36: takılmak

665 74 518
                                    

"Burada bekleyin, hemen geliyorum!"

O ikisini yalnız bırakmayı hiç istemesem de onları eve almak gibi bir niyetim yoktu. Telefonu alıp gelmem sadece bir dakika sürecekti, o kadar süreliğine birbirlerine dalaşmadan durabilirlerdi. Yine de geçen her saniye riski arttırdığı için eve resmen koşarcasına girmiştim, hatta az kalsın ayakkabılarımı bile çıkarmayı unutuyordum.

Oturma odasının önünden geçerken annemin koltukta uyumakta olduğunu gördüğümde gürültü yapmamaya özen gösterdim. Yatağımın altına sürdüğüm koyu yeşil kutuyu çekip çıkardım. İçinde bir zamanlar Elli Ton serisi olduğu için anısı kötüydü ancak kutu güzel olduğu için atmaya kıyamamıştım. Gerçi kitap serisi de hâlâ elimin altındaydı ancak şu an bunun konuyla hiçbir alakası yoktu.

Ebeveynlerimin görmesini istemediğim için telefonu sessize alıp bu kutuya atmıştım. Şimdiki duruma bakacak olursak bundan sonra da görme ihtimalleri yok gibi görünüyordu. Jiho o telefondan sonsuza dek kurtulacaktı çünkü benim Lina ile iletişime geçmemi istemiyordu. Peki ya numarayı kendi telefonuma da kaydedersem?..

Hayır, Haerin! Abinle ilgili meseleleri boş ver artık ve o kadını da yeğenini de unut! Ama babam torununa ulaşmak istemez mi? Torunu olduğunu bilmezse isteyemez. O zaman bu gerçeği andan ömür boyu saklamam mı lazım? Evet, nolmuş?

Ah, bunun imkanı yok. Bu gerçeği babama anlatmazsam çatlarım! Bunu ona söylediğimde kimden öğrendiğimi soracak, ben de Lina diyeceğim. O da bana ona nasıl ulaşacağımızı soracak ve ben bilmediğimi mi söyleyeceğim?.. Ah, bir saniye... Seonho'yu onun yanına yollayan kişi babamdı, Lina'yı tanımak zorunda. Durduk yere kafanda saçma senaryolar kurdun Haerin, gerçekten o kadınla iletişim kurmana gerek yok, bırak parayı istediği gibi kullansın.

Derin bir nefes alarak zihnimi boşaltmaya çalıştım ve telefonu aldığım gibi dışarıya fırladım. Jiho aynen bıraktığım yerde duruyordu ancak Sunghoon'u görebilmek için gözümle bahçeyi taramak zorunda kalmıştım. Onu, babamın annem için yaptığı bahçedeki fulyaları incelerken görmüştüm. Jiho'nun yanına ulaştığımda hâlâ garip bir şekilde Sunghoon'a bakmakla meşguldüm.

"O, orada ne yapıyor?"

"Hm, benimle uğraşası yokmuş, o yüzden çiçeklerle kafa dağıtmaya çalışıyor."

Konuştuğumuzu duyan Sunghoon ifadesiz bir suratla fulyalara bakmayı bırakıp yanımıza gelmişti. Elimdeki kapaklı ve tuşlu olan telefona gözlerini kısarak baktı.

"O da nerden çıktı?"

Doğru ya! Sunghoon'a Lina adında bir kadınla iletişime geçtiğimi söylememiştim. Bir süredir benden uzak kaldığı için son gelişmelerin farkında değildi.

"Önemi yok, birazdan tarih olacak zaten."

Jiho bunları söyleyip ardından telefonu elimden almak için bir hamle yaptığında kendimi hızla geri çekmiştim, Sunghoon'un kolu da aynı anda onu engellemek istercesine önümde belirmişti. Jiho koordineli hareketlerimizden sonra ikimize de kısa birer bakış atıp geri çekilmişti.

"Telefonu bana vereceğini söylemiştin, Haerin."

"Hayır, ben öyle bir şey demedim. Sen bana telefonu sana vermemi söylemiştin."

"Aynı şey."

"Yo."

Jiho bıkkınlıkla iç çekerken Sunghoon bana doğru dönüp merakla sormuştu.

"Ne olduğunu anlatacak mısın?"

Sanki anlatmasam öğrenene kadar beni darlamayacakmışsın gibi sorman yok mu bir de! Beni deli ediyor! Anlatmadan kurtulamayacağımın oldukça farkındayım, merak etme.

Docile DamozelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin