,8,

248 32 3
                                    

Genç oğlan, koridorda, kalorifere yaslanmış kapısı açık olan sınıfı izliyordu. Daha çok sınıf değil de orta ikinci sırada oturan kumral uzun saçları omuzlarından kitabının üzerine düşmüş, çözdüğü soruya odaklanmış kızı izliyordu. Yüzünde oluşan gülümsemeden habersiz duruyordu.

Bugün keyfi yerindeydi. Çünkü sevdiği kız, mutluydu. Üstelik ona teşekkür bile etmişti. Bir an için bu düşüncesinden utandı. Bir teşekkürün bile mutlu ettiği bir durumda olduğunu fark etmişti çünkü.

'oğlum' dedi arkadaşına bakıp kolunu omzuna atarken diğer genç oğlan. 'hiç şaşırtmıyorsun' bakışları arkadaşının gülümsemesinde ve sınıfta her şeyden habersiz oturan kızda gidip geldi 'ne zaman ortadan kaybolsan seni bulduğum yer hep burası oluyor'

Oğlan, arkadaşının alaycı sözlerine gözlerini devirip sessiz kaldı. Doğru olan şeyi inkar edecek değildi. Bunun yerine neden geldiğini merak edip arkadaşına döndü. 'neden geldin?'

'çocuklar' deyip merdivenlere doğru yürüyen kalabalık grubu gösterdi 'basketbol oynayalım diyorlar' anladım dercesine salladı başını. Yaslandığı yerden doğruldu.

'hadi gidelim' dedi arkadaşına. Ne de olsa burada durmuş ya da gitmiş fark etmiyordu. Sevdiği kız, kendisini görmüyordu.

...

Öğle arasındaydık. Bahçede dolaşan öğrencileri izlerken bir yandan da tostumu yiyordum. Bugün yemekhaneye gitmek istememiştik. Birazdan kütüphaneye gitmem gerekiyordu. Hızlıca lokmamı bitirdim, tostumun yarısı bitmişti neredeyse. Ancak Zeynep'in sorusuyla duraksadım.

'ne zamana kadar devam edeceksin?' dedi banka koyduğu ayranını alıp içerken.

Bir süre düşündüm. Neden bahsettiğini biliyordum ama cevabını bilmiyordum.

'yani' diye devam etti, gözleri ilerde basketbol oynayanlara döndü 'daha fazla devam edemezsin. Bir konuyu anlamamış olabilirsin, evet, bu gayet normal' gözlerime baktı 'ama üç hafta oluyor neredeyse. Bu bir konuyu öğrenmek için fazlasıyla yeterli bir süre.'

Biliyordum. Bu oyuna devam edemeyeceğimi, artık bırakmam gerektiğini elbette ki biliyordum. Durum şuydu ki oğuzdan hoşlanıyordum, belki seviyordum. Ama onun bir kız arkadaşı vardı ve beni kesinlikle bir kız kardeşi, arkadaşı gibi görüyordu. Matematikte anlamadığım bir konu için ondan yardım istemiştim. O da kabul etmişti ancak bu bir yalandı. Çünkü anlatmasını istediği konuyu çok iyi biliyordum. Üstelik matematik benim en iyi olduğum derslerden biriydi. Sadece yanında olmak istemiştim. Biraz daha uzun kalmak istemiştim ve bildiğim konuyu bilmezlikten gelmeye devam etmiştim.

'üstelik on ikinci sınıf, biliyorsun.' Dedi ' eminim ki kendi dersleriyle uğraşmakla yeterince meşguldür.' Gözlerime baktı, ne gördü bilmiyorum ama devam etti 'bunları seni üzmek için söylemiyorum, onun seni kız kardeşi gibi gördüğünün sen de farkındasın. Onun için bu sene önemliyken sana zaman ayırmaya çalışıyor çünkü sana önem veriyor. Ama muhtemelen yardım teklifini kabul ettiğinde bu kadar uzun süreceğini düşünmemişti.'

'haklısın' dedim dediklerini düşünürken. Daha fazla devam edemezdim. Gözlerimi ileriye çevirip basket potasından düşen topu izledim. 'artık durmam gerekiyor sanırım' diye mırıldandım. Elimdeki tosta baktım. İştahım gitmişti ancak çok az kalmıştı. Zeynep'in bir elini omzumda hissettim. Yavaşça sıvazlıyordu. Tostumu yemeye devam ettim. Aklımdaysa yere düşen basketbol topunun görüntüsü tekrar tekrar oynamaya devam etmişti.

Kütüphaneye gelmiştim. Her zamanki yerimize oturmuş, oğuzun gelmesini bekliyordum. Cebimdeki telefonun titrediğini hissettim. Mesaj gelmişti.

B: bir an için unutmuştum. (12.04)

Bir AdımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin