Merhaba,
Nasılsınız? Yorumlarınızı eksik etmeyin, olur mu?
Keyifli okumalar.
🍓🍰
Rüzgar'la kafeden iki saat sonra ayrıldığımızda, beni eve bırakmıştı. Annem henüz işten dönmemişti. Eve çıkmadan önce Emir'i komşudan aldım, birlikte eve girdik. Karnı tok olduğundan hızlıca duşunu aldırdım.
Emir koltukta kendi kendine oynarken, ben de mutfağa geçip dünden kalan yemekleri ısıtmak için ocağa koydum. Salona döndüğümde anneme gördüklerimi anlatmam gerektiğini biliyordum, ama nasıl söyleyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
O an nasıl sakin kaldığımı bilmiyorum. Babamın karşısına çıkıp hesap sormam gerekirken yapmadım. Şimdi düşününce, keşke o an ona hesap sorsaydım.
Kapı zili çaldığında yerimden kalktım. Emir benden önce koşup kapıya gittiğinde gülmeden edemedim. Sabırsız çocuk.
"Emir, bekle beni."
Kapıya gittiğimde, kulpa uzanmaya çalıştığını gördüm. Onu belinden yakalayıp kaldırdım, kulpu indirip kapıyı açtık. Annem gelmişti.
"Hoş geldin anne."
"Hoş buldum."
Annem kapıyı kapatıp kabanını çıkarırken, Emir kucağımda kıpırdanıyordu. Anneme doğru uzanınca onu bıraktım.
"Yorulmadın mı sen bugün sıpa?" dedi annem gülerek. Emir, gülüp başını annemin boynuna sakladı. Annemle göz göze geldiğimizde ben de güldüm.
"Anne, sen bu sıpayı uyut, üzerini değiştir gel. Ben de masayı hazırlayayım."
Annem onaylayıp yatak odasına geçti. Ben de mutfağa girip iki kişilik servis açtım, yemekleri tabaklara koydum. Annem geldiğinde sessizce yemeğimizi yedik. Sonra mutfağı toparladık. Annem işlerine dönmek için bilgisayarını aldı, ben de odama geçtim.
Yarınki denemeye iyi çalışmam gerekiyordu. Ajandama göz attım; sınava altı ay kalmıştı. Zaman çok hızlı geçiyordu. Daha kısa bir süre önce dönemin ilk gününü ve Bilinmeyen'in bana ilk yazdığı günü hatırlıyordum.
Kapı zili çaldığında kalktım. "Kızlar gelecekti, doğru ya." dedim. Kapıyı açarken annem sordu: "Kim geldi Gamze?"
"Kızlar gelmiştir anne," dedim. Tahminim doğruydu.
"Hoş geldiniz kızlar."
"Hoş bulduk civciv," dedi Mine coşkuyla. "Sorguya hazır mısın?"
"Sessiz olun ama, odama girene kadar. Emir yeni uyudu."
Başlarını sallayıp sessizce içeri girdiler. Anneme selam verdikten sonra, Ceren ve Azra'yı tanıttım.
"Anne, biz odama geçiyoruz. Bir şey olursa seslenirsin."
"Keyfinize bakın."
Odama geçtiğimizde Mine beni sandalyeye oturttu. Kızlar karşıma oturdular. İlk soruyu Azra sordu: "Bilinmeyen ortaya çıktı, değil mi?"
Dudağımı ısırıp belli belirsiz başımı salladım. "Evet, konserde karşıma çıktı. Konuştuk, sonra ondan alışmam için zaman istedim. Çünkü sanal ortamda konuşsak da yüz yüze pek fazla konuşmamıştık. O da anlayışla karşıladı. Size söylememe fikri de benden çıktı."
Azra devam etti: "Düşününce mantıklı tabii. Peki, kim bu Bilinmeyen?"
Yanaklarımı şişirip cevap verdim: "Rüzgar."
"Biliyordum işte!" diye sevinçle bağırdı Ceren.
"Salak civciv, baya korkmuşsun bizim tepkilerimizden," dedi Ceren.
