[Altı yıl önce]
(Sunghoon)"...doksan sekiz, doksan dokuz, yüz! Önüm arkam sağım solum sobe, saklanmayan ebe!"
Ebe olarak bağıran Jaeyun'u duyduğumda istemsizce nefesimi tuttum ama sonra sobeleme yerinin benden oldukça uzakta olduğunu ve ebenin nefes alış verişlerimi duyamayacağını fark edince derin bir nefes aldım.
Jaeyun saklambaçta mükemmel sayılmazdı, muhtemelen birini sobelemekte zorlanacaktı. İşin kötü yanı benim bu oyunda ondan daha içler acısı bir halde olmamdı. İyi yerlere saklanamadığım için genelde bulunurdum. Yakalanmadan önce koşup ebeyi sobeleyebilirdim ama bu seferki ebe Jaeyun'du. Ne yazık ki ben Jaeyun kadar hızlı koşamadığım için beni gördüğü an sobeleme yerine benden önce varıp ebe olmama sebep oluyordu, asla ona yakalanmadan oraya ulaşamıyordum.
Ama bu sefer harika bir saklanma yeri bulmuştum. Şans eseri karşılaştığım derin bir ağaç kovuğu vardı. Biraz yüksekte olduğu için dışarıdan göze hiç çarpmıyordu ve çok şükür ki içine rahatça sığabilmiştim. Şimdi tek yapmam gereken Jaeyun birini sobeleyene kadar burada beklemekti. Sona kalmadığım sürece ebe olma ihtimalim imkansıza yakındı.
Birkaç "Sobe!" sesi ve kıkırtılar duyduğumda çoktan sıkılmıştım. Şimdiye kadar dört kişi sobe yapmıştı, Jaeyun hâlâ diğerlerini arıyor olmalıydı. Umarım benim dışımda herkes onu sobelemeden önce birini bulup sobelerdi. Yine ebe olmak istemiyordum, zaten bir önceki tur ebe bendim. Şans eseri Jaeyun'u görmesem yine ebe ben olurdum gerçi...
Ağlayan birinin sesini işittiğimde başımı merakla kovuktan biraz dışarıya uzattım. Sırtını ağaca yaslamış bir şekilde oturan bir kız çocuğu gördüm. Mavi elbisesinin eteklerini küçük elleriyle sımsıkı tutmuş ağlıyordu.
Dikkat çekmek istemediğimden kafamı kovuğa geri soktum. Güzel saklanma yerimi bu şekilde mahvedip ebe olmak istemiyordum ama kızın neden ağladığını da merak etmiştim.
Kendimce tahminler yaparken bir anda kız kendi kendine konuşmaya başladı.
"Bunu neden yapıyor?"
"Neyi-"
Hemen ellerimi ağzıma götürdüm. Aptal gibi kızın beni duyabileceği şekilde ona soru sormuştum.
Aşağıdan birkaç hışırtı duydum.
"Kim konuştu?!"
Kız ağaca doğru bağırdığında gerginlikle yutkundum. Böyle bağırırsa beni ele verecekti, yakalanacaktım!
"Hey!"
Bağırmayı bırak, ebe olmak istemiyorum!
"Sus, küçük kız!"
Bir müddet sessizlik olunca rahat bir nefes verdim. Kız sonunda yüksek sesle konuşmayı bırakmıştı.
"Ne agresif bir ağaç."
Agresif bir ağaç?
Bir anda kahkahayı patlattığımda resmen kendimden korkmuştum. Niye bu kadar eğlenmiştim ki?
"Komik olan ne?!"
Sinirlendiği sesinden belli oluyordu. Kesinlikle gülmek istememiştim ama tepkisi çok tatlı gelmişti.
"Affedersin..."
Yaprak hışırtılarını duyduğumda kızın tekrar oturduğunu anlamıştım. Zaten ardından çekingen bir sesle konuşmuştu.
"Seninle konuşabilir miyim, bay... Ya da bayan ağaç? Ağaçların cinsiyeti olur mu bilmiyorum gerçi..."
Son kısmı kendi kendine değerlendirdiği barizdi, bozuntuya vermedim. Nedense ağaç olarak davranmak ilginç gelmişti, denemekten zarar gelmezdi. Saf bir kız beni ağaç sanıyordu, eğlenceli olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Docile Damozel
FanfictionKendi hayatınızı yönetemediğinizde etrafınız onu kullanmak isteyenlerle çevrilir.