..
"hm? neden ki?"
küçük çocuk şaşırmış bakışlarla ona bakarken sadece üzgün bir ifadesi takınmıştı
"bilmiyoruz efendim bize de bir şey söylemedi"
"arayabilir miyim peki onu?"
"hwang beyin izni olmadan olmaz efendim"
"sorar mısın o zaman felix seninle konuşmak istiyormuş çok canı çekmiş de"
"neyi canı çekmiş?"
hwang beyi mi canınız çekti?"
"of hayır işte özlemiş manasında, benim korece bazen kayıyor hyung"
"peki efendim siz kahvaltınızı yapın ben arıyorum"
küçük çocuk kafasını olumlu anlamda sallayıp önündeki yumurtaya batırmıştı çatalını, o kahvaltısını yaparken woo san'da hyunjin'in numarasını tıklamıştı. küçük çocuk merakla yanındaki korumaya bakarken telefonda bir kaç çalıştan sonra açılmıştı. hyunjin'in hızla nefes alan sesi duyulduğunda felix anlam verememiş bir şekilde bakıyordu.
"ne var?"
"efendim felix bey sizi özlemiş de aramak istedi telefonu ona verebilir miyim?"
küçük olan kafasını hızla olumlu anlamda sallayıp gülümsediğinde karşıdaki adamın sesini duyunca yüzü düşmüş ve geri yumurtasını yemek için masasına doğru dönmüştü.
"şuan meşgulüm sonra konuşuruz"
"hyunjinahh gelmiyor musunnn~?"
telefonu kapamadan önce duyulan kadın sesiyle küçük olanın ağzına götürdüğü yumurta çatalı durmuştu ve sadece gözlerini kırpıp duruyordu.
"felix hwang beyin işi varmış sonra ara-"
ne kadar telefon hoparlörde olmasa da felix duymuştu her şeyi, özelliklede sonda gelen genç kadın sesini. hızla merdivenleri çıkıp odasına girdi ve kapısını kapattı kimsenin artık onu ağlarken görmesini istemiyordu ve onun çoktan gözleri dolmuştu. sesi duyulmasın diye minik ellerini ağzına bastırdı ve sessizce ağlamaya başladı... neden ağladığını, ne için ağladığını oda bilmiyordu, sadece içinde bir şeyler kırılmıştı ve bunu çok net hissetmişti. kalbi acımıştı nedenini bilmese de bu saniyelik konuşma sesi çok canını yakmıştı...
kapsını tıklatan korumalarla kafasını iki yana salladı kapısına yaslanarak yerde otururken
"küçük bey gelebilir miyiz?"
"efendim üzülmeyin geri arayacaktır eminim işi var-"
"d-duydum her şeyi hyung!"
woo san şaşırmış bir yüz ifadesini takınıp ne diyeceğini bilmediğini belirten bir tavır sergilemişti seo jun ise ne duyduğunu soruyordu
"ne duydu?"
"hwang bey her zamanki hani anlarsın ya"
"off sana o adama bağlanma dedim ama felix!"
"b-biliyorum bağlanmadım!"
"peki öyle olsun hadi kapıyı aç kahvaltını da bitirmedin"
kafasını iki yana sallayıp gözlerini dizlerine yaslamıştı. woo san alt katta olduğunu belirtircesine merdivenlere ilerlemiş ve ikisini baş başa bırakmıştı. seo jun ise kapının ardından ne diyeceğini düşünüyordu
"ağlama"
"a-ağlamıyorum"
"ağlıyorsun, bebek mi var sanki karşısında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I can't resist -hyunlix daddyking
Teen Fictionbununla baş edilebilir mi? Rahatsız olanlar okumasın! ..