Gözleri arada kalmış gibiydi. Ruh hali karmaşık, her şeyiyle şaşkındı ve dengesizdi. Tedirgince bir sağ elindeki kutuya bakıyor ardından sol elindekine bakıyordu."Şey... Bunlar çok güzel. Ben aynı aldığınızı bilmiyordum. Birlikte seçtiniz herhalde."
Yüzünde tuhaf bir burukluk vardı. Adem elmasının oynayışı, başını Taehyung'a çevirince belli olmuştu bende bu sayede fark etmiştim. Sanki olduğu yerde ağlayacak gibi alt dudağı saniyede titremişti. Önünde duran pahalı hediyeler sanki onun için hiçbir şey ifade etmiyordu, aksine üzüyordu.
Ama birden halinin farkına varır gibi toparlandı ve cevap vermeye zaman bırakmadan lafa girişip "Öyleyse ben bir deneyeyim." dedi.
Ve tekrar birkaç saniye boyunca gözleri kutularda gezdi.
En sonunda benim kutumun ağzını yavaşça kapattı. Asla yüzüme bakmıyordu, safça etrafına bakarak gülümsemeyi sürdürüyordu. Yanımızdan birkaç saniye ayrılıp hediye kutumu diğer hediyelerin yanına bırakmıştı. Yanımıza tekrar hiçbir şey olmamış gibi gelirken ne onun yüzüne ne de Taehyung'un güzüne bakmıştım.
Sadece gözlerimi yere indirip kalbime bile sessiz atmasını söylemiştim. Tek yapmak istediğim vücuduma düşmanına saldırırcasına vuran acıyı dinlemekti. Sadece onu dinlemek istiyordum.
Kendi içimde kayboluyordum, Jisoo'nun kahkahası bile içimdeki kıyameti dindiremiyordu.
Sonra belli belirsiz teşekkür ettiği bir cümlesini işitmiştim. Muhtemelen hediyem için teşekkür ediyordu ama bir yandan yuvalarından çıkacak kadar açtığı gözleriyle Taehyung'un hediyesine bakıyordu.
Başımı belli belirsiz salladım, dişlerimi gösterecek şekilde gülümsemeyi unutmadım ve çok geçmeden bir kanepeye yığılıp kaldım.
Sanki vücudum aniden on kilo almıştı. O kadar ağırlaşmıştım ki bacaklarım beni taşıyamayacak gibi hissetmiştim. Pişmanlık duygusu etrafımı sarıp sarmalıyordu.
Parmaklarımı bile kıpırdatamazken onca genç yüze bakmıştım. Ne kadar da atiklerdi.
Bu özgür ruhların yanında benim çivilenmiş ruhum ortamın havasını kaçırıyordu. Bu yüzden tek yapmam gereken güzel bir bahane bulup burayı en yakın sürede terk etmekti.
Plan yapmama engel olan acı çeken ruhumun sesini aklımdan atmaya koyuldum. Onu içime attım ve en derinlere gömdüm. Koltukta güçlükle dikleştim, bulanık gören gözlerimi birkaç kere kırpıştırıp etrafı daha net görmeye çalıştım.
İnsanlar geniş alanda yavaş yavaş dans ederlerken en ortalarındaki Jisoo göze batan ilk detaydı. Göğüslerinin tam ortasına gelen siyah taş, beş karış gülen yüzü, yavaş yavaş oynattığı vücudu ve her hareketiyle dalgalanan zift siyahı saçlarıyla yaşına göre çok alımlıydı. Dakikalar önceki o ile şimdiki o daha farklıydı sanki. Anında karakter değiştirmiş gibiydi.
Onu izlemeyi kesip bu sefer onca kişinin içinden karşısında ona eşlik eden bedene Taehyung'a bakmıştım. Fakat Jisoo kadar güldüğü veya haraketli göründüğü söylenemezdi.
Sadece ayak uydurmaya çalışmak için hatta zorla çıkmış gibi görünüyordu ama ne etrafı ne de karşısındaki bunun farkındaydı.
Ayağımı yere vura vura ritim saymış durmadan tıkanan ve yanan boğazımı ikram edilen soğuk sular ve tatlılar ile en çekilir duruma getirmeye çalışmıştım. Bu sancı dolu dayanılmaz bekleyişim ise yaklaşık yarım saat sürmüştü.
Bedenim taş gibi koltuğa gömülmüşken yanıma bir beden yerleşmişti. Baygın ve düşüncelerle kararmış gözlerimi ona çektiğimde Jungkook'u görmeyi beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp| Taennie
FanfictionJennie ve Taehyung en yakın arkadaşları Jisoo'yu mutlu edebilmek ile yatıp kalkarlar.