Son sınavdan da çıkmıştık ancak sınavdan çıkar çıkmaz kütüphaneye gelmiştim. Kızlar sınıfta kalmak istemişlerdi. Bir süre oturup çalıştıktan sonra rafların arasında dolaşmaya başlamıştım. İlgimi çeken kitapları alıp birkaç sayfa okuyup bırakıyordum. Elime aldığım bir kitapla rafların arasına oturdum. Sırtımı da kitaplığa yasladım. Uykum vardı. Kendimi yorgun hissediyordum. Sorun bu da değildi. Oğuzu görmüştüm. Günler sonra ilk kez. Ve önceki gibi değildi.
Enes ile konuşmamızdan dolayı mıydı bilmiyorum ama eski hissettiklerim yoktu. Neden? Zaten hiç olmamışlar mıydı? Yoksa gözden ırak olan gönülden de mi ırak oluyordu? Öyle miydi? Bu yüzden yalnız kalmak, sessiz bir ortamda olmak istemiştim. Aldığım kitabı, yere koyduğum test kitaplarının üstüne bıraktım ve başımı arkaya doğru kitaplığa yaslayıp gözlerimi kapattım.
Oğuzdan çok bilinmeyen düşüyordu aklıma. Hafifçe tebessüm ettim. Bazen bana nasıl cevap vereceğimi bilmediğim mesajlar atıyordu. O zaman sadece görüldü yapıp çıkıyordum. Benden onu görmemi istemişti ama görmek neydi ki? Nasıl görecektim onu?
Bilinmeyen dışında da daha önce bilmediğim numaralardan mesaj aldığım olmuştu ama sonradan kim olduklarını söylemişler, bir şekilde sorun çözülmüştü. Ama bilinmeyen farklıydı. Onun benimle bir derdi yoktu. Aksine görünen o ki ben onun kalbine dert olmuştum. Yani mesajlarından anladığım kadarıyla.
Böyle devam edemezdik ama. Çünkü günün sonunda kimin çıkacağını bilmediğim biriyle mesajlaşıyordum. Bu kişi tanıdığım biri olabilirdi, sınıfımdan biri olabilirdi. Üstelik bir insanı sadece mesajlaşmayla tanıyamazdınız. O, şimdi benden hoşlanıyor olabilirdi ama yüz yüze tanıdığında farklı hissedebilirdi. Ben her zaman yüz yüze konuşmaktan yana olmuştum.
Kızlarla henüz bilinmeyen konusunu konuşmamıştım. Onlara anlatırsam belki onların fikirleri yolu aydınlatabilirdi. Oğuz konusundaysa düşündükçe aslında enesin haklı olabileceğini fark ediyordum. Çünkü oğuz mükemmele yakın biriydi. Herkesin isteyebileceği bir sevgili ya da arkadaş. Ben de onu takıntı haline getirmiş olabilirdim. Çünkü ona karşı kalbim enesin tarif ettiği gibi atmıyordu. Her yerde onu görmek istemiyordum ya da her yerde onu aramıyordum. Sadece gördüğüm zaman yüzüne bakmak hoşuma gidiyordu. Sohbet etmek iyi geliyordu. Arkadaşım gibi gördüğüm birinin başka birine daha fazla ilgi gösterdiğini fark etmem beni farklı duygulara yönlendirmiş olabilirdi. Elif ile sevgili olan oğuz, elbette ki ona daha fazla ilgi gösterecekti. Göstermeliydi de. Üstelik elifi de seviyordum ben. Kıskanmam gerekmez miydi?
Anlaşıldığı üzere bir konuyu çözmüş gibiydim. Oğuz benim hayran olduğum biriydi. Kumral saçları ve yeşil-mavi gözleriyle, güzel yüzüyle sadece arkadaşım olmasını istediğim biriydi. Yakışıklıydı bir kere. Tabi ki de bakacaktım yüzüne. Her insan güzel birini gördüğünde dönüp bir kez de olsa bakmaz mıydı?
Aklımda netleşen düşüncelerle yavaşça uykuya daldığımı hissettim.
--
Genç oğlan, voleybol sahasında maç yapan kızların üzerinde gezdirdi gözlerini ancak aradığı kişiyi bulamamıştı. Öğle arası olmuştu çoktan ve sınavlar da bittiğine göre takım çalışmaları başlamış olmalıydı ancak genç kız yoktu. Üstelik son sınavdan çıktıklarından beri teneffüslerde de görmemişti kızı. Kaşları çatıldı. Hızla pencere kenarından ayrılıp sınıftan çıktı.
İlk önce kızın sınıfına doğru ilerledi. Sınıf kapısından içeriye göz gezdirdi ancak kız orada değildi. Sonra aklına gelen yerle yavaşça adımlarını oraya yönlendirdi. Ama gitmek, kızı orada bulmak istemiyordu. Kalbi garip bir tedirginlikle atmaya başladı. Ya oradaysa ya yine ona bakıyorsa diye geçirdi içinden. Tam da artık iletişimlerini geliştirdiklerini düşünmeye başlamıştı.
Yavaşça kütüphanenin kapısını açtı ve içeri girdi. Kütüphane boş görünüyordu. Haliyle sınavdan sonra kim kütüphaneye gelmek ve çalışmak isterdi ki? Hava bu kadar güzelken. Buruk bir tebessüm yer aldı dudaklarında. Ne olursa olsun her zaman buraya gelecek bir kişiyi tanıyordu.
Çalışma masaları boştu. Bu derin bir nefes almasına yardımcı oldu. Görmek istemediği bir görüntü yoktu çünkü. Ama bu kez de genç kız burada değilse nerede olabilir diye düşünmeye başlamıştı. Rafların arasına bakmaya başladı tek tek. Sonra gördüğü karşısında hızla atmaya başlayan kalbiyle nefesini tutması bir oldu. Genç kız buradaydı. Kitaplığın birine sırtını yaslamış, uyuyordu.
Yavaşça yanına yaklaştı. Gözü genç kızın yüzünde dolaştı. Yanağına düşmüş saçlarıyla, uzun kirpikleriyle kız, çok güzel görünüyordu. Oğlan, nefesini tutmaya devam ediyordu. Adımları o kadar sessiz ve yavaştı ki yere değmiyor gibiydi. Kızın karşısına geçip aynı onun gibi sırtını kitaplığa yaslayarak oturdu. Yüzündeki gülümsemeyle genç kızı izledi bir süre. O an için kızın uyanması ve onu görmesi umurunda değildi.
Kızın yüzünden gözlerini alabildiğinde yerde kitapların üzerinde duran küçük kitabı fark etti. 'Görmek' yazıyordu başlığında. Bu gülümsemesini genişletti. Öyle ki küçük bir kahkaha az kalsın dudaklarından kaçıyordu. Hızla kendi ağzını eliyle kapattı. Heyecanla atan kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Bu sessizlikte genç kızın kalp seslerini duyabileceğinden korktu. Kendine hâkim olamadan kıza doğru uzanıp yanağına düşen saçlarını kulağının arkasına doğru düzeltti. Bunu yaparken titreyen elleriyse hiç yardımcı olmamıştı. Genç kız gözlerini kırpar gibi olunca hızla oturduğu yerden kalkıp rafın arkasına geçti ama kız uyanmamıştı.
Oğlan tuttuğu nefesini verip bir süre daha öyle ayakta genç kızı izledi. Sonra aklına gelen fikirle kütüphaneden çıktı.
--
Burnuma gelen kahve kokusuyla gözlerimi kırpıp uyanmaya çalıştım. Boynum tutulmuştu. Telefondan saate bakıp gelen kahve kokusunun nereden olduğunu anlamaya çalıştım. Uzun sürmedi. Test kitaplarımın yanında karton bardakta gözüme oldukça güzel gelen bir kahve duruyordu. Yanında duran notu fark edince kaşlarımı çattım. Kızlar mı bırakmıştı yoksa? Beni uyurken görüp uyandırmak istememiş olabilirlerdi. Nota uzandım ve okudum.
Bir kahve sana iyi gelecek, yaralarını saracak. -B. Gülümsedim. Kızlar değildi. Bilinmeyen bırakmıştı kahveyi. Mutlu olmuştum. Kahveden bir yudum alıp notu birkaç kez daha okudum. Sonra elimde kahveyle fotoğraf çekip bilinmeyene mesaj attım.
Almila: ^fotoğraf^ (12.50)
Almila: bir sonraki kahveyi birlikte içelim? (12.50)
B: bnirlkte kahfve mhi içerlinm? (12.51)
Almila: ? (12.51)
B: bir dakikja (12.52)
Kaşlarım çatıldı. Derste miydi? Öğle arası bitmek üzereydi. Eşyalarımı toplayıp kalktım ve kütüphaneden çıkıp sınıfa ilerledim. Kızlar muhtemelen voleybol oynamak için bahçeye çıkmışlardı. Benim de orada olmam gerekirdi ama kütüphanede güzel bir şekerleme yapmış, üstüne kahveyi de kapmıştım. Sabah üzerimde olan huzursuzluk ve yorgunluk gitmişti. Artık ne yapmam gerektiğini ve nasıl hissettiğimi biliyordum. Titreyen telefonuma baktım.
B: hoca geldi de (13.05)
Almila: anladım (13.10)
Almila: ben de derse giriyorum şimdi (13.10)
Almila: görüşürüz (13.11)
^görüldü^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Adım
ChickLitÇoğumuzun lisede hoşlandığı, söylemek istediği ama söyleyemediği o oğlana/kıza. 💙 B: Nostaljik şarkıları ben de severim. B: Şey var bir de biliyor musun? B: Gençlik başımda duman B: İlk aşkım ilk heyecan B: Kovaladıkça kaçan B: Ateş böceğim misin? ...