14

526 38 32
                                    




Bir yandan yürürken bir yandan zorlukla telefonumun ekranından yansımama bakıp çok belirgin olmayan kırmızı rujumun ne kadar düzenli olup olmadığını kontrol etmeye çalışmıştım.

Bugün Min Joon'un doğum günüydü. Beni dün yaşadığım o ruhsal çöküş anımda apar topar davet ettiği doğum günündeydim. Min Joon'un doğum günündeydim ama onun dışında herkesi görmüştüm sanırım. Bu üç katlı geniş ev gördüğüm tanıdık suratlar yüzünden tam anlamıyla kendimi okul koridorundaymışım gibi hissettiriyordu.

Arada birkaç farklı simalar yakalasamda hala daha öyle hissediyordum. Telefonumu el çantama attıktan sonra elbisemin dar eteğini biraz çekiştirip çeki düzen vermeye çalışmıştım. O sırada masaların üzerindeki plastik bardaklar ve çeşitli sürahiler dikkatimi çektiğinden, hemen portakallı olduğunu düşündüğüm meyve suyunu kaptığım gibi bardağa boşaltmaya başlamıştım.

O ara birkaç kızların çığlıkları kulağımı adeta delip geçmişti. Bazı kızlar gruplaşa bir şekilde şişe çevirmece gibi oyunlar oynuyorlar ve ses çıkartmaktan da hiç çekinmiyorlardı. O an yüzüme vuran yalnızlığım ile kaskatı kasılmıştım.

Bu güzel ve eğlenceli partide bende çılgınlar gibi eğlenip yorgunluğumu ve stresimi bir geceliğine unutmak isterdim ama yalnızken ortam hiç de ilgi çekici gelmiyordu.

Sanki annem ile zorla geldiğim aile yemeklerinden farkı kalmamış gibiydi. Sadece buraya Min Joon'un hediyesini bırakmaya gelmiş gibiydim. Şu anda da tek ilgimi çeken şey tabaklardaki makaronlar ve etrafını saran şekerlerdi. Elimdeki içeceğe bakışlar atarken iç çekmiştim.

Yalnız olmamın sebebi kim ne derse desin Jisoo'ydu.

Ona çok ısrar etmiştim, ilk önce okulda son saatlerde, sonrasında eve geldiğimde mesajlar çekerek ya da telefonlarla arayarak... Ona zaten okulda ceza aldığım için ruhumun çok sıkıldığını ve ikimizin eğlenmesi gerektiğini söylemiştim ama o kesinlikle karşı çıkmıştı.

Nedeni ise o kadar sesi kaldıramayacağı ve final sınavlarına şimdiden çalışmaya başlamış olmasıydı. Açıkçası final sınavlarına çalışıyorum kısmına pek inanasım gelmemişti. Çünkü en son onların evinde buluştuğumuzda telefonun ekranından başını kaldırmamıştı bile. Ayrıca bu aralar derslerde hiç aktif değildi. Yani şu anda derslerle pek ilgisinin olduğunu düşünmüyordum.

Adeta insanın dilini uyuşturan muhteşem meyve suyunu adeta acı çekerek yudumluyordum. Çünkü şu anda aklımda sadece 'Jisoo seni ekti Jennie.' cümleleri kol geziyordu.

Aslında tam olarak ekmiş sayılmazdı sadece beni sallamamıştı o kadar.

Bu ise tahminimden daha çok zoruma gitmişti. Çünkü şu anda nereye baksam herkes ya arkadaşıylaydı ya da sevgilisiyleydi. İnsanlar en kötü iki kişiydi. Kısacası kısmen kimse kimseyi yalnız bırakmamıştı.

Bardağı birden masaya çarpmıştım. Daha fazla içip burada direk gibi dikelmek istemiyordum. Kollarımı belimde bağlayıp yavaş adımlarla insanların gülücüklerinin cirit attığı koridorda adımlamaya başlamıştım.

Sıkıntıdan insanların surat ifadelerine bakıp ne kadar eğlendiklerini düşünüyordum. İstesem yalnız eğlenebilirdim belki ama bu kadar sarmaş dolaş insanların içinde sap bir şekilde dans pistinde kendinden geçmiş inek Jackson gibi olacağıma sıkıntıdan geberirdim daha iyi.

Birden telefonumun çantamın içindeki titreyişleriyle duraksayıp duvara yaslanmış ve telefonumu içimdeki büyük umut parçalarıyla ellerime almıştım. Belki yazan Jisoo'dur diye o kadar ümit etmiştim ki birden ekranda gördüğüm kocaman 'Lisa' yazısı kan akışımın bile yön değiştirmesine ve gülücüklerimin yarım kalmasına yetmişti.

Kalp| TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin