Bugün günlerden 6 Eylül'dü. Sabahın
7'sinde başlayan gürültüye uyanmıştım. Annem, Ali'nin okul çantasını hazırlarken Ali de uykulu uykulu okul formasını giymekle meşguldü."Günaydın" dedim, keyifle.
Okul tişörtünü kafasından geçirdikten sonra kıskanmaktan kendimi alıkoyamadığım ela gözleriyle bana baktı. "Gün aymadı. Bu saatte ders mi olur?" demişti sinirle.
"Hadi hadi oyalanma da giy üzerini" dedi annem. Mutfağa girip çay için su koymuş sonrasında tekrar odama dönerek camın önünde durmuştum.
Önümde ki kayısı ağacı bakış alanımı kısıtlasada sokağı ve karşı da kalan, artık yeni öğretmenimize ait olan evi, görebiliyordum.
Okul bize yakın sayılırdı. Gerçi okul köyün merkezinde olduğu için herkese yakın sayılabilirdi. Her neyse.
Ve benim burada durup okula giden çocukları izlemek gibi bir alışkanlığım vardı. Hepsi tanıdığım yüzlerdi. Yani oyun arkadaşlarım. Kimisi gülen yüzüyle yoluna devam ederken kimisi Ali gibi oflayarak gidiyordu. Annemlerin de evden çıktığını gördüğümde camı açıp Ali'ye seslenmek istemiştim. Ama karşı evde ki hareketlilik ile elim pencerenin kulpunda asılı kaldı.
Yeterince rezil olduğum bir öğretmendi kendisi. Fazlasına gerek yoktu
Üzerinde ki takım elbise okulun ilk gününün vermiş olduğu ciddiyetten olsa gerekti. Derin bir nefes aldığını buradan bile görmüştüm. Heyecanlı görünüyordu. Elinde ki çantasını sıkı sıkı tutarak bahçeden çıkmak üzereydi fakat evin kapısını kapatmamıştı.
Bahçeden çıktı. Birkaç adım atıp duraksamış ve geriye doğru baktığında açık bıraktığı kapıyı fark etmişti. Üzerinde ki heyecan beni de gülümsetmişti. Nasıl bir insandı bilmiyordum ama iyi bir öğretmen olduğu kesindi.
Ve biz öğretmenlerimize çok değer verirdik.
🍃
Dolabımda ki kıyafetlerde göz gezdirdim. Elbise giymekten hoşlanırdım ve bu yüzden dolabımın çoğunu elbiseler oluşturuyordu.
Son elbise giyebileceğim günlerdeydik. Sonbahar gelmişti bile. Yakında sert soğuklar başlar, değil elbise ile kat kat kıyafet giymeden dışarı çıkamazdım.
Askılıktan krem kumaşın üzerinde ara ara çiçek desenleri yer alan midi boy elbiseyi çıkardım.
Hızlıca üzerimi değiştirdikten sonra çantamın içerisine Serra'nın istediği okuma kitaplarını atmıştım.
Odamdan çıkıp ayakkabılarımı giyerken "Anne ben Serra'ya gidiyorum." diye bağırdım.
"Selam söyle"
🍃
"Her şeyi detayıyla düzgünce anlat" diyerek bana uzattığı kahve fincanını almış ve yönümü iyice ona doğru dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefha
Teen Fiction"Günlerdir hatta haftalardır bunu düşünüyorum. Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum" dediğinde dolan gözlerimi saklamak için başımı öne eğdim. Ayrılık konuşmasını duymak istemiyordum. "Anladım" dedim sözünü keserek. Gözleri tekrar beni bulduğunda kaşlar...