3

1.1K 49 46
                                    




Adımlarımız stabil bir şekilde ilerliyordu. Jisoo ortamızda devamlı bir şeyler anlatırken Taehyung ve ben iki yanındaydık. Okuldan yeni çıkmıştık ve Jisoo şimdilik oldukça iyi durumdaydı, bugün hiç problem yaşamamıştık gayet normal bir gündü. Özellikle uyuklamamıştı ve gayet iştahlı bir şekilde yemek yemişti. Devamlı konuşmuş ve şakalar yapmıştı.

Ve hala daha o sonsuz bir döngünün içinde gibi Taehyung'a bir şeyler anlatıyor, bense bir an önce eve gidip birikmiş ödevleri bitirmek istiyordum.

"Hey Jisoo!" hepimiz sesin geldiği tarafa döndüğümüzde küçük ve şirin görünen siyah arabanın camını ardına kadar açmış, bir kolunu dışarıya çıkartmış Sana'yı görmüştük.

Jisoo'da bu manzarayı görür görmez heyecanlanmıştı, bu ardına kadar açılan gözleri ve kocaman gülümsemesinden belli oluyordu. "Efendim!"

Jisoo'nun yola kadar ulaşan sesini duyan Sana dışarıya çıkarttığı eliyle arabanın kapısına birkaç kere vurup konuşmuştu. "Seni biraz gezdireyim atla hadi!"

Jisoo bu teklife asla hayır diyemezdi. Sana onun lise birden beri arkadaşıydı ve bu süreçte iyi arkadaşlar olmuşlardı. "Cidden mi, geliyorum!" tıpkı bir çocuk gibi gülümsemiş ve akşam güneşi yüzünden kıstığı gözleri o sıcak gülümsemesiyle daha da kısılmıştı.

O an bu haline karşı kalbimin hızlandığını hissetmiştim, onun büyüleyici bir havası vardı. Bu hava kalbimi tetikliyordu sanki. Simsiyah saçlarının yavaş rüzgarla arkaya doğru uçuşması, büyüleyici kalp şeklindeki gülümsemesi, yumuşak sesi ve en küçük şeyde bile bu kadar gülümsemesi ve mutlu olması kalbimin güm güm atmasına neden oluyordu. Jisoo'yu görmek böyle bir histi.

Arkasından beş karış gülümseyen suratım eşliğinde izledim onu. Tıpış tıpış arabaya binmiş, oturur oturmaz arabanın camını aralamış ve bize el sallamıştı. Bizde ona el sallamıştık ve araba yol almaya başlamıştı.


Arabanın arkasından saf saf bakarken bu sefer yine kalbimin hızlandığını hissetmiştim. Ama bu sefer sebebi Jisoo değildi.

"Ah ne yaptım ben!" iki elimle başımı tutup kaldırımda ne yapacağımı şaşırmış gibi yürümüştüm. "Ne oldu?"

Ellerimi başımdan çekip ona baktığımda Taehyung'un şaşkınca beni seyrettiğini görmüştüm. "Evin anahtarı, telefonum ve otobüs param küçük mor çantamdaydı ama bugün sırt çantam çok doluydu bende sığmadığından o mor el çantasını Jisoo'nun çantasına koymuştum."

Bu sefer yumruğumu çeneme yaslamış ve ağlamsak surat ifademin eşliğinde ne yapsam diye düşünmeye başlamıştım. Annem ve babam evde değildi. Ablam da nerede olduğunu bir türlü ezberleyemediğim kütüphaneye gideceğini ve geç geleceğini söylemişti.

Çantam da sanki ceset taşıyormuşum gibi ağırdı onun dışında rüzgar farklı yönlerden estikçe saçlarım devamlı gözlerime giriyor ya da son ders gizlice sürdüğüm dudak parlatıcıma yapışıyordu, okul ceketinin üzerine giydiğim ekstra mont yüzünden doğru dürüst haraket bile edemiyordum. Ve bu felaket rağatsız edici durumda dışarıda en az beş saat kalmıştım, şimdiden de bu aptal çantanın ağırlığı omuzlarıma acı veriyordu.

Taehyung elini başına yaslamış parmağıyla saç diplerini karıştırırken konuştu. "Telefonumu dolapta bıraktım."

O an onun bu kadar rağat olması ve birazdan benimle kesinlikle dalga geçeceğini bildiğimden içimdeki kaynamaya engel olamamıştım.

"Taehyung şu telefonu neden dolapta bırakıp duruyorsun! Cep telefonu cepte taşınır işte aptal!" Bir anlığına kaldırımın ortasında olduğumu unutup Taehyung'a karşı sesimi fazla yükseltmiştim, yanımızdan geçen yaşlı bir çift bize -özellikle de bana- garip ve kınayan gözlerle bakıp adımlarını hızlandırmışlardı. Utanç duygumla başımı eğmiş ve biraz daha kenara çekilmiştim.

Kalp| TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin