Ah, başım... Çok fena zonkluyor.
Nerede olduğumu anlamak için etrafa bakındığımda biraz loş bir odada olduğumu fark ettim. İçeride çok lüks olmasa da normal eşyalar vardı. Oturduğum yerden kalkmak istediğimde ise adeta sandalyeyle bir bütün olduğumu fark ettim. Klasik bir yemek masası sandalyesiydi ama beni ona sabitlemek için etrafımdan sayamadığım kadar çok kez ince bir halatla geçilmiş ve sımsıkı bağlanmıştı. Zorlasam bile gevşeyecek gibi görünmüyordu.
Bir hareketlilik hissedince o tarafa döndüm ve bir anda açılan perdeler yüzünden içeri dolan ışıkla adeta kör oldum.
"Günaydın. "
Gözüm ışığa alışınca bana çok normal bir şekilde "Günaydın." diyen Sunghoon'a döndüm. Şu an karşımda normal bir şekilde nasıl dikilebiliyordu merak ediyordum. Resmen bana saldırmıştı, kafama bir kalasla vurmuştu. Tanrım, onu ortalık yerde nasıl bulmuştu ki?!
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?!"
Dediklerimden sonra dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp derin bir nefes alıp verdi. Karşıma geçti ve bir sandalye çekip oturdu.
"İletişim kurmaya çalışıyorum."
"İnsanlar böyle iletişim kurmaz!"
"Normal bir şekilde iletişim kurmaya çalıştığımda beni dinleseydin buna gerek kalmazdı."
"Beni sonsuza dek burada tutamazsın, Sunghoon."
"Öyle bir planım yok zaten, Haerin-shi."
Beni bırakacak mıydı yani, öylece? Beni bıraktığı zaman ilk fırsatta ondan şikayetçi olmamdan korkmuyor muydu?
"Ne? Ne zaman peki?!"
"Birazdan, konuşmamızı bitirdiğimizde."
Şaka mı yapıyor bu çocuk? Gerçekten tek derdi düzgünce konuşmak mıydı, sırf konuşabilmek için bu kadar ileri gidilir miydi? Bir şey demedim ve ona dehşetle bakmayı sürdürdüm.
Yandaki masanın üstünden süslü bir kutuyu alıp kapağını açtı ve içini görebileceğim şekilde bana çevirdi. İçindeki tatlıyı görünce ona aval aval baktım.
"Dün yemediğin tiramisu, paket yaptırdım."
Dün mü? O zamandan beridir baygın mıyım yani? Peki sen böyle bir durumun içerisinde tiramisunun peşine düşecek kadar umursamaz bir insan olmayı nasıl başarıyorsun?
"Yani?"
"Yani seni bıraktığım zaman yiyebilirsin, tadını merak ettiğini söylemiştin."
İşte yine yapıyor, benimle ilgileniyor hem de zamanın uygun olup olmasına bakmadan. Benim için tiramisu alıyor ama aynı zamanda da kafama vurmaktan hiç çekinmiyor.
Paketi masaya geri koyarken devam etti.
"Dün için özür dilerim, öyle bir niyetim yoktu."
"Arada böyle insanların kafasına vurur musun?"
"Anlık gelişti! Bir daha olmaz, söz veriyorum."
"Senin sözüne neden güveneyim?!"
"Başka şansın var mı?"
İç çekip kaşlarımı çattım. Gerçekten Sunghoon'la tartışıp haklı çıkmak imkansızdı çünkü her seferinde beni kapana kıstırıyordu.
"Tamam, hadi şu işi bitirelim."
"Düzgünce konuşacağız, değil mi?"
"Böyle bağlı bir haldeyken ne kadar düzgün konuşulabiliyorsa o kadar düzgün konuşacağız, emin ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Docile Damozel
FanfictionKendi hayatınızı yönetemediğinizde etrafınız onu kullanmak isteyenlerle çevrilir.