'böyle olmayacak' dedi Zeynep sıradan kalkarken. Üzerindeki hırkasına iyice sarılmıştı. 'hiç gelmemeliydik,' çantasını alıp bana döndü 'en iyisini hilal yaptı' akan burnunu silip devam etti 'ben müdür yardımcısının yanına gidiyorum, izin alacağım. Oradan da eve giderim'
Anladım dercesine salladım başımı. Konuşmaya halim yoktu. Üçümüz de hastalanmıştık. Hilal akıllılık edip gelmemişti okula. Üçüncü ders bitmişti yeni ve Zeynep eve gitmek için ayaklanmıştı.
'sen gitmeyecek misin?' diye sordu. Sesi kısık çıkıyordu. Gözleriyse yorgun bakıyordu. Aslında benim de eve gitmem gerekiyordu muhtemelen. Çünkü hiç iyi hissetmiyordum.
'gitmeyi düşünüyorum' dedim kısık sesle. 'ama şu an eve yürüyebileceğimi sanmıyorum' peçeteyle akan burnumu sildim. 'biraz uyuyup giderim'
'ben de aynı şekilde' dedi sıranın altından şapkasını alıp başına takarken ' ayakta duracak dermanım yok ama otobüse bineceğim. Orda uyurum'
Başımı onaylarcasına salladım. Ancak her hareketimle sınıfta dönüyordu sanki. 'görüşürüz' dedim. Başını sallayıp sınıftan çıktı. Ardından sıraya başımı koydum. Boğazım, kulaklarım ağrıyordu. Üzerimdeki hırkanın şapkasını başıma geçirdim ve gözlerimi kapattım.
^^
Genç oğlan, elindeki telefona endişeyle bakıyordu. İki saat önce attığı mesajlar hala iletilmemişti. Endişeliydi çünkü genç kız internete de girmemişti hiç. Kaşlarını çattı. Beşinci ders bitmişti, öğle arasına yeni girmişlerdi.
'hadi yemekhaneye gidelim' diyen arkadaşına baktı. Aç hissetmiyordu. Arkadaşını onaylayıp telefonunu cebine koydu ve sırasından kalktı.
'oğlum, hava iyi soğuk' dedi arkadaşı sırasından ceketini alıp giyerken. 'kar yağacak galiba'
'olabilir' diye mırıldandı. Sesi düşünceliydi.
'sen iyi misin?' diye sordu arkadaşı. 'durgun gibisin, bir sorun mu var?'
Arkadaşının sorusunu duymuştu ancak cevaplamadan ona dönüp hızla konuştu. 'sen git yemekhaneye, benim bir yere gitmem lazım'
Arkadaşının cevabını duymadan yeni indikleri merdivenleri geri çıkmaya başlamıştı bile. Arkadaşı arkasından bağırmıştı.
'bilmiyoruz sanki derdini! Benimki de soru işte'
Oğlan, genelde durduğu kaloriferin yanına gidip yaslandı. Tam karşıdaki sınıfın kapısı açıktı ve görmek istediği kişi de oradaydı işte. Sırasında yatıyordu. Rahatlamayla havalanan kaşları tekrar çatıldı. Genç kızın sırasının başında duran ve elini kızın omzuna koymuş çocuğu görmüştü. Hızla sınıfa ilerledi.
'almila!' dediğini duydu çocuğun. Genç kız cevap vermemişti.
'bir sorun mu var?' diye sordu oğlana. Oğlan, kumral kıvırcık saçlarını eliyle dağıtıp nefes verdi.
'iki saattir uyuyor' dedi genç kızı göstererek. 'hiç hareket etmeyince merak ettim' kızın saçlarını geriye çekip alnına dokundu 'ateşi var'
'ateşi mi var' dedi oğlan endişeyle kızın alnına elini uzatırken. Genç kız, yanıyordu. Alnında biriken ter dikkatini çekti. Biliyordum diye geçirdi içinden. Dün hava çok soğuktu, işte hasta olmuştu genç kız.
'abi, sabahta iyi görünmüyordu zaten' dedi kumral oğlan 'Zeynep de iki saat önce gitti, o zamandan beri böyle galiba'
'anladım' diye mırıldandı. 'efe,' dedi oğlana dönüp 'sen eşyalarını toplasana, ben de uyandırmaya çalışayım.' Çocuğun hala daha kızın omzunda duran eline baktı. Rahatsız olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Adım
ChickLitÇoğumuzun lisede hoşlandığı, söylemek istediği ama söyleyemediği o oğlana/kıza. 💙 B: Nostaljik şarkıları ben de severim. B: Şey var bir de biliyor musun? B: Gençlik başımda duman B: İlk aşkım ilk heyecan B: Kovaladıkça kaçan B: Ateş böceğim misin? ...