Dediği gibi yapmıştım.Tam anlamıyla ona ayak uyduruyordum. Bir yandan da neyin onu bu kadar sinirlendirdiğini ve şu acil olayı merak ediyordum tabii.
Bizi şu anda bir sanat galerisine getirmişti. Önümde yavaş adımlarla yürürken bende ona arkasından eşlik ediyor ve bir yandan hayranlıkla etrafımı seyrediyordum. Sergilerden acayip derecede zevk alan bir insandım.
Galerileri gezmeyi çok severdim, bu özelliği bana annem kazandırmış olabilirdi hatta Taehyung'da buna dahildi. Beş yaşımdan beri annem genelde hafta sonları veya başka bir şehire gezmeye gittiğimizde eserlerin içinde kaybolacağımız tarzda yerleri tercih ederdi. Sonrasında işine yoğunlaştığından ve yaş ilerlediğinden yavaş yavaş bana olan ilgisi ve gezdirdiği zamanlar kısıtlanmıştı. Taehyung'u da tanıdığımdan beri onun da buraları gezmeyi sevdiğini anlamıştım.
Ama Taehyung ile başabaşa gezme fırsatını şimdiye kadar hiç elde edememiştim.
O cidden seviyordu, tablolara bakmaktan hoşlanıyor hatta bakmakla kalmayıp çizmekten de hoşlandığını iyi biliyordum. Sadece benden saklıyordu, mesela bundan iki ay önce beden dersine hazırlanırken çantasının açık ağızının içinden sırıtan eskiz defterini görmüştüm, ondan önce ise odasında üst üste duran çizim kağıtları ve etrafa saçılmış boya kalemlerinden boş zamanlarını resime harcadığını biliyordum.
Ve hep çok merak etmiştim, nasıl çiziyordu? Ne çizmekten zevk alıyordu? Ve bunu niye bizden saklıyordu? Onu yargılayacağımızı veya dalga geçeceğimizi mi düşünmüştü? Bilmiyordum, ama şimdi buradayken benden hiçbir şeyi saklamıyordu. Kendisi ile baş başaymış gibi haraket ediyor ve arkasından beni de sürüklemiş oluyordu.
İster istemez mutlu olmuştum. Çoğu zaman buralarda zaman harcamak istemiştim. Gezmek istediğim birçok zaman olmuştu. Ama Jisoo'ya ne zaman teklif etsem bana çok sıkıldığını, bunaldığını ve o çizimlerin içinde hiç bir şey hissedemediğini söylerdi. Bu yüzden hep es geçmek zorunda kalmıştım.
Gelmeyeli baya oluyordu yani ama sonunda burada gezme fırsatı bulabildiğim için mutluydum.
Taehyung içinde durum aynı olmalıydı. Daha önce bize burayı kısaca tanıtan kadın gider gitmez telefonunu çıkartıp kamerasıyla elinden geldiği kadar çekim yapmıştı. Yarım saat önceki öfkesi ve agresif hali onu terk etmiş gibiydi. Şimdi gözlerini kamerasında gezdirirken rahat ve huzurlu görünüyordu. Bu yürüyüşünden, sessizliğinden ve yüzündeki ifadeden belliydi.
Etrafındaki kimseye bakmıyordu, bana da dahil. Belki saatlerdir birbirimize hayalet gibi davranıp bir kelime bile konuşmamıştık. Meraktan çatlasam da hiçbir şey dememiştim. Sadece bunun ne kadar süreceğini merak ediyordum ve göz yummaya çalışıyordum.
Bende bu süreçte birazcık kafamı dağıtmak için kendi kameramı çıkartıp dikkatimi çeken her şeyin fotoğrafını çekebildiğim kadar çekmeye çalışmıştım. Yarım saat daha oyalandıktan sonra kendimizi Seul'un meşhur sokaklarına atmıştık.
Belki saatlerce yürümüştük. Küçük dükkanların işgal ettiği dar sokaklarda gezdikçe geziyor ve sanki git gide kayboluyorduk. Kolumu kaldırıp çaktırmadan saatimin akrebine baktığımda saatin yediyi gösterdiğini görmüştüm. Alt dudağımı endişeyle dişlemiştim. Saat geç oluyordu ve normal şartlarda bugün için saat beşte evde olmam gerekiyordu.
Ablam bugün özellikle erken gelmemi söylemişti. Ama bu bilinmez yolculuğumuza öylesine kafa yormuştum ki iki saat önce evde olmam gerektiği aklımdan uçup gitmişti.
Tek kelime etmeyip sadece bu gezimizin nerede ve ne zaman sonlanacağını düşünmüştüm. Ve bir sonuç bulamıyordum. Artık sormak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp| Taennie
FanfictionJennie ve Taehyung en yakın arkadaşları Jisoo'yu mutlu edebilmek ile yatıp kalkarlar.