"Yok, kırılırsınız diye düşünmüştüm," dedim. Mine sırıtıp beni yerimden kaldırdı ve yatağa oturttu. Üçü birden üzerime atlayıp beni gıdıklamaya başladılar, kahkahalarım odada yankılandı.
Tam o sırada kapı sesi duyuldu ve herkes durdu. Emir gözlerini ovalayarak odaya girdi. "Çocuğu uyandırdınız işte. Gel ablacığım," dedim.
Emir kucağıma tırmandı, onu göğsüme yasladım. Kızlar yine karşıma dizildiler.
"Artık sevgili diyebiliyor muyuz, diyemiyor muyuz?" dedi Mine.
"Bakalım, var bir şeyler aklımda. Yakında öğrenirsiniz," dedim.
"Diğerlerinin haberi var mı?" diye sordu Azra.
"Yaman biliyor. Rüzgar öyle söylemişti."
"Onların dostluğu eskiye dayanıyor. Yaman ilk günden beri anlar zaten," dedi Ceren.
Emir kucağımda yeniden uyumaya başladığında, saçlarından öpüp kızlara döndüm: "Sen nasıl oldun Ceren? Elin daha iyi mi?"
"Ağrı kesici içiyorum, dikişleri bir hafta sonra aldıracağım."
Tam o sırada telefonumdan mesaj sesi geldi. Rüzgar yazmıştı: "Aşağıya gelsene iki dakika."
"Biriniz Emir'i kucağımdan alabilir mi?"
Mine hemen onu kucakladı. Camdan dışarı baktım ve gerçekten Rüzgar oradaydı. "Ne işin var burada bu saatte?" dedim. "Gelsene iki dakika," diye yanıtladı.
"Bekle," dedim ve camı kapattım. Kızlara döndüm: "Rüzgar gelmiş, aşağıya inip geliyorum."
"Çabuk git gel, meraktan çatlarım," dedi Mine.
Sessizce odadan çıkıp ayakkabılarımı giydim, anneme görünmeden evden çıktım. Apartmandan indiğimde, Rüzgar'la karşılaştım.
"Bu saatte burada ne işin var?" diye sordum.
"Sana bir şey verecektim ama akşam unutmuşum. Arkanı döner misin?"
Şaşırarak döndüm. Saçlarımı topladı ve boynumda bir soğukluk hissettim. Beni yeniden çevirdiğinde, boynumda bir kolye vardı. Teşekkür etmek için ona sarıldım. Bir kolunu belime, diğerini saçlarıma doladı.
"İyi ki doğdun güzelim," diye fısıldadı. 17 Aralık mıydı? Ajandama baktığımda fark etmemiştim bile.
"Unuttun değil mi?" diye sordu.
"Belki," dedim gülümseyerek. "Ama sana bir hediyem var."
"Neymiş o?"
Kulağına yaklaşıp derin bir nefes aldım. Cesaretimi toplayıp fısıldadım: "Seni seviyorum Çağrı."
🍓🍰
Bölüm sonu.
Kırk altıncı bölümümüzü nasıl buldunuz?
Ailemiz büyüyor, yazmak gittikçe daha keyifli hale geliyor. Gamze'nin arkadaşlarının fazla tepki vermemelerine dikkat ettim çünkü olayları mantık çerçevesinde değerlendirdiklerinde tepkileri doğal olmalıydı. Ufak bir gıdıklama cezası tabii ki işin esprisi.
Rüzgar'ın sürprizine ne demeli? Ah, ne yapıp edip kendine hayran bırakıyor. Gamze de sonunda duygularını itiraf etti! Rüzgar şok olmuştur.
Gamze'nin annesiyle konuşması bir sonraki bölüme kaldı. Zor olacak ama başaracak.
Yorumlarınızı paylaşmayı unutmayın.
💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saman Sarısı | Texting
General FictionGözlerini kırpmadan bana bakarken dudaklarımda yavaşça bir tebessüm oluştu. Bağdaş yaptığımız bacaklarımız birbirine değerken dayanamayıp konuştum. "Böyle susarak birbirimize bakmaya devam mı edeceğiz?" Dudağının kenarından başlayan gülümseme tüm du...