34: ölü bir adam

648 79 169
                                    

Sırada tek başıma otururken dersi dinlemek yerine Jaeyun'u izliyordum, iyi göründüğü için mutluydum. Her ne kadar onun evimin önündeki durumu Jiho'ya haber vermesi yüzünden saçma sapan bir hale düşsem de kalıcı bir zarar görmemiş olması iyiydi. Ancak şunu çok merak ediyordum... Eğer o gün Jaeyun orada babamın arkadaşlarını görüp bunu Jiho'ya raporlamasaydı ve Jiho da sonrasında gelip abimi sorgulamasaydı o zaman o kadar parayı kimden bulacaktı? Zaten görünüşe göre ortalıkta borç falan yoktu, o kadar parayı o an Jiho geldiğinde bir taraflarından mı uydurmuştu yani? Her daim kurnaz olmak böyle bir şey miydi?

Jaeyun ve Jiho'nun aptallığı yüzünden dört milyon dolar bilinmeyen bir yere gitmişti. O gün Sunghoon her zamanki gibi beni takip etmek yerine Jiho'yla ilgilenmeseydi bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Eğer beni izleyen kişi Jaeyun değil de Sunghoon olsaydı işler bu raddeye gelmezdi çünkü öyle bir borç hiç var olmamış olurdu ve biz de hayatımıza devam ederdik. Ne yazık ki şimdi aptal bir sözleşme yüzünden her gün yaptıklarımı raporlamak zorunda kalıyordum. Günlük yazmaktan daha tatsız bir durumdu bu.

Dersin bitmesiyle Jaeyun yerinden kalkmıştı, ben de hızla kafamı başka yöne çevirmiştim. İşe bak ki baktığım taraf Gaeun ve Sunghoon'un eski sıra arkadaşının olduğu yerdi. İkisinin pek kaynaştığını söyleyemezdim çünkü en başında da dediğim gibi o kızın bütün dünyası okuduğu kitaplarıydı, insanlarla iletişim kurmayı pek tercih etmiyordu. Gaeun yerinden kalkıp birkaç kızla birlikte sınıftan çıktığında ben de oturakla bir bütün olan popomu kaldırdım. Dersler o kadar uzun sürüyordu ki oturduğum sırayla gereksiz samimiyetlere girmem kaçınılmaz oluyordu.

Hafifçe gerinip taşlaşmış vücudumu harekete geçirdim ve sınıftan çıktım. Bugün Sunghoon gelmediği için tek tabanca takılıyordum. Dün yaşanan konuşmamızın ardından gerçekleşen garip kaçışından beri ona ulaşamamıştım. Onu bu kadar etkileyen şeyin ne olduğuna anlam verememiştim. Yalnızca abimin o gün çaldığının sandığı şey olmadığını, para olduğunu söylemiştim. Bu bilginin ardından resmen şoka uğramıştı. Şaşırmasını bekliyordum tabii ki ama tepkisi beklediğimin çok üzerindeydi. Bunun nedenini öğrenmeyi çok istiyordum.

Koridorda pencere kenarında birkaç çocukla beraber dikilen Jiho ve Jaeyun'u gördüğümde yönümü değiştirip aksi istikamette ilerlemeye başladım. Sonra aniden kafama dank eden fikirle bir kere daha olduğum yerde dönerek onlara doğru ilerlemeye başladım. Yanlarına geldiğimde aralarından iki çocuk beni fark edip merakla bakmışlardı. Jiho henüz beni fark etmediği için boğazımı temizleyip yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim.

Her şeyden habersiz bakışlarını olduğum tarafa çeviren Jiho şaşırmış gözüküyordu. Eh, ne de olsa en son ortalığı ayağa kaldırıp onunla büyük bir tartışmanın içerisine girmiştim. Yanına büyük bir gülümsemeyle gelmiş olmam ona garip gelmiş olmalıydı. Öyleydi de zaten. Beceriksizce gülümseyip selam verdi, biraz sonra dolandırıldığını öğrendiğinde de aynı şekilde gülümseyebilecek miydi acaba?

"Haerin! Burada ne işin var?"

"Neden okulda olduğumu mu soruyorsun? Hm... Toplumla yaşamak bunu gerektiriyor sanırım."

Kasıtlı olarak verdiğim saçma cevaptan sonra birkaç çocuk kıkırdamıştı. Gözlerim Jaeyun'un üzerinde durduğunda onu oldukça sessiz buldum. Son yaşadığı tecrübeden dolayı hayata küsmesini istemiyordum, Sunghoon ondan ne kadar özür dilese azdı.

"Jaeyun-shi! Seni gördüğüme sevindim, kaybolduğunu sandığımız için çok endişelenmiştik!"

Jaeyun'un aslında kaybolmadığı ya da birisi tarafından kaçırılmadığı, yalnızca bazı ruhsal problemleri yüzünden birkaç gecesini bir tanıdığının evinde geçirdiği dedikodusu bütün okulda yayılmıştı. Jaeyun olayı böyle açıkladığına göre gerçekten de Sunghoon'u ele vermek gibi bir niyeti yoktu. Bu içimi rahatlatmıştı ancak onun hakkında endişelenmeden edemiyordum.

Docile DamozelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin