Dün gece oldukça yorulmuştum. Maç bittikten sonra uyumaya çekilen Miraç ve Poyraz odamı kaptığı için, uykum gelince kendimi Uğur'un odasında bulmuştum. Emir, Zeynep'i odasına almıştı. Balın ve Uğur annemlerin odasında olmalılardı. Akay'ın nerde yattığını görmemiştim, çünkü gece ondan önce yatmıştım. Fakat yanıma geleceğinden emindim.
Başımı sağ tarafıma çevirdim. Akay'ı görmek beni şaşırtmamıştı. Bir eli belimdeydi, diğer eli yastığının altındaydı. Derin bir uykuda olmadığı belliydi. Normalde onu hep üstünde bir tişörtle yatarken görürdüm. Şimdi, sanki yaz gelmişçesine üzeri çıplaktı. Bu yutkunmama sebep oldu. Buna rağmen ona biraz daha sokulmaktan çekinmedim. Başımı boyun girintisine koydum. Dudaklarımı boynuna bastırırken, gözlerimi de sıkıca yummuştum. Hala oldukça uykum vardı. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum fakat yerim rahattı. Bu yüzden biraz da burada uyuyabilirdim.
Dudaklarımı teninden çektiğimde hızlıca kalkmıştı. Başı bana dönerken uykulu bir halde korkmuş olduğunu anlamıştım. Yeni uyandığı ve muhtemelen geç yattığı için hafifçe şişen göz torbalarıyla bana baktı. Aynı zamanda bu yüzden dudakları da dolgunlaşmıştı. Gülümserken onun ne kadar yakışıklı gözüktüğüne kapılmıştım. Gerçekten, yeni uyanmış bir haldeyken nasıl bu kadar iyi görünebilirdi ki? Ben şu an Emir gibi gözüktüğüme yemin edebilirdim mesela. Beni çekerek altına aldığında, dudaklarımı birbirine bastırdım. Baş parmağını dudağımın üzerine koydu, hafifçe kaydırıp dudaklarımı birbirinden ayırmamı sağladı. Sonrasında eğilip dudaklarımın üzerine bir buse kondurdu. Başını boynuma yaslarken, bir ayağını üzerime attı ve öyle yatmaya devam etti. "Uyanacak mısın? Uyanmayacaksan bırak da ben kalkayım." diye mırıldandım. Beni daha da kendine çekerek bu isteğimi açıkça ret etmişti. "Akay lütfen." diye mırıldandım. Bu sefer belimdeki elini sıklaştırdı. "Uykum var." diye homurdanırken dudakları boynuma değmişti. Hafifçe yutkundum. "Tamam. Sen uyu. Bende kalkıp Zeyneplere kahvaltı hazırlamakta yardım edeyim."
Dilini şıklattı. Bir nefes verdim. "Lütfen." diye mırıldandım. Üzerimden onu çekmeye çalışmak oldukça zordu. En sonunda kendisi beni rahat bırakırken ayaklandım. Benimle beraber ayaklandığını görebilmiştim. Uğur'un dolabına ilerledi. Kendine bir tişört çıkarırken, ben gece yatmadan önce çıkardığım sweati üzerime geri geçirdim. Başımı geçirdiğimde, göz göze geldiğim Akay ile afallamıştım. "Öpeyim mi bir kere?" diye mırıldandı. O bunu dedikten sonra zil çalmıştı. Başımı iki yana sallayarak geriledim. "Olmaz. Birisi falan gelir birazdan." Belimi kavrarken yanağıma bir buse kondurdu. Ona bayık gözlerle baktım. "Kim görecek? Hem görürlerse görsünler. Sevgilim değil misin?" Gülümsedim. Başımı iki yana sallarken belimdeki elini çektim ve kapıya doğru ilerledim. Beni geri yakalaması çok zor olmamıştı. Bu sefer kahkahamı serbest bıraktım. O da gülmüştü.
Daha fazla ısrar etmedim. O beni öpmeye başladığında karşılık verdim. Yavaş yavaş ilerliyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Bir anda yere oturup, beni de peşinde oturtmasıyla afalladım. Dudaklarımız ayrılmıştı. Eli hala belimdeydi. Beni çekip kucağına oturttuğunda hafifçe tebessüm ettim. Bu sefer dudaklarımızı birleştiren ben oldum. Gerilen dudaklarından gülümsemiş olduğunu rahatça anlamıştım. Eli sweatimin içinde, belimi okşuyordu. Ellerimden birisi kirli sakalında, diğeri saçları arasındaydı. Saçlarıyla oynarken, dudaklarını hafifçe aşağı indirerek önce çenemi, sonrasında boynumu öptü. Boynuma sürttüğü sakalı ile huylanmış ve kıkırdamıştım.
Gözleri tekrar gözlerimi buldu. Mavi gözleri gülümsemesiyle ışıldıyordu. Birbirimize bakarken, kapı bir anda açılmıştı. Hafifçe öksürdü. Ben hızlıca kendimi yanına attım. Çalmadan hayvan gibi kapıyı açan ve beni Akay'ın kucağında gören isim elbette ki Emir'di. "Başıma ikinci bir Balın, Uğur olayı mı çıkarmaya çalışıyorsunuz?" dedi sert bir tonda. Akay bulduğu bir yastığı ona fırlattı. Ayaklanıp üzerine tişörtünü geçirirken homurdanmaya başlamıştı. "Ben senin kardeşin gibi sorumsuz muyum lan?" diye mırıldandı. Elindeki ekmek bıçağını sanki oyuncakmışçasına savurarak konuştu. "İki dakika daha gelmesem işi pişirecektiniz. Bence sizin de onlardan kalır yanınız yok!" diye homurdandı. "Hem çıplaksın ulan sen! Birde utanmadan ben o muyum mu diyorsun? Ondan da betersin amına koyayım!"
"Korunmayacak kadar sorumsuz değilim demek istemiştim." Alt dudağımı dişledim. Emir daha da öfkelenmiş gibi ona doğru hareket edecekken Zeynep araya girdi. "Ne korunması? Ne oluyor yine gözünüzü seveyim?" derken bıkkınca konuşmuştu. Emir yanına gelen sevgilisi ile kedi modunu açmıştı. Elini Zeynep'in beline attı ve yanağını öptü. Sonra elindeki bıçakla bi sevgilimi birde beni işaret etti. "Gelmesem az daha işi pişiriyorlardı Zeynep. Ödüm koptu. Ya biraz daha geç kalsaydım?" diye mırıldandı. Zeynep göğsüne hafifçe vurdu. "Yavrum niye vuruyorsun? Çıplaktı birde. Birde öpüşüyorlardı. Kapıyı açmasam artık bir başkası açınca ne görürdü kim bilir!"
"Sana ne Emir! Öpüşürlerse öpüşsünler. Ağzımı açtırma benim."
"Ya sen beni neden sevgiline şikayet ediyorsun?"
Zeynep ile aynı anda çemkirdiğimizde, Emir afallamış bir hale bürünmüştü. Akay sırıtmaya başlamışken ayaklandı. "Olaya bak. Sevgilimle de öpüşemiyorum ya! Napsam ben Akay'ın evine geri mi dönsem?" Bu dediğimi ciddiye alan ikili bana bakmıştı. Akay'ın gözleri istekliyken, Emir'in bakışları onun aksine daha da sinirli bir hal almıştı. "Yok! Ben bir yeğen daha istemiyorum. Bir durun da biz evlenelim önce!" dedi Emir sinirle. Akay bana göz kırpmıştı. "Benim için sıkıntı değil biliyorsun. Yanımdaki yerin hazır." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ben bir şey diyemeden Emir atlamıştı. "Benim kardeşimin yeri benim yanım!" diye çıkıştı. Akay yüzünü buruşturarak ona baktı. "Üç gündür ben sana çok taviz verdim! Hoşt lan. Senin benim evimde ne işin var? Birde birlikte mi uyudunuz yoksa siz? Zeynep bu kız beni katil edecek yemin ederim." derken bayılacakmış gibi konuşuyordu.
"Emir yemin ederim kafanda kura kura bitiremedin." diye homurdandı Zeynep. Bu sefer gülmemi tutmadım. Akay da kendini tutmamıştı. "Sana ne oğlum, sevgilim değil mi? İster sağında yatarım ister solunda. İstesin kapısında yatayım sana mı soracağım? Sana hoşt asıl!" Bu dediği sırıtmama sebep oldu. Gerek yok, yatma kapımda. Hava soğuk. Hızlıca araya girdim. "Bitti, kestik! Yeter bu kadar şamata. Hadi kahvaltıya." dedim. Zeynep başını onaylar bir şekilde sallarken zar zor da olsa Emir'i alıp götürmüştü. Arkalarında odada biz kalmıştık. Akay'a baktım. Üzerine bulduğu bir sweatshirti geçirdi.
Yanına gittim ve ona sarıldım. Başımı kaldırıp ona bakarken bana gülümsüyordu. "Kapımda yatar mısın cidden?" diye mırıldandım. "Kızım hava eksi beş derece, ne kapıda yatması?" diye homurdandı. Yüzümü buruşturdum ve sinirli bir şekilde ondan ayrıldım. Ne var yani yatarım desen? Öküz müsün sen Akay? Kapıya doğru giderken gülüşünü duymuştum. Bileğimi tutup beni durdurdu. Kolunun altına alırken başımın üzerine bir öpücük kondurmuştu. "Yatarım tabii kızım. Ama bu havada değil. Girişte, ayakkabılığın yanına kıvrılırım ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restcafe
Teen Fiction"Yazmaman gerektiğini düşünüyorum hala." "Ben yazmak istiyorum." dedim emin bir şekilde. Omuz silkti. "Madem öyle." Mesajlaşma uygulamasına girdiğini anlamam zor olmamıştı. Birkaç bir şey yazdı ve bana sormadan gönderdi. "Afili bir başlangıç olsun...