorgular gibi bana bakıyordu. "Ayı'nın ortağı, Tahir'in abisi. Tahir benim eski sevgilim. Tahir Ayı'dan dışarı adımını atmayan bir ayyaş." dedim. Boş gözlerle bakmaya devam etti. "Boşa olay çıksın istemiyorum. Kardelen bulduğu yerde bana saldırır. Kavgadayken ona güldüm diye bilendi bana manyak. Hem ben sarhoş olmayı sevmem ki Ayı'da hafif bir şey de yok zaten." Son Ayı muhabbetim pek iç açıcı geçmemişti. Yüzde yüz sarhoştum ve o güne dair her şey kafamdan silinmişti. İlk ve son sarhoş oluşumdu. "Kızım sen kendini durduramıyorsan bu bizim eğlencemizin önüne niye geçiyor? Zaten GOM'a geçeceğiz gecesine. Sarhoş olsan kaç yazar?"
"Siz gidin. Ben Akay'a gelmeyeceğimi ilettim." dediğimde Miraç tarafından kafama acımadan bir darbe inmişti. Hain. Dost dedik de bağrımıza bastık. "Niye vuruyorsun ya hayvan!" dedim kafamı tutup ona dönerken. "Niye reddediyorsun çocuğu? Belki biz gitmek istiyoruz? Boğarım seni."
"Gidicekseniz gidin ya! Ben Ayı'ya falan gelmiyorum! Ben Fero gibi hecelememi de ister misin?" diye homurdandım. Ne bu şiddet bu celal? "Hecelere ayırırım seni. Geleceksin. Çocuğun ilk davetini reddetmek ne demek ya?"
"Sana ne be? İstersen numarasını vereyim de sen konuş çocukla." diyerek çirkefleştim. Yüzünü buruşturup kafama tekrar vurdu. Bir küfür savururken sinirden kuduruyordum. "Çok konuşma be çirkef karı. Bu gece Ayı'dayız. Geldin geldin. Gelmedin bak akşamına Emir nasıl odanın kapısına dayanıyor. Belki barın kapısına dayanır. Onu Emir bilecek artık."
"Ne?" Miraç'tan yediğim iki darbe beni aptallaştırmış mıydı yoksa Miraç üçüncü darbeyi de atıyor muydu algılayamamıştım. "Yani diyorum ki; Biricik abin yediğin naneleri mi öğrense, yoksa sen bir geceliğine sarhoş mu olsan?" Dost sadece bir süt markasıymış meğerse. Gözlerimdeki dehşeti görmüş olacak ki gülümsedi. "Kızım. Sen beni çok hafife alıyorsun bak. Ben kimlere neler yapıyorum, sana mı bir şey yapamayacağım? Valla on yıllık arkadaşım demem hayatını siker atarım." dedi ağzını yamultarak. Öyle bir dehşete düşmüştüm ki, şaka mı yapıyordu ciddi miydi onu bile algılayamamıştım. Algılarım tümüyle kapanmıştı.
"Yok ebesinin." diyen Mertti. Miraç pişmiş kelle gibi sırıttı. Ardından uzanıp yanağımdan bir makas aldı. "Abarttım biraz. Lafın gelişi yani." diye mırıldandı. "Ama Emir konusunda ciddiydim." Sırıtışı daha da büyüdü. "Bu gece Akay ile bana beş yeğen peydahlamazsan önüme gelme. Mümkünse Emir'in de gözüne gözükme."
"Ben sana neden yeğen yapıyorum ya? Hoşt! Kış kış! Belediye zehirlemedi mi hala seni?"
"Hadi be! Hadi! Valla gelirim üstüne otururum." diyerek repliği devam ettirdi. Güldüm. İyi canım, sessiz ve sakince oturursam bence ne Kardelen bana karışır, ne de bir başkası. Sarhoş olmak ayrı tabii. Ben yanımda bir şişe su mu götürsem acaba? Onu içerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restcafe
Teen Fiction"Yazmaman gerektiğini düşünüyorum hala." "Ben yazmak istiyorum." dedim emin bir şekilde. Omuz silkti. "Madem öyle." Mesajlaşma uygulamasına girdiğini anlamam zor olmamıştı. Birkaç bir şey yazdı ve bana sormadan gönderdi. "Afili bir başlangıç olsun...