Elimde çevirip durduğum kaleme baktım. Uzun süredir elime almadığımdan yadırgamıştım. Tatlı bir heyecan vardı içimde. Korksam da iyi şeylerin olacağını söyleyen bir ses ile baş başaydım. Bana başarabileceğimi fısıldayan bir ses.
"Geldim"
Karşımda ki sandalyeyi çekip oturduğunda masaya bıraktığı kabarık dosyaya baktım. İçerisinden birkaç kağıt çıkartıp önüme itti.
"Bunlar sana fikir oluşturabilecek planlar. Kendine göre bir düzen bir plan oluşturursun"
Kağıtlara yabancı kalmayı bırakarak elime aldım. Kabaca derslerin bir sene içerisine yayılmış haliydi. Matematik, edebiyat, tarih ve coğrafya.
Sanırım aralarında en sevmediğim coğrafyaydı. İç çektiğim de kalemi ile kağıtta yazan matematik yazısını çizmiş ti. "Matematik planı bende. Onu sadece bana bırak"
Öğretmen masasının kenarında duran poşetten birkaç kitap çıkartmış ve onları da benim önüme doğru itmişti. "Bunlar da ihtiyacın olabileceğini düşündüğüm notlar. Vereceğim birkaç şey daha var ama bulamadım"
"Teşekkür ederim" dedim. Özenle tutulmuş notlara bakarken. Benim de notlarım vardı ama birinin bu kadar özenle düşünmesi hoşuma gitmişti.
"Şimdi" dedi önüne beyaz bir A4 kağıdı alarak. Üzerine kocaman TYT Matematik yazmıştı. Alt alta tüm konuları sıralarken elimi çeneme koymuş onu izliyordum. Benden daha heyecanlı ve hevesli olması normal miydi?
"Hazır hissediyorsan bugün ilk konumuza başlayalım. Yoksa yarın da başlayabiliriz" demişti.
"Siz yorulmayacak mısınız? Yani hem çocuklara ders anlatıp sonra bir de bana anlatarak"
"Ben yorulmam sen kendini düşün" dedi sen kelimesine bastırarak. Ona siz diyor olmama takılmıştı.
Ama alışkanlıktı işte.
"Peki...Bugün olmaz çünkü düğün var. Hem birazdan davul sesleri tüm köyü kaplar. Verimli de olmaz" dediğimde ona unuttuğu bir şeyi hatırlattığımı fark ettim.
"Doğru ya...Beni de davet ettiler. Unutmuşum"
"Ederler" dedim gülümseyerek. "Neyse ben gideyim o zaman. Tekrar teşekkürler notlar için"
🍃
"Bak bak iyi bak. Yakında seninde düğünün olacak hazırla kendini" dediğimde Serra gözlerini halay çeken insanlardan alarak bana çevirdi. "Ay olacak değil mi?"
Birkaç yıl önce ki Serra ile şuan ki Srra arasında dağlar kadar fark vardı. Aşk insanı gerçekten bu kadar değiştirebilir miydi?
"Ne kadar meraklıymışsın sen evlenmeye ya?" dediğimde ağzına önünde ki kuruyemişten atarak omuzlarını silkti.
"Meraklılıktan değil de özlemekten. Şimdi ayda bir zor görüyorum. Ne o gelebiliyor işi yüzünden ne ben gidebiliyorum sürekli. Ama evlenirsek hep beraberiz. Rüya gibi" dedi iç çekerek.
Meyve suyumdan içerken Serra'ya uzaylı görmüş gibi baktığama emindim. Bana anlattığı bu hislerin bende hiçbir karşılığı yoktu. Birini her şeyiyle sevebilir miydi insan? Bana da rüya gibi gelen buydu.
"Sen beni bırakta ne yaptın sınav işini?"
"Başlıyorum yarın" dedim gülümseyerek.
Gözlerini kapatarak elimi tuttu"Bak bak şimdiden duyuyorum o topuk tıkırtısını. Başın dik, adımların sağlam. Bir yürüyorsun adliye koridorunda geride kalan herkesi kendine hayran bırakıyorsun"
"Az alçaktan uç be" dedim gülümseyerek.
"Bize yüksekten uçmak yakışır güzelim" dedi.
"Merhaba" diyerek yanımızda ki sandalye çekildiğinde ikimiz de Anıl'a bakmıştık. "Merhaba hocam" dedi Serra.
Birkaç dakika sonra Anıl'ı gören düğün sahibi Şevval Teyze yanımıza gelmiş ve Anıl'ı zorla halaya kaldırmaya çalışmıştı. Gülerek dinlemiştim aralarında geçen diyalogları
Anıl ısrarla bilmediğini, Şevval Teyze ise bir şey olmayacağını söyleyip durmuştu. Ama galip olan Anıldı. Aslında nasıl halay çekemeyeceğini görmek isterdim.
"E oğlum kendi düğününde oynamayacak mısın?" dedi son olarak Şevval Teyze.
"Ben pek düşünmüyorum" dedi Anıl.
"Neyi, düğün yapmayı mı?" diye atladı hemen Serra. Ona göre düğün kesinlikle yapılmalıydı ve aksi düşüncede biri olduğunda hemen fikrini değiştirmeye çalışırdı.
"Yok direkt evlenmeyi" dediğinde Şevval Teyze'den bir "A-a" nidası dökülmüştü.
"Olur mu oğlum öyle şey? İnsan nereye kadar yalnız yaşayabilir ki?" Anıl sessiz kaldığında Şevval Teyze iyice yanına yaklaştı.
"Bak şu kız varya" diyerek işaret ettiğinde Serra ile aynı anda işaret ettiği tarafa dönmüştük. İkimizin de tanıdığı biri değildi. "O da senin gibi öğretmen. Yapalım mı onu sana?"
"'Yok artık" dedim. Neyse ki sadece ben demedim. Serra da dedi.
"Bence de yok artık" dedi Anıl.
"Neyse ben gidip diğer misafirlere bakayım. Bak ama sen iyi düşün. O kız şart değil. Evlenmek istersen biz sana daha ne kızlar buluruz" demişti.
Çöpçatanlık bu köyün en sevdiği şeylerden biriydi.
"Hocam bizimkiler de böyle işte. Alıştırın yavaştan kendinizi" dedi Serra. Sonra çenesini tutamayarak "Ama niye evlenmek istemiyorsunuz ki? Yoksa kalp kırıklarınız mı var?" dedi ima ile.
"Belki de" demişti.
"Hocam sizde çok anı var gibi. Bir gün bizim çekirdek seansımıza gelin. Güzel sohbet döner" dedi gülümseyerek.
Kollarından tutup 'Sen bir psikologsun kendine gel' demek istedim.
Neyse ki Anıl'ı Serra'nın sohbetinden Kerem kurtarmıştı.
"Ayy Kerem arıyor" diye bir çığlık atarak telefonunu almış ve tanımadığım bir kişiliğe bürünerek bizden uzaklaşmıştı.
İç çekerek arkasından baktığım da Anıl "Çok değişik bir kafa ama sevdim" demişti.
"Bir psikolog kolay yetişmiyor hocam" dedim bende gülerek.Birkaç dakika kadar sessizlik oluştuğunda aklıma gelen ilk saçma soruyu sordum. "Sever misin yani düğünleri?"
"Bazen saçma bazen eğlenceli geliyor. Anlıyorum aslında. Mutluluk paylaştıkça çoğalır ama bir yandan da çok masraf. Mesela şu düğüne harcayacağın masraf ile çocuk sevindirsen daha faydalı olacak gibi. Tabii bir de hayatta tek kez yaşanacak bir tören aslında"
"Sade bir nikah" dedim
"Sadece en yakın dostların" dedi
"Tatlı bir eğlence" dedim
"Sonrasında güzel bir yemek" dedi
"Ve kapanış" dedim.
Birbirimize baktığımız da gülümsemiştim. "Hem güzel bir anı hem masrafsız" dediğimde başını salladı.
"Geldim" diyerek aramızda ki birkaç saniyelik sessizliği bozdu Serra.
"Haftaya nikah için gün alacağız. 2 düğün yapmaya da karar verdik. Hem köyde yapacağım. Biliyorsun ben çok seviyorum köy düğünü. Hem de onun memleketinde yani Erzurum da yapacağız" dediğinde Anıl ile birbirimize baktık.
Sadece iki dakika önce konuştuklarımız ve Serra o kadar zıttı ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefha
Teen Fiction"Günlerdir hatta haftalardır bunu düşünüyorum. Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum" dediğinde dolan gözlerimi saklamak için başımı öne eğdim. Ayrılık konuşmasını duymak istemiyordum. "Anladım" dedim sözünü keserek. Gözleri tekrar beni bulduğunda kaşlar...