32: paragöz

653 75 85
                                    

Seonho'nun vefatını öğrendikten sonra fenalık geçiren annemi hastaneye kaldırmışlardı. Sanki öz oğluymuş ve yıllarını onunla geçirmiş gibi davranması garipti, abim yerinde ben olsaydım yine bu kadar etkilenir miydi?

Cevaptan pek emin değildim ancak o benim annemdi, beni sevmediğine dair hiçbir şüphem olmamalıydı. O sadece dünyadan biraz uzak yaşayan bir kadındı, genelde kendi halinde takılırdı. Ona hak vermiyor değildim, hayat bazen ciddi anlamda sizi illallah ettiriyordu, uzaklaşmak istemesi normaldi.

Bahsedilen bedeni teyit etmek için götürüldüğümüzde hepimiz onun Seonho'ya ait olduğu konusunda hemfikir olmuştuk. Bir süre kabuslarıma girecek kadar kan donduran bir görüntüydü ancak henüz rüyalarımı baltalamamıştı, buna minnettarım.

Ben annemin yatağının yanı başında otururken babam da yatağın diğer tarafında bir sandalyede oturuyordu. Tam olarak yanımda dikilen Sunghoon'un olayla bağlantısı neydi bilmiyorum ama onu kovacak enerjim yoktu. Babam da bir şey demediğine göre o da acısında boğuluyordu demek ki. Her ne kadar Seonho'nun benimle ve annemle kan bağı olmasa da o babamın öz evladıydı, babam kim bilir şu an ne kadar kahroluyordu. Küslüğü boş verip ona sıkıca sarılmak istiyordum ama dokunsam ağlayacak gibi bir hali vardı.

Deminden beri ayakta dikilen Sunghoon'a baktım, dakikalardır öyle durmaktan yorulmamış mıydı? Ancak onun ne anneme ne de bana bakmadığını fark ettiğimde şaşırmıştım. Annemi ziyarete geldiğini ya da bana destek olmak için burada olduğunu sanmıştım ama o sert bakışlarını babama dikmişti.

Bir anda babama bu sert tavrı nasıl oluşmuştu anlamamıştım. Sunghoon'un Seonho ile ilgili bana bahsetmekten kaçındığı durumla ilgili olabilir miydi? Sunghoon bana ailemin o konuda suçsuz olmadığını da söylemişti. Durumun ne olduğunu bilsem belki Sunghoon'un bu haline hak verebilirdim ancak şu an sadece babamın acısına üzülebiliyordum.

Babam Sunghoon'un ona olan bakışlarını fark ederse sinirlenip ters bir şey yapabilirdi. Kaybına üzülen bir babaya öyle bakmak, yanlış anlaşılmalara yol açabilirdi. Bunu istemediğim için Sunghoon'u uyarma ihtiyacı hissettim, dayak yemesini falan istemiyordum. Henüz yanağındaki eserim tam anlamıyla yok olmamışken yeni dokunuşlara hiç gerek yoktu.

Sunghoon'u dürttüğümde bakışlarını hızla bana çevirmişti, beni gördüğü an ciddi tavrı bir nebze de olsa dağılmıştı. Dudaklarımı oynatarak "Adama öyle bakma!" dedim. Çok düşünmeden ne dediğimi anladı ve o da sadece dudaklarını oynatarak cevap verdi.

"Sana ne."

Kısa ve öz cevabı karşısında ağzım şaşkınlıkla açıldı. Bu çocuk ne zamandan beri bu kadar kabaydı?

"Bana ne mi?"

Bunu sesli söylediğim için babam da dönüp bize bakmıştı. Konuşmanın başı sessiz gerçekleştiği için o kısımdan habersizdi, bu yüzden bir anda böyle bir şey dememi garipsemişti.

"Ne oldu, Haerin?"

"Bir şey yok."

Ben bir sıkıntı olmadığını kanıtlamak istercesine babama tebessüm ederken Sunghoon da gereksiz bir mutlulukla gülümseyerek babama bakıyordu. Yüzü babamın sinirlerini germiş olacak ki ona rahatsız edici bakışlar atıyordu.

"Sen niye gülüyorsun?"

Sunghoon gülümsemesini anında yüzünden silerken şaşkın bir surat yaptı ve başını hafifçe sağa sola salladı.

"Gülmüyorum."

Babam burnundan sesli bir nefes verip başka bir tarafa baktı ve gergince kurumuş dudaklarını ıslattı.

Docile DamozelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin