33: gelen arama

630 83 116
                                    

Babam öyle bir borcun var olmadığını teyit ettiğinde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Lanet herif dört milyon gibi yüksek bir miktarı bir taraflarından mı uydurmuştu sadece?! Onun yüzünden bir hiç uğruna mecbur kaldığıma inandığım bir işe kalkışmıştım. Onun arkasını toplayabilmek için nefret ettiğim bir şey olan kumara bulaşmıştım, Jiho'ya korkunç şeyler yapabilmesi için imkan sağlamıştım.

Bu kadar şeyi öğrendikten sonra yapabileceğim pek de bir şey yoktu, normal öğrenci hayatıma devam ediyordum. Dün gitmemiş olsam da okul hâlâ vardı. Artık korkmamı gerektirecek kişi de geri dönmemek üzere gittiğine göre belki de Sunghoon'u dinleyip derslerime odaklanmanın vakti gelmiştir. Bir şeyleri düzeltmek için hâlâ geç değil ne de olsa.

Yaklaşık yarım saattir masamın başında hiçbir şey yapmadan oturuyordum. Hangi dersin kitabına elimi uzatacak olsam anında dersin zor olduğuna karar verip elimi geri çekiyordum. Bu sebeple hâlâ çalışmaya başlayamamıştım. Aslında birçoğunun zor olmadığını, zaten derste de dinlemiş olduğum için okuduktan sonra anlayabileceğimi biliyordum ama içimde yersiz bir korku vardı. Anlayamayacağım şüphesi beni bitiriyordu.

Sonunda korkunun ecele faydası olmadığını fark ettiğim için kendime en güvendiğim ders olan biyolojinin kitabını alıp önüme açmıştım. Başlarda iyi gitse de sonradan not alma isteğiyle dolmuştum, bugün çalıştıklarımı bir anda unutmak istemiyordum. Biyoloji defterimi bulabilmek için birkaç dakika boyunca odamı talan ettikten sonra aslında sene başından beri biyolojide not tutmadığımı hatırlamıştım. Yeni bir defterle de başlayabilirdim ama odamda bir tane bile boş bir defter bulamamıştım. Düzenli çalışmak istiyorsam sadece biyolojiye özel bir deftere ihtiyacım vardı.

Sene başında ardiyeyi karıştırırken birkaç boş defter gördüğümden eminim, eğer kimse alıp kullanmadıysa hâlâ orada olmalılar. Zaten ardiyeye kimsenin uğradığı yok, onları aynı şekilde bulacağımdan hiç şüphem yok. Hepsini alıp gelsem iyi olacak gibi, not tutmadığım başka dersler de vardır kesin.

Ardiyeye ulaştığımda hafif bir üşüme hissettim. Burada kimse kalmadığından ve içerisi pek güneş ışığı almadığından eve nazaran daha soğuktu. Yine de öldürücü bir soğuk olmadığı için işimi bitirip buradan çıkana kadar idare edebilirdim.

Defterleri karşımdaki eski kahverengi dolapta görmüştüm sanırım. Dolabın oraya ulaşıp iki kapağından da tutup çektim. Pek fazla olmasa da ıvır zıvırlarla dolu olan raflar göz önündeydi artık. Üst üste yığılı duran defterler ilk bakışta gözüme çarptığında gülümsedim ve hepsini elime aldım. Sadece dört defter vardı zaten, ağır değillerdi. Dolapta kapalı olmalarına rağmen üzerlerinde ince bir toz tabakası mevcuttu. Elimi üzerlerinde gezdirip tozlardan kurtuldum ve defterleri bir kolumla göğsüme yaslarken boşta kolan elimle de dolabı kapatıp çıkışa doğru isteksizce ilerlemeye başladım. Harbiden hiç ders çalışmak içimden gelmiyordu, eziyet gibiydi.

Aniden işittiğim telefon titreme sesiyle defterleri düşürdüm. Üzerimde bir titreşim hissetmemiştim, zaten telefonum da yanımda değildi. Duyduğum ses sanki masanın üstündeki bir telefondan gelmiş gibiydi ama ardiyede hiç masa yoktu. Yanlış işittiğimi sanıp yerdeki defterleri almak için eğildiğimde aynı sesi yine duymuştum ama bu sefer nereden geldiğini anlamıştım.

Yere çömelmiş halde karşımdaki dolaba bakıyordum. Titreşim yayan şey her neyse -muhtemelen bir telefon- kesinlikle dolabın içindeydi. Odaklanmış bir şekilde sesi tekrar duyabilmek için hareketsizce bekliyordum. Titreme tekrar başladığında hızla yerimden fırlayıp dolabın kapaklarını bir hışımla açtım. Normalde boş olması gereken bir ayakkabı kutusundan küçük titreşimler yüzünden gelen ses merakımı çok fena cezbetmişti. Hemen kutuyu alıp kapağını kaldırdığımda beni şu eski kapaklı ve tuşlu telefonlardan biri karşılamıştı.

Docile DamozelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin