6

672 43 6
                                    




Sessizlik. Şimdi arabanın içindeyiz, o yaklaşık on beş dakikadır direksiyonda ama arabada kocaman bir durgunluk hakim. Çaktırmadan ona bakmaya çalışmıştım. Gözleri yoldaydı ama o bakışlarda kötü bir parlama vardı.

Ne olmuş olabileceğini düşünüyordum. Normalde zaten yanındayken pek gülümsemez ya da bana dalaşmak dışında ekstra bir cümle kurmazdı ama şimdi buna -yakın zamanda tartışmadığımız halde- gereksiz bir gerginlik ve sinir eklenmişti. En kötüsü de sana ne oldu diye soramamamdı. Çünkü hiç o kadar yakın olamamıştık.

"Bana hiç öyle bakma."

Kulaklarıma gelen bıkkın sesle gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ne ara onu seyrettiğimi fark etmişti? Yaptığım rezillikten başka bir şey değildi. Kör olsaydım da bakmasaydım diye geçirdim içimden. "Nasıl, anlamadım?"

"Bana bakıyorsun çünkü neden birden böyle olduğumu çözmek istiyorsun." aklımdan geçenlerin birden onun ağzından çıkmasının verdiği şaşkınlık yüzünden donmuş kalmıştım. Birkaç saniye öylece duraksadıktan sonra işi şakaya vurup olayın içinden çıkmak istemiştim.

"Cidden, yine eğleniyorsun herhalde benimle. Sana niye onun için bakayım sadece dalmışım. Sana baktığımın farkında bile değildim." güzel yalanlarımı ona sıralıyordum ancak o benim taktiklerimi artık ezberlemişti. Bu yüzden cümlemi hiç duymamış gibi konuşmaya başladı.

"Eğer neden böyle olduğumu bu kadar merak ettiysen söyleyeyim. Sen bugün dünkinden daha da gözüme batıyorsun ve daha da saçmalıyorsun." çehresi beni tanımlarken gerim gerim geriliyordu. Ve cümleleri sanki vücudundan attığı bir zehirmiş gibi önüme sunuyordu. Onu bu kadar sinir etmiştim ama hala daha tam sebebini bilmiyordum.

"Ben mi saçmalamışım? Söyle neden gözüne battım?" ellerimi göğüsümde birleştirip samimi olmayacak bir şekilde gülümsediğimde bu sefer başını bana çevirmişti. Ama bu saniyelik bir bakıştı. Suratıma bakar bakmaz başı yine yola dönmüştü.

"Kıyafetleri giymek zorunda değildin. Hatta gelmek zorunda bile değildin. Her zaman ki gibi bir yalan söylerdin, hastayım, iyi değilim gibi. Böylece çekip giderdin. Bugün sadece telaşlandığım için sana seslendim onun dışında özel olarak senden yardımını istemedim. Bu yüzden buna dahil olman bana itici geliyor."

Sıraladığı cümleler sonucunda tek duyduğum duygu rahatsızlıktı. Belki de sadece yüzüme küfür edip bağırsaydı bu kadar rağatsız olmaz ve onu kaleye almazdım. Ama ne zaman benimle böyle konuşsa o sivri dilim birden kalınlaşıveriyor, yalan üretmekten başka bir halta yaramayan aklım duruveriyor ve beni bu zavallı halimle yalnız bırakıyorlardı.

Bende bu seferlik doğruyu söylemeye karar verdim.

"Öncelikle Taehyung, beni itici bulup bulamaman umurumda değil. Haklısın bugün cidden sadece evde oturmak istiyordum. Ama abini seviyorum, bu yüzden onun bu mutlu gününde yanında olmak istedim. Ve anneni de geri çevirmek ya da kırmak istemedim. Annen özellikle senin yanında birisini görmek istiyor. Ya da hiç yoktan bir arkadaş. Ancak oğlunun ortalıkta kalas gibi gezinen bir aptal olduğunu bilmiyor."

Bacak bacak üzerine attığım gibi ritim tutmaya başladım. Cümleleri söylerken sorun yoktu ama şimdi yine çöken sessizlik yüzünden içime garip bir adrenalin salınıyordu. Acaba Taehyung birden bire beni arabadan attıktan sonra üzerimden geçer miydi? Buna ihtimal bile veriyordum.

Ancak o hiçbir şey söylemedi.

