Öğle arasındaydık ve ben yine kendi çapımda saklambaç oynuyordum. Sunghoon'un her zamanki gibi gelip beni evimin önünde alması ve yine her zamanki gibi yanımda oturması artık içimi gıdıklamaya başlamıştı. Bulduğum ilk fırsatta ondan kaçınmak yerine yanında kalmış olsaydım şu anda kalp çarpıntısından fena bir halde olabilirdim. Neyse ki favori bahanem olan "Lavaboya gitmem lazım." bu sefer de bana oldukça yardımcı olmuştu.
Tabii Sunghoon geçen seferki yerimi bulduğu için bugün farklı bir yer keşfetmem gerekmişti. Okulun içinde depo tarzında bir yer bulmuştum, tek bir girişi vardı ve gelen geçen olmadığı için sessizdi. Burası; üst üste yığılmış sıralar, ayaklı boş panolar, öğretmenler odasındaki eski sandalyeler ve birkaç ıvır zıvırla doluydu. Arka bahçeye bakan büyük penceresinden gelen gün ışığı sayesinde korkunç bir hissiyat da yaymıyordu.
Eski ancak hâlâ kullanılabilir sandalyelerden birini çekip oturdum. Şimdi hem bütün gün deli gibi atmış olan kalbimi sakinleştirebilir hem de huzurlu sessizliğin içinde sıkıntımın ne olduğunu düşünebilirdim.
Aslında sıkıntımın ne olduğu barizdi ama bunu kabullenmek istemiyordum. Bunca sene erkeklerin zararlı ve düşüncesiz varlıklar olduğunu kafamda kodladıktan sonra onlardan birine tutulmuş olmam rezilliğin daniskasıydı. Sunghoon'un beni üzeceğini ve yaralayacağını bile bile kalbime söz geçiremiyor olmak beni mahvediyordu.
Bunca yıl kendime hakim olup hiçbir erkeğin cazibesine kapılmamışken beni Sunghoon'da tökezleten şey ne olabilirdi? Yakın tavırları mıydı? Beni korumaya çalışması mıydı? Bana duyduğu sempatiyi benim de ona duymam mıydı? Yoksa o güzel suratı mıydı?
Bunlar birer sebeptiyse bile en büyük nedenin sürekli etrafımda olması ve gereksiz temaslarımız olduğunu düşünüyordum. Onu sık sık görmek ve aramızdaki temasın normalleşerek daha ileri boyutlara ulaşması beni ona bağlamış olmalıydı. Bu, zamanla alışkanlık haline gelmişti ve bu nedenle bunun merkezine çekilmem kaçınılmaz olmuştu.
Burada tek başıma sıkılmamak ve kazınan mideme bir nebze de olsa rahatlama sağlamak amacıyla aldığım bisküvi paketini açtım. Kulaklığımı da takarak telefonumda şu an dünya çapında popüler olan dizide kaldığım yeri açtım. Bir bisküviyi ağzıma götürür götürmez başlatma tuşuna basıp büyük bir merakla izlemeye başladım.
Kadın ayrılmanın eşiğine geldiği sevgilisinin onu aldattığını kanıtlamak adına onun evine gizlice girmişti ve yeterli olacak bir delil arıyordu. Normal şartlarda adam şu anda işte olmalıydı ancak henüz onun nerede olduğuna dair bir görüntü ekrana getirmemişlerdi. Arkadaki gerici müzik de cabasıydı! Adamdan hiç hoşlanmadığım için içten içe kadının bir şeyler bulabilmesini umuyordum ancak yakalanmasından korktuğum için de bir an önce evi terk etmesini diliyordum.
Kadın yatağın altına eğilirken müzik daha da gerici bir hal aldığında ağzımdakileri çiğnemeyi bırakarak olacakları pür dikkat izlemeye başladım. Aynı anda da adamın adımlarını çektikleri görüntüler gözüküyordu, eğer bu görüntüler şimdiyi gösteriyorsa şu an dışarıda olmalıydı ancak eskiyse işler değişirdi. O zaman kadın...
Kadın bir anda ayaklarından çekilerek çığlığı bastığı anda kulaklığıma ait olmayan bir patırtı duydum ve hafif bir rüzgar yüzümü yalayıp geçerken zaten dizi yüzünden hissettiğim korkuyla kafamı kaldırdım.
Deponun ardına kadar açık kapısını ve bana şaşkın bir suratla bakan Jaeyun'u gördüğümde ben de ona aynı şaşkın ifadeyle bakıyordum. Kimsenin bulamayacağına emin olduğum her yerde birilerinin beni bulmasından canım sıkılmaya başlamıştı. Bu kişi Sunghoon ya da Jiho olsa beni aradıkları için geldiklerini söyleyebilirdim ancak Jaeyun'un neden burada olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Docile Damozel
FanfictionKendi hayatınızı yönetemediğinizde etrafınız onu kullanmak isteyenlerle çevrilir.