Merhaba,
BİLGİLENDİRME: Bu bölüm yeniden Gamze Ebrar'ın perspektifinden olacaktır ve olaylar bir önceki bölümden devam ediyor.
Keyifli okumalar.
🍓🍰
Otobüsten inerken, farkında olmadan esnedim. Son zamanlarda uyku düzenim iyice bozulduğundan sürekli esner oldum. Bir yandan da kendi kendime düşündüm: Ne geliyordu acaba başıma?
Valizimi Rüzgar'ın yardımıyla indirirken sırt çantamı üzerine koydum. Ne de olsa yarın son antrenmanlar, cuma günü de turnuvalar başlayacaktı. Üç gün boyunca ders yok yani. Rahat bir nefes aldım.
Gözlerimi okulun bahçesinde dolaştırırken çıkışın orada duran siyah bir araba dikkatimi çekti. Daha dikkatli bakınca, arabadan inen babamı fark ettim. Göz göze geldiğimizde hafifçe gülümsedi. Şaşkınlıktan kaşlarım havaya kalktı. Gerçekten babamı bu şekilde, gülümserken görmeyeli ne kadar olmuştu?
Valizimi çekiştirerek onun yanına yaklaştım. Yardımıyla valizimi bagaja yerleştirdikten sonra arabaya bindim. "Uzun zaman oldu, değil mi?" dedi. Ona göz ucuyla baktım. Her sabah sinek kaydı tıraş ettiği sakalları uzamış, göz altlarında belirgin torbalar oluşmuştu.
"Evet, öyle," dedim.
"Eline ne oldu?" diye sordu, bandajlı elimden gözünü ayırmadan.
"Ufak bir kaza, önemli bir şey değil."
"Hastaneye gitmek ister misin?" diye ısrar etti.
"Gerek yok baba, sadece eve gitmek istiyorum."
"Ben aslında seninle konuşmak için gelmiştim." Sesinde bir kırılganlık vardı ama ne diyeceğimi bilemedim. Başımı eğip sustum. Babamla küçükken bile pek doğru dürüst bir iletişimimiz olmamıştı. Annemle ne kadar yakındıysak, babamla da bir o kadar mesafeli olmuştuk.
Arabadaki sessizlik, evin önüne kadar sürdü. Babam sürekli bir şeyler söylemeye çalıştı ama ben sadece kısa ve yüzeysel cevaplar verdim.
Evin önünde arabadan inerken, valizimi bagajdan alıp bana uzattı. Kısa bir vedalaşmanın ardından apartmana girdim. Gözlerim dolmaya başladığında, sırtımı duvara yaslayıp içimde tuttuğum gözyaşlarımın dökülmesine izin verdim. Ama merdivenlerden gelen ayak seslerini duyunca hemen toparlandım, gözlerimi sildim ve hızla yukarı çıktım.
Kapının önünde zile bastım. Emir'in paytak adımları duyulmaya başladığında istemsizce gülümsedim. Zar zor açtığı kapıdan beni görünce önce şaşırdı, sonra da sevinçle kucağıma atladı. Dizlerimin üzerine çöküp onu kollarıma aldım.
"Birileri ablasını çok özlemiş galiba," dedim ve o da başını sallayıp sıkıca boynuma sarıldı.
Valizimi sürükleyerek içeri girdim. "Anne?" diye seslendim. Annem mutfaktan çıkıp beni karşıladı ve hemen boynuna sarıldım. Kahvaltının tam vaktine yetişmiştim. Annem bir şey demedi ama elime dikkatle baktığını fark ettim. Onu daha önce gezide olanları anlattığım için pek şaşırmadı, ama yarın hastaneye gitmemiz gerektiğini söyledi.
Emir kahvaltısını bitirir bitirmez onu döve döve sevdim. Bu küçük bedeni böyle sevmek ne kadar da güzeldi. Keşke büyükler de böyle sevilse. Kahvaltı sonrası Emir uykuya daldığında ise odama geçtim. Yatağa uzanırken yeniden esnedim.
Telefonumu elime alıp, dizlerimi kendime çekerek karşısına yaslandım. Gruptan mesajlar gelmişti. Muhabbet Kafesinin boş muhabbetleri.
Yaman: Civciv nereye kayboldun iki dakika da?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saman Sarısı | Texting
General FictionGözlerini kırpmadan bana bakarken dudaklarımda yavaşça bir tebessüm oluştu. Bağdaş yaptığımız bacaklarımız birbirine değerken dayanamayıp konuştum. "Böyle susarak birbirimize bakmaya devam mı edeceğiz?" Dudağının kenarından başlayan gülümseme tüm du...