Surat ifadesini merak ettiğimden tekrar ona dönmek istiyordum ama yine yakalanırsam komik olurdu. Bu yüzden merakımı bir tarafa saklayıp sadece direksiyonu tutan ellerine bakmıştım. Direksiyonu sıkıca kavramıştı. Hatta öylesine sıkıyordu ki ellerini kaldırdığında
keskin bir acı sezebilirdi.

Arabada zehir gibi geçen dakikaların sonunda oldukça yüksek görünen şatafatlı binanın önünde durmuştuk. Binanın önündeki park yerlerinde fazlasıyla araba vardı. O an yine düşündüm, Taehyung onlar için böylesine önemli olan bu etkinlikten bana asla bahsetmemiş ve belli etmemişti. Jisoo'nun da haberinin olduğunu sanmıyordum çünkü eğer bilseydi Sana ile birlikte gitmez ve bana anlatırdı. Taehyung neden Jisoo'ya anlatmadı?

Ben kendime aynı soruları sorarken Taehyung arabayı park edip arabadan inmişti. Hızlı adımlarla arabanın arkasından dolanıp benim kapımın önüne gelmişti.

Şimdi Taehyung birden kibar ve iyi arkadaş numarasını oynayacaktı. Bu yüzden kapımı yavaşça açmış ve elini kibarca uzatmıştı. O sırada arkada duran birkaç kameraman ise bizi fotoğraflamaya devam ediyorlardı. Bu görüntü yüzünden içimde garip bir his oluşmuştu. Dudaklarım yukarıya kıvrılmaya başlamıştı ama bu gülümsemenin sebebi bir kibarlık göstergesi değil, her an kahkaha atabilecek hale gelmemdendi.

Aslında oldukça rağatsız edici bu durum şu anda ironik bir şey gibi geliyordu.

Bir saat önce bana köpek gibi davranan Taehyung şimdi burada köpeğim oluyordu.

Sessiz kıkırdamalarım eşliğinde havada kalan elini kavramış ve ayaklanmıştım. Etrafa baktığımda birçok davetlinin içerisine akın ettiğini görmüştüm. Cidden kalabalıktı, en son ki kutlamaya göre çok daha kalabalıktı.

Taehyung'un koluna girmiş ve meşhur gülümsemem eşliğinde yakınlarda duran birkaç kişiyi selamlamaya başlamıştım. İçeriye girdiğimizde oldukça geniş olan salon önümüze serilmişti. İnsanların gülüşleri ve şakaları havada uçuşuyordu. Çalgıcılar ortama renk katıyor ve garsonlar aktif bir şekilde haraket ediyorlardı. Çaktırmadan içime salonun kokusunu çektiğimde özellikle çikolata ve mest edici oda kokuları ile donatıldığını fark etmiştim.

Ortamdaki aura oldukça hoşuma gitmişti. Ama Taehyung birden koluyla beni dürtüp yerimden sıçramama neden olmuştu. Bir yandan benimle birlikte yürürken başını biraz bana doğru eğmişti.

"Her zaman ki gibi oldukça samimi ol. Ben de öyle olacağım garipseme."

Nefes alıp düşünmeme izin vermeden elini kolumun üzerinden sürte sürte bileğime kadar indirmiş ve irislerini yüzüme çevirmişti. Kontrolsüzce yüzüne baktığımda kanımda bir fırtına baş göstermiş, içime çektiğim nefesi tutmak zorunda kalmıştım. Çünkü bu bakış bana hem çok uzak hem de çok yakındı. Etraftaki sesler artık kulağıma sadece mırıldanmalar olarak ulaşıyordu.

Birden bire içimde çıkmış olan bu karışıklığı nasıl durduracağımı bilemezken o elini daha da indirerek elimin üzerine koymuş ve parmaklarımızı yavaş hareketlerle kenetlemişti.

Parmak uçlarımdan itibaren tüm vücuduma bir ısı dalgası yayılmıştı. Elektro şok gibi gelen bu sıcaklığın etkisiyle gözlerimi ondan ayırıvermiştim. Ama hala el eleydik ve aslında alışkın olduğum bu duygu içimde daha önce hiç tanımlayamadığım esrarengiz hislerimi öne çıkartıyordu.

İçimeki belirginsizlik ise beni dehşete sürüklüyordu.

.

Hikaye umarım iyi gidiyordur.

Oy vermeyi unutmayın 🌟

Kalp| TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin