32

557 50 14
                                    



Sessizlik.

Sıcak, yalnız ve çok az aydınlık sayılabilecek odanın içinde büyük bir sessizlik hakimdi. Bu odada bir koltuğa oturmaya karar verseydiniz muhtemelen duyacağınız, en fazla iki insanın soluk alış veriş sesleri olurdu.

Onun kolları sanki halen titriyormuşum ya da ses çıkartıyormuşum gibi beni susturmak ve sakinleştirmek istercesine üzerime bir kurtarıcı edasıyla sarmalanmıştı.

Ama ortada ne bir hıçkırık sesi ne de acayip bir titreme vardı. Bu sesler bizi yarım saat önce terk etmişti zaten.

Yine de kollarını asla çekmiyordu ve düzene girmiş soluk alış verişleriyle yanımda bu vaziyette oturuyordu.

Konuşmamıştık. İkimizde bazı şeyleri kafamızda toplayıp anlayana kadar sadece birbirimize sarılıp beklemiştik. Fakat Taehyung sanki yeni farkına varmış ve yeni uyanmış gibi kollarını hızla üzerimden çekmiş ve beni sıcak sandığım odanın soğuğuna hapsetmişti.

İnsanın üzerinden çekilen battaniye etkisi gibi uykumdan uyanmıştım. Başımı omzundan çekip dikleşmiş, yüzüne bakmıştım.

Gözleri asla canlı değildi, soluk, yorgun ve hatta kızarmıştı. Ama o odaklanmak istediği için gözlerini bana dikeltiyor ve dudakları devamlı bir şeyler söylemek için harakete geçiyordu yine de o buna müdahale ediyordu.

Bir an utanç duygusu gönlüme zehir gibi yayılmıştı. Yarım saat boyunca tek bir kelime etmeden ona sarılıp oturmak daha önce bana kötü olan hiçbir hissi bahşetmese bile, aniden kafa dikleşince ve gözler aralanınca gerçekler surata tokat gibi çarpıyor, kızarmaya neden olabiliyordu.

O sırada karşı koltuğa geçmek istemiştim ama bacaklarım öyle ağır gelmişti ki, o koltuğa gitmeye mecalim yoktu ve ben bunu o an daha iyi anlamıştım.

Utanç ve yorgunluk bedenimin sınırlarını zorlarken ne yazık ki merak ayık durmamı sağlıyordu.

Onun ağzından çıkmak için güreşen sözcüklerini duymadan kafamı yastığa koymak istemiyordum.

"Yanlış anlama, bu gece olan hiçbir şeyi kötü anlama, ricam bu." demişti emin olmayan bir sesle. Sanki daha önce bahsetmek istediği bu değildi. Kararsızlık ile parlayan gözleri kendisini ne kadar ele veriyordu bir bilseydi siyah gözlükler takıp gezerdi.

"Peki ama benim de bir ricam, bu gece bana karşı tamamen dürüst ol ve söylemek istediğini söyle."

Jisoo'nun odasında bulunduğumuz sırada onun konuşmaları beni korkutmuştu ve tamamen kaçmak istemiştim, ama sadece birkaç saat içinde bu gece bana bir şeyleri görmem için yardımcı olmuştu. Ve bende aslında değerimin ne derecede olduğunu ve bunları konuşmak zorunda olduğumuzu görmüştüm.

Bundan kaçış yoktu çünkü bu kaderdi.

Bu gerçekleri konuşmak tamamen zorunluydu.

Gözleri birkaç saniye boşlukta gezindi. Sabırla bekledim. O da sonunda dökmeye başlamıştı.

"Ben bugün çoğu şeyi gördüm. Ne kadar halimden memnun gibi görünmüş olsamda bazı şeylerden çok rahatsızdım. Senin yüzünden ve onun yüzünden bazı şeyler anlaşılabiliyordu. Sen hapı yutmuş gibiydin o da utanmazdı."

Ellerimi birbirine kavuşturup onları ısıtmaya ve can kulağıyla onu dinlemeye devam ettim.

"Ama sadece bugün anladım desem yalan olurdu. Ben aslında ayları ve günleri kovalayan bu tuhaf soğukluğun ve hâlâ açıklayamadığım, onun tuhaf davranışlarının farkındaydım."

Kalp| TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin