30.Bölüm|Trip

427 41 12
                                    

~
Arabada koca bir sessizlik hakimdi. Ben konuşmuyordum çünkü sinirliydim ve bence haklıydım da. Tavrımı hoş bulmayan oydu.

"Şimdiye kadar onlarca soru sorman lazımdı." dedi Anıl, sonunda konuşmuştu. Ona hiç bakmadan kaşlarımı çattım. "Neden?"

"Tuğçe neden bizim masamıza yakındı, Tuğçe neden şöyle yaptı neden böyle yaptı tarzı sorular"

Sinirle gülümsedim. "Ben senin kadar dikkat etmedim ona. Sen baya etmişsin."

"Yok artık ya" dedi, şaşkınlıkla. Yol bitene kadar susmuş, Anıl'ın konuşturma çabalarına karşılık vermemiş ve arabayı durdurur durdurmaz eve girmiştim. Kitaplarımı toparlayıp salonda ki masanın üzerine yığdım ve salonun da kapısını kilitleyerek Anıl'ın gelmesini engelledim.

Sanırım Anıl ile tanıştığımdan bu yana ilk defa bu kadar sinirlenmiştim. Büyütebileceğim bir olaydı bu. Hemde fazlasıyla büyütebileceğim... Ama şuan ki öfkemin daha kötü şeylere yol açmasını da istemezdim.

Hem Tuğçe konusunun açılmasına sinirleniyordu hemde gelip bana Tuğçe diyordu. Kapıyı açmaya çalışmıştı. Kilitli olduğunu anlayınca "Nergis n'apıyorsun?" demişti.

Cevap vermeyerek kitabımı açtım. Soruyu bağıra bağıra okuyordum ki ders çalıştığımı anlayıp gitsin. "Nergiscim, canım benim, açar mısın şu kapıyı?"

"Açamam. Tavrın hoşuma gitmedi de" dedim. Sonra yeni bir soru okumaya başlamıştım.

"Biz dans ettik ve bu konuyu hallettik sanıyordum?"

"Halletmemişiz demek ki. Sen Tuğçe demeden duramıyorsun da"

"Yarın senin denemen, benim de dersim var. Gel uyuyalım"

Denememin olduğunu şuan hatırlamıştım. Anıl ısrarla dışarıda da denemeye girmem gerektiğini söylemişti. Sonra gidip beni, beğendiği bir kurumun denemelerine yazdırmıştı. Bazen velim gibi oluyordu. "Git tek başına uyu. Belki Tuğçe'nin fotoğraflarına filan bakarsın."

"Tamam." dedi Anıl. Sinirlenmiş miydi acaba? Umursamayarak tekrar kitaplarıma döndüm. Türev çözecektim. Tabii odaklanabilirsem.

Kitabımdan temiz bir sayfa açıp kalemimi çıkarttım. Derin bir nefes alıp ilk soru ile başlayacakken mutfaktan bir ses duymuştum. Bir şeyler düşmüştü sanırım. "Anıl" diye seslendim. Bana karşılık bir cevap gelmemişti. Ayağa kalkarak tekrar "Anıl" diye seslenmiştim.

Yine ses gelmeyince telaşla odadan çıktım ve mutfağa girdim. Anıl yerde, kırılmış birkaç parça tabağın parçalarını toparlıyordu. "Niye ses vermiyorsun?" dedim, elimi kalbimin üzerine koyup rahat bir nefes alırken.

"Seslendin mi? Duymadım" dedi.

"Emin misin duymadığına?" diyerek bende yere eğildim. Bu kadar tabağı nasıl kırdığını merak ediyordum açıkçası.

"Ben hallederim" dediğinde onu dinlememiştim.

"Nasıl kırdın bu kadar tabağı?"

"Dolaptan bir şey alacaktım. Sonra başım döndü, tutunayım derken tabakları düşürmüşüm" dediğinde gözlerim büyüdü. "Başın mı döndü?" dedim, elimde ki kırıkları bırakmış ve ayağa kalkmıştım. "Bırak o zaman toplamayı. Tansiyonunu ölçelim gel" dedim elimi uzatarak

Anıl bana baktı, elime baktı, sonra bir de yerde ki kırıklara baktı. "Ölçelim" diyerek elimi tutmuş ve ayağa kalkmıştı. Birazcık sendeler gibi olduğunda daha sıkı tutmuştum. "Neden oldu ki?" dedim. Yatak odasına götürmüş yatağa oturmasını sağlamıştım. "Üzülmüşümdür ya belki" dedi.

NefhaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin