,3,

356 35 2
                                    

Fazla ses çıkarmamaya dikkat ederek kapıyı kapattım. Dün okula gitmemiştim ama bugün de kaçamazdım. Bilekliğim olmadan kendimi çok güvensiz hissediyordum . Bahçe kapısından da çıkıp okula doğru ilerlemeye başladım. Enes benden biraz daha geç çıkıyordu evden. Okula erken gitmeyi seviyordum. Boşken daha güzel geliyordu. İki gece önce geçtiğim, kızı kurtardığım sokaktan geçerken adımlarımı biraz daha hızlandırdım.

Demir kapıları geçip okul bahçesine adımımı attım. Bahçede sadece iki tane kız banka oturmuş kitap okuyordu. Okula doğru yürüdüm. Bu okuldaki üçüncü senemdi. Hep okula erken gelir, çıkışta da herkesten sonra çıkardım. Sessiz ve kimse yokken daha çok sevdiğimi söylemiştim. Sınıfıma gidip çantamı sırama bıraktım. Pencere kenarından ikinci sırada oturuyordum. Sıra arkadaşım on beş-yirmi dakika sonra gelirdi genelde. Test kitabımı ve kalemliğimi alıp kütüphaneye doğru ilerledim.

Zil sesiyle eşyalarımı toplayıp sınıfa gitmiştim. Sınıfa girip yavaşça sırama oturdum. Yanıma koyulan çantayla birlikte başımı Zeynep' e çevirdim. Biraz geç kalmıştı. Genelde o da sabahları kütüphaneye giderdi ama bugün gelmemişti.

' otobüsü kaçırdım.' Yorgun sesiyle hafifçe tebessüm ettim. ' ama sen hiç şaşmıyorsun gerçekten.' Bakışlarıyla önümdeki test kitabını işaret ederek söylemişti. Omzumu silktim.

'matematik sorularını çözmeyi seviyorum.'

' o zaman bunu daha çok seveceksin' deyip gözlerini devirmiş ve devam etmişti. ' Ahmet hoca mini sınav yapacakmış. Sınava hazır olalım diye.' Arkasına yaslanıp derin bir nefes almıştı. Aslında o da matematik dersini severdi ama böyle sınavlarda çok stres yapardı. Elimi omuzlarına koydum.

' endişelenme, yapabileceğini biliyorsun.' Sözlerime kafasını sallayıp çantasından kalemliğini çıkardı.

~~

Kitabımı ve kalemliğimi elime alıp sıramdan kalktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kitabımı ve kalemliğimi elime alıp sıramdan kalktım.

'hadi Zeynep! Daha yemek yiyeceğiz.'

'bir dakika bekle be kızım. Geliyorum. Kaçmıyor ya seninki.' Söylediği şeyle hemen ağzını kapattım ellerimle.

'ya! Sana kaç defa söyleyeceğim. Deme şöyle. Biri duyabilir.' Dedim etrafımıza bakarken. Sınıfta bizden başka kimse yoktu. Rahat bir nefes aldım. Öğle arasına girmiştik. Yemeğimi yiyip halletmem gereken işler vardı. Ama Zeynep'in hazırlanmasını bekliyordum.

'almila, her zaman bunu söylediğimde aynı tepkiyi veriyorsun ama sende bundan hoşlanıyorsun, değil mi?' muzipçe gülüp omzuyla omzuma hafifçe çarpmıştı. Güldüm. Evet, hoşuma gidiyordu ama bunu söylemesem de olurdu.

Tepsimi alıp boş bir masa var mı diye etrafa bakındım. Üç masa ilerde bir çocuk kendi başına yemeğini yiyordu. Bir tek onun masası boştu. Oraya doğru ilerledim.

' oturabilir miyiz?' başını uzaktan okuduğunu fark etmediğim kitabından kaldırıp şaşkınca bana baktı. Tek kaşımı soru sorar gibi kaldırmıştım.

'ah! Özür dilerim. Kitaba dalmışım. Oturabilirsiniz tabi ki.' Sesi biraz gergin çıksa da cümlesini bitirip gülümsemişti. Gözlerim bir süre gülüşünde oyalandı. Kafamı iki yana sallayıp masaya oturdum. Acele etmem gerekiyordu. Zeynep de masaya oturmuştu arkamdan ama o benim yaptığım gibi hemen yemeye başlamamıştı. Karşımızdaki çocuğu inceliyordu.

' bu okula yeni mi geldin? Seni ilk defa görüyorum sanırım.' Zeynep'in sorusuyla ben de çocuğu inceledim. Okul formasının üzerine giydiği siyah kazağıyla hoş görünüyordu. Saçları koyu kahverengiydi. Yakışıklı biriydi. En son gözlerine baktığımda göz göze geldik. Bir süre öyle kaldıktan sonra gözlerimi kaçırıp yemeğimi yemeye odaklandım. Gözleri elaydı.

'aslında buradaki üçüncü senem.' Çocuğun söylediklerinden sonra Zeynep mahcubiyetle kafasını eğdi.

' ah! Öyle mi? Sanırım biraz daha fazla sınıftan dışarı çıksam iyi olacak.' Deyip tebessüm etmişti.

Haklıydı. Ben de üç sene boyunca ilk defa görüyordum. Onlar kendi aralarında konuşmaya devam ederken ben çoktan yemeğimi bitirmiştim. Kitaplarımı kolumun altına yerleştirip tepsimi aldım ve masadan kalktım.

'size afiyet olsun' deyip arkamı döndüm. Tepsimi bıraktıktan sonra yemekhaneden çıkmıştım. İkinci kata çıkıp kütüphaneye girdim. Her zaman oturduğumuz masaya doğru ilerledim.

Oradaydı. Kafasını eğmiş, önündeki kitaba odaklanmıştı. Sanki hissetmiş gibi başını kaldırıp bana baktı. Yüzünde oluşan gülümsemeyi izledim. Bu kadar güzel gülmemeliydi. Kalbe, kalbime zarardı.

Oğuz, ondan hoşlanıyordum. O beni sadece ders vermesi gereken bir arkadaşı olarak görse de.

' almila, otursana. Başlayalım.' Sesiyle birlikte gözlerimi gülüşünden çekip yanına oturdum. Kitabımı çıkarıp her zaman anlattığı konuyu açıp kalemimi elime aldım.

'yine aynı konuydu değil mi? Logaritma. Bak şimdi, şu sorudan...'

Konuşmaya başlamasıyla gözlerimi kitaptan çekip onu izlemeye başladım. Anlattığı konuyu biliyordum. Yalnızca bilmezlikten geliyordum. Çünkü onun ders anlatışını seviyordum. Bu konuyu anlatıyordu çünkü onun en iyi olduğu konulardan biriydi. Soruları kendi başıma çözerken bile logaritma sorularını yapsam da sırf o anlatsın diye yaptıklarımı silip ona getiriyordum.

Sonuçta insan sevdiği zaman böyle aptallıklar yapardı değil mi?

Bir AdımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin