33

480 36 19
                                    



Onun cevap vermesine kalmadan kapı tekrardan hızlı ve daha sesli sayılabilecek şekilde çalınmıştı.

Kapının ardında her kim varsa çok bekletmemek için Taehyung'un yanından gülümsemeye engel olamadan geçmiştim.

Kapının önüne geldiğimde deliğe bakma zahmetine bile girmeden seri haraketlerle açmıştım.

Ablam ve hemen onun arkasında duran Jisoo ile karşılaşmak neredeyse beni olduğum yerde sarsacaktı. Yine de duruşumu bozmamaya özen göstermiştim.

"Jennie, yüzünün hali ne?"

Ablam içeriye adım atarken gözlerini benden asla çekmemişti ve kaşları endişeyle çatılmıştı.

O an aslında kendimin hiç farkında olmadığımı anlamıştım.

Hemen kapının yanında duran aynalığa döndüğümde gözlerimin altından tıpkı bir dere gibi yol çizen rimelim ve rengi tamamen etrafa yayılıp yüzümde kırmızı izler bırakmış olan rujum ile tam anlamıyla rezil görünüyordum.

O beni tüm sabah böyle mi görmüştü?

Elimde olsa yere çömüp bunun için uzun uzun ağlardım ama ablam arkamdan omuzlarımı tutup beni kendisine çevirmişti.

"Hey, sana dedim!"

Şimdi yüz yüzeydik ve ben muhtemelen hâlâ anlamsız bir ifadeyle ona bakarken onun soruları olduğu yerde artıyordu ve benden bu yüzünü hiç saklama zahmetine girmiyordu.

"Aslında, bir şey olmadı. Sadece dün geldiğimde, makyajımı çıkartmayı tamamen unutmuşum."

Başını yavaş yavaş sallarken bir şey hissetti ve gözleri koridora doğru döndü. Şaşırıp gözlerini aralasa bile kocaman gülümsemeyi ihmal etmeyip gördüğü bedene seslendi.

"Taehyung burada olduğunu bilmiyordum!"

Bende oraya döndüğümde Taehyung'un dünden kalma buruşuk gömleğinin içindeyken bile, saatlerce hazırlanan bir oyuncu ile aynı dikkat çekiciliğine sahip olduğunu görmüştüm.

Sanırım daha önce bunu fark etmemiştim bile.

Kare şeklinde gülümsedi, ama bir saniye aralığında bir şey oldu, kısılan gözleri ablamın arkasında takılıp kaldı. Az kalsın gülücüklerle dolu suratı uçup gidecekti ama o yinde bir şekilde samimiyetle cevap verdi.

"Bende sizin geleceğinizi bilmiyordum."

İçimde ürkütücü bir şeyler vardı, onu düşünmek ve ona doğru dönmek bile yüreğimi kaydırmaya yetiyordu. Yinede Taehyung'u duraksatan yüze döndüm.

Jisoo yüzünü pudralara bulamıştı, hasta hatta ölü bir beden gibiydi, dimdik önüne bakıyordu. Sadece önüne bakıyordu. Ne ablama ne bana ne de Taehyung'a. Nefes alışverişleri bile o kadar yavaştı ki tıpkı heykel gibi duruyordu.

Heykel gibi durmasını sağlayan bir neden ise bembeyaz giyinmiş olmasıydı. Üzerine güzel beyaz bir ceket altına ceketin takımı olan eteğini giymişti.

Donmuş gibiydi.

Ben ona bakmaya devam ederken o aynı donukluğunu asla çekinmeden sürdürdü.

"Neyse o zaman... Ben yavaş yavaş odama geçeyim. Malum üzerimde yorgunluk var."

Hafifçe bana doğru döndü ve yüzümü tekrar emin olmak için inceledi. Bende onu daha fazla huzursuz etmemek için belli belirsiz (İyi olduğumu belli etmek için.) gülümsedim.

Kalp| TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin