22

500 43 36
                                    



Jisoo gerçekten şaşkın görünüyordu.

Ağzı aralanmış, gözlerini açabileceği kadar açmış, olduğu yerde kala kalmıştı. Bende en az onun kadar şaşkındım, ikimiz de birbirimizi görmeyi beklemiyorduk.

Bizim inanılmaz rahatsız edici sessizliğimizi Taehyung'un koridordan gelen sesi bozmuştu.

"Kim gelmiş?"

Birkaç adım geriye çekildim ve sesimi doğru dürüst çıkartamadan konuşmaya çalıştım.

"Jisoo."

Taehyung çok geçmeden yanımıza gelmişti. Benim aksime o Jisoo'yu gördüğüne şaşırmış gibi görünmüyordu. Sanki buraya geleceği eskiden konuşulmuş gibiydi.

"Hoşgeldin Jisoo. İçeriye geçsene."

Taehyung nazikçe onu içeriye buyur edince hiçbir şey demden arkama dönüp salona yürümüştüm. Seri bir şekilde dağınık masanın üzerinde duran çantamı ellerimin arasına almıştım. Hemen gitmeliydim. Hemde çok hızlı.

Zaman kaybetmeden tekrar koridora gelmiştim. Sadece Taehyung'a gideceğimi söylesem yeterdi. Fakat hala daha koridorda dikilen Jisoo'yu görmek planımı alt üst etmişti.

Jisoo iki elini önünde birleştirmiş, durabileceği en kibar ve en tuhaf duruş ile bana bakıyordu. Ben onu süzmeyi bitiremeden içine kaçmış gibi çıkan sesi kulaklarıma ulaşmıştı.

"Dün gece burada kaldın değil mi?"

Ses tonu sakindi, mimikleri abartılı değildi. Ama hiçbir samimiyet yoktu. Sanki en iyi arkadaşım ile değil de sınıf öğretmenim ile konuşuyormuş gibi hissetmiştim. Bu soğuk tavırları gerçekten canımı yakıyor ve beni derinden derine kasvete boğuyordu.

Nerede hata yaptığımı düşünüyordum.

Ona iyi davranmış olduğumu düşünüyordum.

Pekala en iyi şekilde davranmıştım. Peki öyleyse hata neredeydi?

Bu soruyu ona soramadığımdan sadece gözlerine bakmak ile yetindim. Hiçbir ışıltı yoktu, gülümseme yoktu, sessizdi.

O an hissettiğim tek şey onu kaybediyor olduğumdu.

Ben gerçekten onu ellerimden kaçırıyordum. Hemde göz göre göre.

Sorusuna cevap veremeden Taehyung tekrardan görüş açıma girmişti. Bu sefer de o şaşkın gibiydi. Bir bana bir Jisoo'ya bakıyor ve aramızda ki tuhaf sessizliğin nedenini çözmeye çalışıyordu. Biz normalde birbirimiz ile karşılaştığımızda konuşmadan edemezdik çünkü.

"Şey... Kahvaltı hazır."

Jisoo'nun bakışları direkt arkasında kalan Taehyung'a döndü. Ve kocaman gülümseyiverdi. Bana atması için çırpındığım gülümsemesini Taehyung'a tek bir cümlesi yüzünden armağan edebilmişti. Hiçbir şey belli etmemek için başımı eğdim.

Sadece kırgın hissediyordum.

Buradan da bir an önce gitmek istiyordum.

"Ben gitmeliyim. Acelem var." birkaç cümle geveledim belli belirsiz. Fakat o ikisi beni çok iyi duymuştu.

"Kalsan iyi olurdu." bu cümlenin sahibi de Jisoo değildi, yine Taehyung'du. Hala daha onun bana olan tavırlanırını çözemiyorum. Sadece onun değil Jisoo'nun haraketlerini de anlayamıyordum.

"Yapamam, teşekkürler."

Üç tane iş arkadaşının arasında geçen klasik bir cümleyi canlandırmıştık. Bu diyaloglar üç lise arkadaşına ait diyaloglar ile örtüşmüyordu çünkü. Trajikomikti.

Kalp| TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin