5

693 35 20
                                    




Aradan tamı tamına dört saat geçmişti. Ne olduğunu anlayamadan sessizce akıp giden dört saat. Bu süre boyunca kimse yanıma uğramamıştı. Bense bu bembeyaz salonun içinde çantamdan çıkarttığım defterlere kendimce resimler çizip zaman geçirmeye çalışmıştım.

Bu süre boyunca ne kadar sıkılsam ve patlayacak hale gelsem bile şu anda ruhen daha iyiydim. Yani sinirli hissetmiyordum. Çünkü saatlerce kendime aynı cümleleri sayıklayıp içimi ferahlatmıştım.

'Her zaman ki Taehyung işte.'

'O Taehyung, ondan pek bir şey beklenmez.'

'Eminim o şu anda odasında uyuyor ve kavgayı hatırlamıyor bile.'

Bu cümlelerle kendime bir nevi huzur ortamı sağlamıştım. Şimdi ise sadece koltukta öylece oturuyordum.

"Jennie çabuk!"

Koridordan gelen Taehyung'un boğuk sesiyle başımı kaldırıp odayı kolaçan etmiştim. "Ne, ne oldu?" sonunda hararetli bir şekilde salona girmişti. Üzerine baktığımda üstünde bir smokinin olduğunu ancak gömleğinin düğmelerinin tam bağlamadığını ve şu anda kravatıyla cebelleştiğini görmüştüm. Saçlarına kendince çeki düzen vermeye çalışmıştı ve en komiği ise bir ayağında beyaz bir çorap varken diğer ayağında süper kahramanların olduğu kırmızı bir çorap vardı.

Kendimi tutmayıp gülmeye başlamıştım. Kıpkırmızı olmuş suratı ve hala daha bu kılıkta ciddi durmaya çalışan ifadesi cidden komiğime dokunuyordu. Kahkaham odada yankı yaparken sesini zar zor işittim. "Şimdi gülmenin sırası değil cidden acelemiz var!" kendimi zorlukla durdurabilmiştim. Bir elim ağızımda hala daha ona bakıyordum, neyseki şu anda pek sinirli değildi sadece telaşlıydı ve bir yere yetişmeye çalıştığı belliydi.

"Nereye acelemiz var böyle? Çorapların da pek şık görünüyor."

Elleri kravatının üzerindeyken duraksamış ve cümleme hitaben bana sıkkın bir ifadeyle bakmıştı. "Abimin yeni markasının kutlama günü ama annem seni de yanımda götürmem için ısrar etti." salonun içinde ilerleyip duvar aynasının önüne geçmiş ve kravatı bağlamakla uğraşmaya başlamıştı.

"Niye bu kadar ısrar ettiyse, saçmalık." Ve yine bana karşı duyduğu nefreti gözüme gözüme bu iğneleyici cümleyle sokmuştu. Ama yine de onunla gelmek zorundaydım.

Çünkü bu iş zamanla bir çıkara dönüşmüştü.

Eğer acil bir durumda işim düşerse Taehyung'u bu şekilde kullanıyordum o da beni kullanıyordu. Böylece çevreye karşı iyi bir izlenim bırakmış oluyorduk.

"Tamam ama formayla gelmem sorun olmayacaksa ben hazırım." Elbette şaka yapıyordum. Birden duraksamış ve beni baştan aşağıya süzmüştü. "Cidden yanında hiç mi ekstra bir şey yok?" başımı sağa sola salladığımda bir elini aynaya yaslamış ve başını yorgunlukla eğmişti. "Bir yere gidip kıyafet almaya vakit yok."

Bir çıkış yolu düşünmeye çalışıyordum ancak aklıma bir fikir gelmiyordu. Tekrar ona baktığımda yavaşça dikleşmişti ve son kez üzerine çeki düzen vermeye çalışmıştı. Kirpiklerinin yavaş yavaş oynayışı, yutkunuşlarının boğazından aşağıya inişi ve o düz ifadesini belki de kaçıncı görüşümdü. Söyleyeceklerim kimine bir palavra gibi gelebilirdi belki ama her şey bir yana onun büyüleyici bir görünüşü vardı.

Duruşu ve bakışları her zaman dikkat çekerdi, nereye girsek insanlar ilk ona gözlerini dikerlerdi. Bizimle konuşmaya giren bazı kişiler şakayla karışık 'Senin burada ne işin var? Şimdi bir dergi kapağında olman gerekirdi.' gibi sözler kullanıyorlardı. Bazen tanımadığımız kızlar yanımıza geliyor, ilk önce benimle konuşuyorlardı -çünkü ben onların Taehyung ile konuşabilmesi için bir köprüydüm- ardından benim sayemde onunla muhabbete girişiyorlardı.

Kalp| TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin