S.S. - 13.Bölüm

5.8K 214 41
                                    

Merhaba,

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yorum yapmayı unutmazsanız çok sevinirim!

Keyifli okumalar.

🍓🍰

Hafta sonu gelmişti ve ben dershaneye oturmuş test çözüyordum. Kuzey, Azra ile vakit geçirmek için bugün gelmeyecekti. Mine'den duyduğuma göre Oktay da alerjisi yüzünden hastanedeymiş. Oktay'ın toza karşı ciddi bir alerjisi vardı; tozlu bir ortamda bulunduğunda nefes almakta zorlanıyordu. İlaçlarla tedavi edilemediği için sık sık hastaneye gitmek zorunda kalıyordu. Mine de onunla birlikteydi.

Yarın dershaneye gelemeyeceğim için bugün mecburen buradaydım. Yarın arkadaşlarla buluşacaktık, öyle planlamıştık. Geçen salı günü dershaneye birlikte gelip kaydolmuştuk. Babam, dediği gibi kayıt işlemlerimizin çoğunu halletmişti, bu yüzden çabucak başlayabildik. Çarşamba günü antrenmanım olduğu için gelememiştim.

Arkamı yaslayıp bağdaş kurarak AYT testlerini çözerken sınıfa girişte sesler çoğalmaya başladı. Başımı kaldırdığımda bir grup kızın ardından sınıfa giren Rüzgar'ı gördüm. Bakışlarını sınıfta dolaştırırken göz göze geldik.

Yanıma geldiğinde ensesini kaşıyarak sordu: "Yanına oturabilir miyim? Eğer kimse gelmeyecekse tabii."

"Gelecek olanlar beni ekti. Oturabilirsin," dedim. Çantamı sol tarafıma aldım ve o da hemen yerleşti. Test kitabını ve kalemini çıkardı, telefonuna bakarken ben tekrar test çözmeye devam ettim. Ancak telefonuma gelen bir bildirim beni duraklattı.

Bilinmeyen: Yine hafta sonu, yine seni göremeyen ben.

Bilinmeyen: Haftasonlarını sevmediğimi söylemiş miydim?

Bilinmeyen: Keşke hafta sonları olmasa.

Siz: Tövbe de çabuk!

Siz: Hafta sonu, dinlenebildiğim tek iki gün.

Siz: Ondan mahrum kalamam.

Bilinmeyen: Ama ben senden mahrum kalıyorum.

Bilinmeyen: O meseleye neden bir şey demiyorsun?

Bilinmeyen: Özledim seni.

Kendi kendime "Düşmek yok Ebrar, hayır düşmeyeceksin. Sebep mi var?" diye mırıldandım.

Siz: Sabret iki gün Bilinmeyen.

Siz: Hem sen neredeydin dün? Yazdım, yazdım cevap yok!

Bilinmeyen ile yazışmaya başlayalı iki hafta olmuştu ve son bir haftadır oldukça sık mesajlaşıyorduk. Bu yüzden ona yazarken daha rahat davranıyordum.

Bilinmeyen: Telefonumu evde unutmuşum...

Bilinmeyen: Okula gelince fark ettim.

Bilinmeyen: 'Anca mı fark ettin?" diye sorma, geç kalmıştım, aceleyle çıktım evden.

Bilinmeyen: Okuldan çıkamadığıma göre ancak eve dönünce yazabildim.

Bilinmeyen: Özlemiş miydin beni?

Siz: A-a, nerenden uyduruyorsun bunu? Ne münasebet!

Siz: Sadece merak ettim çünkü genelde mesajıma anında cevap veriyorsun.

Siz: Özlemek nereden çıktı?

Siz: Ben saçmalıyorum, en iyisi susayım. 🌚

Bilinmeyen: Kurban olurum sana,

Bilinmeyen: Her hâlin ayrı güzel ve tatlı.

Bilinmeyen: Seni sevmeyeyim de kimi seveyim?

Siz: Hoca geldi, gidiyorum. Görüşürüz!

Bilinmeyen: Kaç bakalım, nereye kadar kaçacaksın? Görüşürüz Gamze'm. Seni seviyorum.

Telefonu kilitleyip sıraya koyduğumda, sınıfa girmiş olan genç ve alımlı hocayı fark ettim. Kendini tanıttı ve işleyeceğimiz konuyu anlatmaya başladı. Ancak konuyu daha önce bildiğim için test çözmeye devam ettim. Arada Rüzgar'a göz attım; o da test çözüyordu. Bir soruyu anlamayınca dayanamadım ve ona döndüm.

"Rüzgar, şu soruyu çözmemde yardımcı olabilir misin?" dedim.

Başı bana döndü, göz göze geldik. Sonra başını soruya eğdi. Tuhaf hissettim. Elindeki sargıya rağmen kalemi tutuyor oluşu beni şaşırttı. Soruyu uygulamalı olarak anlatmaya başladı. Cevabı bulduğunda teşekkür ettim ve sonraki soruları onun anlattığı formülle çözmeye çalıştım. Eşit ağırlıkçı olduğum için kimya dersi almıyordum, ama TYT için çalışmak zorundaydım. Bu nasıl bir çelişki?

Dershane bittiğinde eşyalarımızı toparlayıp çıkmıştık. Rüzgar ile birlikte durağa yürümeye başladığımızda ellerimi montumun cebine soktum. Durakta beklerken soğuk hava içimi titretti.

"İstanbul'un havası neden bu kadar değişken?" diye düşündüm.

Otobüsüm geldiğinde ona döndüm: "Sen hangisine bineceksin?"

"Bir sonrakine. Hadi sen bin, zaten üşüyorsun," dedi.

El sallayarak otobüse bindim. Cam kenarına oturup ona tekrar el salladım. O da karşılık verdi. Otobüs hareket ettiğinde, Rüzgar göz hizamdan kayboldu.

Eve vardığımda kendimi yorgunluktan sürükleyerek yokuşu çıktım. Apartmana girdim, merdivenleri tırmanıp eve ulaştım. Sessizliğe bakılırsa evde kimse yoktu. Üstümü değiştirip masaya oturdum ve Bilinmeyen'e mesaj attım.

Siz: Bittim.

Siz: Öldüm.

Siz: Okulu icat edenin...

Siz: Dershaneye neden gitmek zorunda bırakılır ki insan?

Siz: Ben okumayacağım, okuyup ne yapacağım sanki?

Bilinmeyen: Sinirlerin gergin herhalde?

Bilinmeyen: Fazla bulaşmasam mı acaba?

Siz: Gerginliğimi atabilmek için sana yazıyorum zaten.

Siz: Dershane çok kalabalıktı, başım ağrıdı. Sessiz olsalar da kurtulsam!

Bilinmeyen: İlaç içip uzan biraz, geçer.

Bilinmeyen: Seni anlıyorum çünkü ben de dershaneye kaydoldum.

Siz: Bilmiyordum, hangisine?

Bilinmeyen: Okulun karşısındakine. Bugün kaydoldum, yarın başlıyorum.

Siz: Keşke benim dershaneye gelseydin, en azından hafta sonları görebilirdin beni.

Bilinmeyen: Denedim ama kayıtlar dolmuştu.

Siz: Şansına küs o zaman. Neyse, ben gidiyorum. Görüşürüz.

Bilinmeyen: Görüşürüz Gamze'm, güzelce dinlen.

🍓🍰

Bölüm sonu.

Nasıl buldunuz on üçüncü bölümü? Rüzgar mı Bilinmeyen mi? Seçmek zor, değil mi? Ben susma hakkımı kullanıyorum ve kararı size bırakıyorum.

Yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın!

💌

Saman Sarısı | Texting  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin