2 ay sonra
"neden yüzünüz asık efendim?"
"şey hyung yarın doğum günüm ya acaba hyunjin hatırlar mı?"
woo san hafifçe güzel bir tebessüm ile felix'i rahatlatan bakışlarını takınıp yüzüne eğildi.
"tabi ki de efendim nasılsa o sizi cidden çok seviyor"
"dimi hyung bence de hatırlar ama ne bileyim içimden hatırlamayacak gibi geçiyor"
"hatırlayacağından eminim efendim"
"ama yine de içimde bir şüphe var off"
"bence bunu düşünmeden önce yemeğinizi yemelisiniz az sonra hwang bey gelecek ve sizin hala bir şey yemediğinizi görürse kızacağından eminim"
"pff tamam ya yiyorum"
woo san hafif bir gülümseme takındıktan sonra mutfakta işine devam etmiş felix ise tabletinden video izleyerek kahvaltısını yapıyordu. aslında kahvaltı vakti çoktan geçmişti ama biraz geç uyandığı için bu saatte yapabilmişti.
seo jun da bugün izinli olduğu için felix çok sıkılıyordu çünkü woo san seo jun gibi değildi. onunla oyun oynayıp gülemezdi ama seo jun a anlatamadığı şeyleri de woo san a anlatıp danışabiliyor ve ondan yardım alabiliyordu.
yemeğini bitirdikten sonra yemek için teşekkürlerini sunup elindeki tabletiyle koltuğa atladı.
"off ya ben artık telefon istiyorum bu tablet çok ağır!"
"hwang beyin alacağını sanmıyorum efendim"
"bence doğum günü hediyesi olarak alabilir nasılsa telefon bir ihtiyaçtır"
"o zaman ondan istemelisiniz"
"olmaz! onun kendisinin düşünüp alması gerek hyung yoksa ben doğum günümü hatırlatmış olurum!"
"hmm doğum gününüzü hatırlıyorsa dahi hediye olarak telefon alacağını sanmıyorum"
"pff cimri zengin diye boşa demiyorum işte ben"
"bence bu cimrilikten değil ama hadi neyse"
"cimri işte hyung"
"peki efendim"
"sende hemen "piki ifindim" diyorsun insan azıcık polemiğe girer"
"maalesef işim bu efendim sizinle polemiğe giremem"
"pff bu hyunjin de çok kuralcı gelsin de onun bir kulaklarını çekeyim! ne kadarda gaddar kurallar bunlar böyle!"
"kimin kulaklarını çekiyorsun sen bakalım?"
kapıyı açtığı anahtarını üzerindeki büyük uzun siyah kabanının cebine attı. bağlı saçlarına bu soğuk son bahar gününde siyah beresini geçirmiş olan adam kapıyı kaparken kaldırdığı kaşlarıyla sorgulayıcı bir bakış takınmıştı.
küçük olan gözlerini kocaman açıp masum bir şekilde gülümsemeye çalışıyordu.
bu sırada büyüğü üzerindeki kabandan ve kafasındaki bereden kurtulup yanına adımlayan woo san'a uzatmış ellerini de her zamanki gibi kumaş pantolonun cebine koyduktan sonra boynundaki kravatını biraz gevşetmişti. koltukta yüz üstü yatıp ayaklarını arkadan bir birine bağlamış olan miniğinin yanına adımlayıp kıstığı gözleriyle yüzüne eğildi.
"ee cevabım nerde benim? böyle susacak mısın yoksa?"
bu sırada ince parmaklarıyla hafif açılmış kalçasındaki kısa pembe şortunu düzeltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I can't resist -hyunlix daddyking
Teen Fictionbununla baş edilebilir mi? Rahatsız olanlar okumasın! ..