"Günlerdir hatta haftalardır bunu düşünüyorum. Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum" dediğinde dolan gözlerimi saklamak için başımı öne eğdim.
Ayrılık konuşmasını duymak istemiyordum.
"Anladım" dedim sözünü keserek. Gözleri tekrar beni bulduğunda kaşlar...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🍃
İnanın çocuklar, güzel günler göreceğiz güneşli günler. Bu güzel şarkının sözleri ile başlamıştım güne. Çocuk değildim artık. Ama o çocuk neşesi ve umudu hep kalbimin bir köşesindeydi. En çaresiz hissettiğim zaman da bile bir umut ışığım hep olurdu. Yoksa insan nasıl yaşardı ki?
"Baba" dedim, kahvaltıda ki sessizliği bozarak. Babam 'Söyle' der gibi bana baktığında derin bir nefes aldım. "Ben işe başlamaya karar verdim"
Kaşlarını çattı. Elinde ki çay bardağını masanın üzerine koydu. "İş derken?"
"İş...Belki bir mağazada ya da bir markette bilemiyorum"
"Çalışmak mı istiyorsun?"
"Evet" "Düzenli bir gelir istiyorsun?"
"Evet" dedim
"Tamam o zaman sınava tekrar çalış. Ben sana alacağın maaşı vereyim" Babam bunu söylerken gayet ciddiydi ama ben bunu duymaktan sıkılmıştım. O üniversiteye gitmem konusunda o kadar ısrarcıydı ki...
"23 yaşındayım. Okuyacak yaşı çoktan geçtim baba"
"Şöyle çok yaşlıymışsın gibi konuşup durma. Daha hayatın başındasın kızım" gözlerimi anneme çevirdim. O da aynı şekilde babama katılıyordu. Bunu gözlerinden çok iyi anlıyordum.
"Ben Serra'ya gidiyorum" diyerek elbisemi ve Serra'nın istediği fincan takımlarını aldım. Ayakkabılarımı giyerken babam "Bunu düşün" diye seslendi.
🍃
"Dön bakalım şöyle etrafında" diyerek tam karşısına geçtiğimde kendi etrafında dönmüştü. Yüzünde ki gülümseme içimi ısıtıyordu. Birlikte büyüdüğüm, çocukken oyunlar oynadığım arkadaşım resmen evleniyordu.
Üzerinde gelin olduğunu açıkça belli eden beyaz, diz kapağının biraz üzerinde biten düz bir elbise vardı. Hafif dalgalı kızıl saçlarını açık bırakmış, boynuna da inci bir kolye takmıştı.
"Çok güzelsin be" dediğimde gülerek ellerimi tuttu ve beni de aynanın önüne çekti. "Asıl sen güzelsin. Yani kendi sözümde beni gölgede bırakacaksın. Biraz alınıyorum"
Siyah, diz kapağımın biraz altında biten kalın askılı düz bir elbise giymiştim. Çok abartılacak bir yanı yoktu ama şık duruyordu.
"Abartmayalım lütfen. Şuan kimse seni geçemez"
Dışarıdan gelen araba sesiyle pencerenin önüne gelmiştik. Serra heyecandan bayılmak üzereydi. "Sakin ol be" diyerek hafifçe omzuna vurdum. "Nasıl sakin olabilirim şuan. Bayılırsam tut beni tamam mı?"
"Serra!" diye seslenen Aysel Teyze ile birlikte odadan çıkmıştık. Müthiş bir kalabalık vardı. Çok anlam veremiyordum bu kadar kalabalık olmasına. Normalde telefon ile bile konuşmadığım insanlar neden böyle günlerde bulunmak zorundaydı? Her şeyin sessiz, sakin olanını seviyordum. Kafa yormaya gerek yoktu.