Özel

413 26 2
                                    

Kısacık bir bölüm oldu ama yazasım gelmişti :)

Bir pazar sabahı, dışarıda cıvıl cıvıl bahar havası ve mutfakta ben. Eylül yesin diye süsleyip püslediğim omleti de masaya koyduğumda Eylül kolunun altına sıkıştırdığı ayıcığı ile saçı başı birbirine girmiş, bir eliyle gözünü ovalar vaziyette mutfağa girdi. "Günaydın aşkım" dediğimde güldü ve gözlerini kırpıştırdı. "Su" deyip minik parmağı ile suluğunu işaret ettiğinde hemen suyunu verdim. Bir güzel suyunu içti. Uyku sersemliğini üzerinden atınca "Baba?" diye sordu.

"Uyuyor anneciğim. Gidip uyandırmak ister misin?" heyecanla başını salladı ve yatak odasına doğru ilerledi bende peşinden ilerledim. Sanırım en çok bu anı seviyordum. Eylül'ün Anıl'ı uyandırmak için girdiği şirinlikler ve Anıl'ın uykulu haliyle Eylül'ü sarıp sarmalayıp bırakmayışı...

Eylül odaya girdiğinde ayıcığını bırakmak zorunda kaldı çünkü yatağa tırmanması ayıcıkla biraz zor oluyordu. Yatakta ayağa kalkıp yüz üstü uzanmış Anıl'ın üzerine "Babaa" diye bağırarak neşeli bir kıkırtıyla atladığında güldüm.

Anıl'ın sırtına boylu boyuna uzanıp kollarını boynuna sardığında Anıl uyku haliyle "Babam" dedi. "Gel buraya" deyip yatağa vurdu. Eylül, Anıl'ın sırtından inip gösterdiği yere yattığında Anıl Eylül'ü kolları arasına almıştı bile

Eylül, Anıl'ın yüzüne ellerini koyup "Baba" dedi, gülerek. "Kızım?"

"Mama"

Anıl gözlerini açtı, birkaç saniye Eylül'e baktıktan sonra Eylül'ü havaya doğru kaldırmış ve "Acaba seni yiyebilir miyim mama olarak?" demişti. Eylül kahkaha atarken parmağını iki yana sallayıp "Olmas" demişti ve ben o parmağı ısırmamak için kendimi zor tutuyordum. "Olmas mı? Olur bence" Anıl, Eylül'ü sıkıştırıp ısırıyormuş gibi yaparken Eylül kahkaha atmaktan nefes alamaz hale gelmişti. Kapının önünde durmayı bırakıp odaya adım attım "Ay tamam, bırak kızımı"

Eylül'ü bacağından çekip Anıl'dan uzaklaştırırken "Kıskandın mı sen?" dedi bana. Yalan yoktu, bazen kıskanmıyor değildim. 'Ne kıskanacağım be' diye çıkışacakken beni kolumdan tutup yanına düşürdü. "Kıskanma güzelim seni de yeriz"

Eylül, Anıl'ın beni bir kere bile öpmesine müsade etmeden hemen aramıza attı kendini. "Olmas" diye bağırmayı da ihmal etmiyordu tabii. Anıl'ı paylaşamadığımız zamanlar oluyordu ama daha çok Eylül benimle paylaşamıyordu. Onsuz sarıldığımızı görsün başlıyordu çığlık kıyamet ağlamaya ama bazen de umrunda olmuyordu. Okuduğum kitaplar ve Anıl'ın da bilgilerine göre bunlar normaldi.

"Hadi o zaman kahvaltı" diyerek ellerimi çırptım ve yataktan kalktım. Biz Eylül ile mutfağa geçtikten biraz sonra Anıl da üzerini değiştirip gelmişti. Sofraya oturmadan "Ellerine sağlık" dedi ve hazır Eylül suluğuyla ilgilenirken yanağımdan öptü. İşte şimdi gün aydı.

Yerlerimize oturduğumuzda Eylül bir ısırık aldığı salatalığı babasına uzattı. Yediği her şeyi bizim de yememiz için çok ısrarcı oluyordu. Anıl, Eylül'ün elinden salatalığı yedikten sonra sıra bana geldi. Bende aynı şekilde salatalıktan yedim geri kalanını da neyse ki kendisi yemişti.

Eylül doyduktan sonra yemeği oyuna çevirmiş ve buna Anıl'ı da dahil etmişti. Böyle zamanlarda köşeme çekilip onları izliyordum. Hayattan en büyük zevki aldığım anlar o birkaç dakika oluyordu.    Eylül'ün ilk doğduğu günlerde ikimizin de sudan çıkmış balıktan farkı yoktu. Anıl çocuklar hakkında birçok şey biliyordu, ben hamilelik sürecinde birçok kitap okumuştum ama iş pratiğe dönünce donup kalıyordunuz. Annelerimiz ne kadar yardımcı olsa da bu süreçte çok zorlanmıştık. Uykusuzluk ilk başta çok büyük sorundu. Sırf uykusuzluk yüzünden Anıl'a durduk yere sinirlenip terslendiğim oluyordu ama o beni hep alttan almıştı. Zaman geçtikçe bir düzen oturtmuştuk. Kendimize de vakit ayırabildiğimiz ve böylelikle daha sağlıklı ilişkiler kurabildiğimiz bir düzendi.

Bazen şuan olduğu gibi bir sorgulama geliyordu. 'Ben Anıl'ı hak edecek ne yaptım?'

"Ne oldu?" diyerek göz kırptığında "Efendim?" dedim. Kucağında zapt etmeye çalıştığı Eylül varken "Deminden beri bakıyorsun da bir şey mi oldu?" dedi.

"Bakamaz mıyım?" dedim kaşlarımı kaldırarak. İmalı imalı güldü"Bakabilirsin sevgilim, istersen Eylül'ü de uyutabilirim"

"Ya hadi ya" dedim gülerek "Salonda oynayın bende burayı toparlayayım"

"Uyutmayayım mı yani şimdi? Kızım uykun mu gelmiş senin? Bak gözlerini ovalıyor"

Anıl'ı mutfak kapısına kadar yavaş yavaş ittirirken "Yeni uyandığı için gözlerini ovalıyor olabilir mi acaba?" dedim. "Sen bana öyle bakınca bende ikinci çocuk hayali kurmuştum. Yalan oldu, tüh"

İşte buna kahkaha atılırdı. "Birinciyle başa çıktık ikinci kaldı"

Bana, beni ayıplar gibi baktıktan sonra "Dünyanın en uslu çocuğu ile başa çıkılmayacak ne var" dedi. Bu esnada Eylül, Anıl'ın kucağından uzanıp duvarda ki tabloyu yerinden çıkarmış ve elinde tutamayınca yere düşürmüştü

"Tamam" dedi, Anıl kabullenerek. "Bir sene sonra düşünürüz artık"

"Tabi tabi" diyerek onları sonunda salona gönderdiğimde az önce düşen tabloya acılı bir bakış atarak tekrar yerine astım. Salondan gelen gülüşler eşliğinde mutfağı toparladıktan sonra bende yanlarına geçmiştim. Eylül oyuncakları arasında yuvarlanırken Anıl yorulmuş bir şekilde sırtını koltuğa yaslamış yerde oturuyordu.

"N'oldu? Yoruldunuz mu? İkinci çocuk falan diyordun" diyerek yanına oturdum. Kolunu kaldırıp omzumun üzerine atarken beni kendine çekti. "Sabah çok enerjik oluyor, bir saate bayılır"

Yanağından öperken "Dikkat et seni bayıltmasın" dedim. Başımı boyun girintisine yerleştirip derin ve dinlendirici bir nefes aldım. "Seni çok seviyorum"

"Öyle mi?" dedi, Anıl gülerek. Bazen gıcıklık yapası tutuyordu. "Vazgeçtim öyle değilmiş" dedim göz devirerek. Bu esnada Eylül'ün olduğu noktadan bir müzik sesi yükselmişti. İkimiz de o tarafa baktığımızda Eylül'ün plak çaları çalıştırdığını gördük. Kendisi de yaptığının pek farkında değildi ve bu yüzden şaşkınlıkla bize bakıyordu.

Belki bir şarkının her sesinde
Belki bir sahil meyhanesinde
Belki de içtiğim sigaranın son dumanısın

"E o zaman" deyip ayağa kalktı Anıl. Başımı kaldırarak ona bakarken bana elini uzatmıştı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz?"

Bir yıldız gökte kayıp giderken
Islak bir yolda yalnız yürürken
Bambaşka bir şeyi düşünürken, aklımdasın

Elinden tutarak teklifini kabul ettiğimde oyuncakların ortasında dans eden bir çifttik.

Geçmiş değil bugün gibi
Yaşıyorum hala seni
Sen hep benim yanımdasın
Gündüzümde,gecemdesin
Çalınmasın,söylenmesin
Sen benim şarkılarımsın

Dudaklarını alnıma bastırarak "Seni çok seviyorum" dedi. Eylül bizi ayırmak yerine bize hayran hayran bakıyor ve alkış tutuyordu. İkimiz de bir elimizi Eylül'e uzattık. Koşarak yanımıza geldi, Anıl eğilip kucağına aldı ve artık dansımız üç kişilikti.

Çok seviyordum ve hep sevecektim.

NefhaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin