13

498 36 7
                                    




"Kahretsin!" Taehyung bir yandan söylenirken bir yandan elindeki demir sopayla yerdeki çöpleri ayıklıyordu. Bende ona aynı bıkkınlıkla, sadece ondan farklı olarak sessizce eşlik ediyordum. Bugün üç günlük cezamızın son günündeydik. Ama artık cidden bıkmıştık. Ben genelde şu can sıkıcı temizlik işini yaparken pek konuşmazdım ama Taehyung benim gibi değildi.

Jungkook'a ve arkadaşlarına sıkıldıkça küfürler eder, söylendikçe söylenir, hayata lanet eder ve lanet etmeye devam eder. Tıpkı şimdi olduğu gibi. "Lanet olsun! Hava bu kadar sıcak olmak zorunda mı?!"

Üzerime vuran güneş yüzünden gözlerimi birazcık kısıp onun üzerine baktığımda, okul ceketini çoktan bir yerlere kaydırdığını, beyaz gömleğinin kollarını sıvayıp boynunun ilk üç düğmesini açtığını fark etmiştim. Bakışlarımı başına çektiğimde yine dikkat çekici göründüğünü fark etmiştim. Yüzünün sinirle dolu sertliği onun daha da güzel görünmesini sağlıyordu. Bakışlarımı bu kez de alamadım üzerinden. Nedenini bilmiyordum ama özellikle şu sıralar Taehyung'un her detayına daha da dikkat ediyor ve gizliden gizliye beğeniyordum.

Aslında eskiden de onun giyiminden ve suratından hoşlanırdım. Ama sanki bunu kendimden bile sakladığımı ve şimdi kendime yeni yeni itiraf ettiğimi hissediyordum.

"Jennie neden bir dakikadır orada boş boş dikiliyorsun?" Taehyung'un tek kaşı havaya kalkmış bir şekilde doğrudan bana baktığını ve neden bahçenin ortasında akıl problemleri olan birisi gibi dikildiğimi anlamaya çalıştığını fark etmiştim. "Sana ne?" diyip geçiştirmiştim onu.

Ama o bu basit geçiştirmemi ciddiye almıştı. "Sanane demeye hakkın yok. Senin de en az benim kadar çalışman gerekiyor!" elimseki sopayla onun kafasına ciddi anlamda vurmak istiyordum. Özellikle şu son günlerde bana karşı daha da garizi var gibiydi. Ve bu kadar huysuzlaşmış olması beni tam anlamıyla boğuyordu.

"Çalışıyorum ya Taehyung daha ne yapayım?" olduğum yerde iki elimi açıp ona isyan ettiğimde üzerime doğru bir adım yürümüştü. "Eğer çalışıyor olsaydın daha demin üç buçuk saat Lisa ile mesajlaşmazdın!" şokla ona bakıyordum. Ne ara Lisa ile konuştuğumu görmüştü ve bana karşı neden bu kadar yükseliyordu anlamıyordum. Bu tavırları yüzünden kel bıraktığım ve kolunu yediğim kişi Jungkook değil de Taehyung'muş gibi hissetmiştim.

Bende bir adım yürüdüm ve vücuduna oldukça yaklaşmış oldum. "Senin sorunun ne Taehyung?!" gözlerinin içine içine çekinmeden bakmaya başlamıştım. Belki o an bir duygu ifadesi yakalayıp ne olduğunu anlarım diye. Ama onun gözlerinden kızgınlık akıyordu. Suratında sadece konduramadığım bir kızgınlık ifadesi vardı.

Böyle davranması artık cidden yoruyordu beni. Senelerce geçer diye ummuştum. Eminim bizim tartışmalarımız ve kavgalarımız bir süre sonra sona erer, bizde bir süre sonra olgunlaşacağız diye düşünmüştüm. Ama Taehyung'un her duygusu geçip gitse bile bana karşı olan nefreti gitmek bilmiyordu. Tıpkı benim kırgınlığımın ve nefretimin asla gidememiş olması gibi.

Cümlem karşısında yanıtsız kalmıştı. Sessizce gözlerimin içine bakarken birden başını sağ tarafına, okula doğru çevirmişti. Bu sefer onun yan profiline aval aval bakarken yumruklarımı sıkmaya başladım.

"Konuşsana Taehyung! Neden böylesin? Ben sana ne yaptım?" bana bakmayan yüzüne karşı içimdeki zehirli koparıp atarcasına konuşuyordum. Onunla kavga ederken birkez bile bu şekilde sorgulamamıştım onu. Ama şimdi böyle bir anda pes edip soruvermiştim. Çünkü artık içime atmak zor geliyordu.

Burnumda bir sızı hissettiğimde dişlerimi de sıkmaya başlamıştım. Gözlerimin dolduğunu hissetmeye başlıyordum. İşte o an Taehyung aniden telaşlı bir ifadeyle bana dönmüştü. İlk önce suratındaki o korku dolu ifadeyi anlamlandıramamıştım. Ama o bana fırsat vermeden elindeki sopayı ilk başta yere atmış, ardından sıcak ellerini yanaklarıma yerleştirmişti.

Kalp| TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin