17: bir kere yerler

789 92 103
                                    

Öğle arasında tuvalete gitme ayağına topuklayıp bahçede bir köşeye geçmiştim. O kadar alakasız bir yerdeydim ki Sunghoon'un beni bulabilmek için oldukça kapsamlı bir arama yapması gerekiyordu.

Sonunda ondan uzaklaşabildiğim için huzurluydum. Onu bir daha görmek istemediğimi söylememe rağmen yanı başımdan hiç ayrılmıyordu. Hatta Gaeun'la barışıp barışmamam konusundan tamamen vazgeçip sırada yanıma yerleşmişti. Bu gidişle Gaeun beni pek de affedecek gibi görünmüyordu.

Okul için evden çıktığımda evimin önünde gördüğüm ilk surat onunki oluyordu, bütün yol boyunca yanımda gidiyordu. Derslerde yanımdaydı, teneffüslerde yanımdaydı. Bir de bu yetmezmiş gibi eve dönüş yolunda da benimleydi. Ciddi anlamda kafayı tırlatmak üzereydim ama bu Sunghoon'un gram umurunda değildi.

Bana zorla ders anlatırken onu dinlemeyip kitaba onun görebileceği şekilde siktir git başımdan yazıyordum ama buna karşılık olarak sadece eline bir silgi alıp "Çok ayıp, Haerin-shi." diyordu.

Öğle aralarında bilerek yemeğimi ya da içeceğimi üzerine veya eşyalarına döküyordum ama kızmak yerine sadece üzerini silip bana "Biraz dikkatli olmalısın, Haerin." diyordu.

Biyoloji ödevini onlarca parçaya ayırıp bütün sınıfın içine saçtığımda sonunda zıvanadan çıkacağını sanmıştım ama pek de öyle olmamıştı. Daha çok kendi başıma iş çıkarmıştım çünkü "Ben de ödevimi çok beğenmemiştim, şimdi seninle yapabilmek için bir bahanem oldu." deyip beni onunla ödev yapmaya zorlamıştı.

Şu an Sunghoon'dan uzakta, tek başıma olduğuma göre ona odaklanmak zorunda değildim. Onu düşünmek sadece sinirlerimi zıplatmaya sebep oluyordu. Düşünmem gereken başka şeyler vardı: geçen gün evimin önünde dikilen adamların derdinin ne olduğu gibi.

O gün eve döndüğümde her şey normal gitmişti. Kimse o adamları görmediği için garip davranmalarını gerektirecek bir şey yoktu. Abimi kenara çekebildiğim bir anda sorgulamıştım ama elde ettiğim bir hiçti. Sanki inanacakmışım gibi bana o adamların onun eski arkadaşları olduğunu söylemişti. Kimse eski arkadaşlarından korkmaz, aptal herif. Bir haltlar yediğin ortada ve yalan söyleme yeteneğin yok.

Ona inanmadığımı söylediğimdeyse "Hallettim, merak etme." deyip konuyu kapatıyordu sürekli. Ne kadar ısrar etsem de asıl gerçeği öğrenememiştim, o adamlar da bir daha gelmemişlerdi zaten. Yine de içim rahat etmiyordu, her an bir sorunla karşılaşabilirdik. Hazırlıklı olmak zorundaydım.

Kendi başıma düşüncelerin içine dalmışken telefonuma arka arkaya birkaç mesaj geldi. Sanırım ben geri gelmeyince Sunghoon topukladığımı anladı ve beni kontrol etmek için yazdı. Hadi onun mesajına bakalım ve cevap vermeyelim ki kudursun.

Sunghoon:
Nerede olduğunu sorardım ama söylemeyeceğini biliyorum
Yine de şunu bilmeni isterim ki şu an seni arıyorum ve bulduğumda hiçbir şey olmamış gibi davranmayacağıma emin olabilirsin
Benden nefret etmende sıkıntı yok ama gözümün önünden ayrılmanın yasak olduğunu biliyorsun, bunu affedemem
Ben seni bulmadan önce yanıma gelsen iyi edersin
Seni üzmek istemiyorum

Sunghoon'un göremeyeceğini bilsem de telefona karşı dilimi çıkardım ve homurdandım.

Tam da ona cevap vermeden telefon ekranını kilitliyordum ki bir bildirim daha geldi ama bu seferki Sunghoon'dan değildi.

Jiho:
Okulda mısın? Görüşebilir miyiz?

Mesajı okur okumaz gözlerimi devirdim. Jiho'nun telefonunun Sunghoon'da olduğunu biliyordum. Muhtemelen Sunghoon benim yerimi saptayıp arama çemberini daraltma çabasındaydı.

Docile DamozelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin