"Neden buradayız... Neresi ki burası?"
Sakin kalmaya çalışsam da sesimdeki gerginliği bastıramamıştım. Sunghoon ise esen rüzgara karşı durarak gözlerini kapamış ve sakince nefes alıp veriyordu.
Okul çıkışında Sunghoon'u yalnız bırakamamıştım çünkü aklına bir anda esmesiyle Jaeyun'a bir şey yapmaya yeltenmesinden ödüm kopmuştu. Ona sinirli olmadığından emin olmadan onu kendi haline bırakamazdım, maazallah yine ortadan kaybolursa falan onunla uğraşamazdım. Zaten son kayboluşunun nedenini hâlâ öğrenebilmiş değildim, garip tavırlarının sebebini açıklamadan ortadan kaybolmuş ve döndüğünde de sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı.
Çıkışta peşine takıldığımda beni garipsemek yerine tepkisizliğini koruyarak otobüse binmişti, ben de arkasından hızla içeri girip yanına oturmuştum.
Eve normalde yürüyerek gidebilirdik, otobüse binmemizin sebebi başka bir yere gidiyor oluşu muydu diye düşünmüştüm ve "Neden otobüsteyiz?" diye sormuştum. Bana bir cevap vermek yerine kablosuz kulaklığının tekini kulağıma yerleştirip kafasını pencereden dışarıya çevirmişti. Neredeyse bir saati bulan yolculuğumuz boyunca hiç konuşmadan Sunghoon'un oynatma listesini dinlemiştik. Şarkıların istisnasız hepsini seviyordum, başka biri olsaydı buna şaşırırdım ancak Sunghoon olduğu için bunun bir tesadüf olmadığını biliyordum. Dinlediğim müziklere kadar hayatını bana göre şekillendirmişti. Acaba izlediğim dizileri ve okuduğum webtoonları da okumuş muydu merak ediyordum. Bunu elbette ona sormayacaktım ama yine de merak etmekten kendimi alıkoyamamıştım.
Her ne kadar hiç konuşmamış olsak da sevdiğim müzikleri dinlediğimiz için kendimi rahatlamış hissediyordum. Sunghoon bir anda ayaklandığında ben daha hangi durağa geldiğimizi anlayamamıştım. O ise kolumdan tutup beni kaldırmış ve bir hışımla otobüsten indirmişti. Sonrasında da hiç durmadan ilerlemiştik. Etraftaki binalar yok denecek kadar azaldığında uçurum sayılabilecek bir yerin üzerinde durmuştuk. Sunghoon kolumu bırakıp kayalıkların kenarına birkaç adım daha yaklaşmıştı, bir süre sonra dayanamayıp ona nerede olduğumuzu sormuştum çünkü daha önce buraya hiç gelmemiştim, tanıdık değildi. Bana verdiği cevap ise bir o kadar alakasızdı.
"Her ne kadar benim başımda Sunghoon adında bir bela olmasa da benim de kafa dinlemeye ihtiyacım oluyor."
Ha? Bu ne şimdi? Bana karşı Jaeyun'un sözlerini kullanarak ne yapmaya çalışıyor?
"Ne yapıyorsun, Sunghoon?"
"Kötü şeyler yaparım ama farkında olmam. Bunu bilmiyor musun, Haerin?"
"Şunu yapmayı kes! Bunlar benim sözlerim değil!"
Yaptığı şeyi bırakmak yerine üzerime doğru gelmeye başladığında iki yanımda olan ellerimi gergince sıkmış ve dudaklarımı dişlemiştim.
"Ben öyle sadece sözlerinle başa çıkabileceğin biri değilim. Düşünme tarzımı ve önceliklerimi bilemezsin."
Sözlerini bitirip karşımda dikildiğinde onu susturma isteğiyle dolup taştım. Söylenen bütün her şeyi hatırlıyordu ve bunları histerik bir şekilde söylemesi içimi ürpertiyordu.
"Jaeyun'un dediklerini tekrarlamayı kes!"
"Sorunlu olduğumu fark edemedin mi?"
"KAPA ÇENENİ!"
Onu daha fazla duymak istemediğim için ellerimi kulaklarıma bastırmış ve boğazım yırtılırcasına bağırmıştım. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra ellerim onun tarafından tek hamlede kafamdan çekilmişti.
"Niye, zoruna mı gitti?"
"Sen böyle biri değilsin, Jaeyun'un sözlerine takılmamalısın!"
"O zaman neden Jaeyun'u da susturmaya çalışmadın? O bunca şeyi söylerken neden sessiz kaldın, Haerin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Docile Damozel
FanfictionKendi hayatınızı yönetemediğinizde etrafınız onu kullanmak isteyenlerle çevrilir.