S.S. - 23.Bölüm

5.4K 186 46
                                    

Merhaba,

Nasılsınız? İyisinizdir inşallah. Bol bol yorum yapmayı unutmayın, olur mu?

Keyifli okumalar.

🍓🍰

Üç saatlik yolculuğun ardından otobüs kamp alanında durmuştu. Üç saati müzik dinleyerek uyuyarak geçirmiştim. Dün gece geç yatmam ve ardından bugün erken kalkmış olmamın etkisindendi bu.

Soğuk hava bedenimi titretirken, nihayet kızlarla kalacağımız bungalow evine girmiştik. İsimlerimiz birlikte yazıldığı için aynı evde kalacaktık. Erkekler de aynı şekilde.

Kendimi yataklardan birine bıraktım. "On beş dakikamız varmış, toplanma alanına gitmek için."

"Bugün bizi rahat bıraksalar olmuyor mu?"

"Ebrarcığım, gezi zaten üç günlük. Bugün bizi serbest bırakırlarsa yarın ve son günü burnumuzdan getirirler."

Haklılık payı var diyerek gözlerimi devirdim. Ama uykum vardı.

Hafta sonu turnuvalar olduğu için gezi kısa tutulmuştu. Çarşamba sabahı geri dönecektik ve perşembe günü son antrenmanlar yapılacaktı. Bu hafta sıra başında ders olmayacak anlayacağınız.

Mine elimden çekiştirerek yatakta dik oturmamı sağladığında kalkıp ufak valizime yöneldim. Siyah eşofman takımımı giyip saçlarımı yeniden topladım.

Birlikte dışarıya çıktığımızda toplanma alanına doğru yürüdük. Herkesin uykusu olduğu yüzlerinden belliyken, hocalarımız oldukça enerjikti.

"Öncelikle hep birlikte kahvaltı yapacağız, o yüzden aranızdan seçeceğimiz altı kişi bizimle gelecek. Kahvaltı ve akşam yemeğini hazırlayıp toplamak için farklı kişileri seçeceğiz aranızdan."

Bize iş buyurmasalar olmazdı tabii!

Altı kişi seçildikten sonra, kahvaltı hazır olana kadar serbest bırakılmıştık.

Piknik masalarından birine oturmuş, Mine'ye yaslanmış gözlerimi kapatacakken birinin çığlığı ile irkildim. Hepimizin odak noktası, çığlığı atan kız olmuştu.

"Hocam! Burada böcekler var! Nasıl uyuyabiliriz burada?!"

"İdil'ciğim, bilmek istersin diye söylüyorum; burası ormanlık alan. Ne bekliyordun?" diyerek cevap verdi Ceren.

İdil, tiksinerek etrafına bakarken gözlerimi yeniden kapadım. On beş dakikanın ardından kahvaltı hazırdı. Uzun piknik masalarına gruplar halinde oturduk.

Kahvaltı bittikten sonra ortalık toparlandı ve hocalarımız bizi birkaç saatliğine serbest bıraktılar. Biz de güzel havayı değerlendirmek için yakan top oynamaya karar verdik.

Takımlar belirlendi ve ben, Rüzgar, Azra, Mine bir takımdaydık. Diğer takımda ise Oktay, Kuzey, Ceren ve Yaman vardı.

"Civciv! Hile yapma lan."

"Ne hilesi Kuzey? Oynuyorum işte uslu uslu."

Kuzey "he he" bakışları atarak topu bana attığında yana çekildim hemen.

Hile yapmayı sevdiğimi söylemiş miydim?

Ne yapayım, zevki böyle çıkıyorsa.

Sonunda oyunu biz kazandık ve yer değiştirdik. Mola için kenara çekilirken onlar oynamaya devam ediyorlardı. Biraz su içip sırt üstü uzandım, temiz havayı derin derin içime çekerken kulaklarım bizimkilerin gülüşme sesleriyle doluyordu. Tekrar onlara katıldım ve yeni bir ele başladık.

Oyun tüm hızıyla devam ediyordu. Yaman yine topu eline almış, bu sefer oldukça kararlı görünüyordu. Gözleri üzerimdeydi. Topu hızla havaya kaldırdı ve tam ben kaçmaya çalışırken yanlışlıkla ayağım yerdeki bir taş parçasına takıldı. Dengesizce sendeledim ve o anda Yaman'ın fırlattığı top, kontrolsüz bir şekilde doğrudan sağ koluma çarptı. Kolum vücudumun altına sıkışarak yere düştüm.

Acı bir anda tüm koluma yayıldı, parmak uçlarıma kadar hissediyordum. "Ah!" diye inledim ve refleksle sağ elimi tuttum. Kolumun alt kısmı, bileğimle beraber garip bir şekilde zonkluyordu.

Yaman hızla yanıma koştu. "Civciv! İyi misin?"

Gözlerimi acıyla kapatıp kolumu göğsüme çekerken zorla cevap verdim. "Sanırım bileğimin içine ettim." 

Diğerleri de hızla yanıma gelmişti. Mine endişeyle "Ebrar, koluna ne oldu?" diye sorarken, Azra da hemen bana yardım etmeye çalıştı. Bileğimdeki ağrı gitgide şiddetleniyordu.

"Beden hocasının yanına gitsek iyi olur," dedi Ceren. "Hadi, belki ciddi bir şey yoktur ama yine de gösterelim." 

Mine, koluma girerek beni ayağa kaldırdı. Yaman'ın suçlu suçlu bakışlarını hissediyordum. "Gerçekten çok özür dilerim Ebrar, fark etmedim..." diye mırıldandı.

"Biliyorum, Yaman. Kaza işte," dedim dişlerimin arasından. Aslında içten içe ona kızmam mümkün değildi; ama kolumda hissettiğim acı, moralimi bozmuştu.

Beden hocasının yanına vardığımızda, hocamız hemen koluma baktı. "Bileğinde ciddi bir zedelenme var gibi görünüyor. Topun sertliği ve düşüş şeklin buna yol açmış olabilir," dedi ciddi bir ses tonuyla. "Seni kamp revirine götürelim, orada daha detaylı bir muayene yaparız."

Revirde kısa bir muayene ve bir röntgen sonrasında hocanın tahmini doğru çıktı. "Şansına kırık yok," dedi hemşire. "Ama ciddi bir doku zedelenmesi var. Bileğini fazla zorlamaman gerekiyor. Bu bandajı bir süre takmalısın ve elini dinlendirmelisin."

Bandajı takarken içimde bir burukluk vardı. "Turnuvalara katılamayacağım, değil mi?"

Beden hocası başını yavaşça salladı. "Maalesef, Ebrar. Bu durumda seni oynatmam mümkün değil."

Başımı hafifçe sallayarak hocayla revire teşekkür ettim ve kamp alanına geri döndüm. Elimdeki bandaj, moralimi daha da bozmuştu. Arkadaşlarım hâlâ oyun oynuyordu; kahkahaları, benim içimdeki hayal kırıklığını daha da derinleştiriyordu. Onların yanına gidip sessizce bağdaş kurarak yere oturdum. Mine hemen yanımdaydı. "Ebrar, bandaja bakılırsa ciddi bir şey var, değil mi?" diye sordu.

Zoraki bir gülümseme ile "Zedelenme varmış," dedim. "Bir süre elimi kullanmamam gerekiyormuş."

Yaman hemen yanıma geldi, gözlerinde suçluluk ve endişe vardı. "Civciv, çok özür dilerim, gerçekten... Hızımı ayarlayamadım."

Gülümsedim. "Yaman, biliyorum ki bilerek yapmadın. Kaza oldu, merak etme. Hem benimde hatam sayılır." Onun masum bakışlarına karşılık verirken, yanağımdan şakacı bir makas alıp yerine geçti. Şebeklik yapmayı da bırakmamıştı.

Ceren, bir yandan bana bakıp bir yandan derin bir nefes aldı. "Yani turnuvada yoksun, öyle mi?"

Başımı onaylar şekilde salladım. "Maalesef, yokum."

Ceren, biraz düşünceli bir ifadeyle başını salladı. "Takımın en iyi smaçörü takımda olamayacağına göre, maçları şimdiden kaybettik gibi..."

İçimdeki burukluk daha da artarken başımı Mine'nin omzuna yasladım. Sağ elim, dikkatlice sol elimin üzerine yerleşmişti. Şu an bu kazanın tam da turnuvalar öncesinde olması gerçekten büyük bir şanssızlıktı. Oyunlar, antrenmanlar... Hepsi gözümün önünden geçerken, bir süreliğine bu süreçten uzak kalacağımı fark etmek canımı yakıyordu.

🍓🍰

Bölüm sonu.

Nasıl buldunuz yirmi üçüncü bölümümüzü?

Gamze, Ebrar'ın başına gelenler gerçek bir olaydır arkadaşlar. Birkaç sene öncesinde buna benzer bir kaza yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki çok sinir bozucu bir durum.

Sağlak olan Gamze, sağ elini kullanamazsa sizce bu Bilinmeyen'le yazışmalarında bir etki eder mi? Sizce nasıl yazışacak onunla?

Yorumlarınızı bekliyorum, lütfen benimle paylaşmayı unutmayın!

💌

Saman Sarısı | Texting  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin