Günün son bölümü, saldım gitti. İkinci tanıtım videosu daha hoş oldu. İzleyinnn
Ve sizi seviyorum. Bir gün, bizi bulmanız dileğiyle.. tatlı okumalarrrr
''İstemek, ilginç bir sözcüktür. Yoksunluğu anlatır. Bazen o boşluğu başka bir şeyle doldururuz ve ilk baştaki o istek bütünüyle kaybolur. Belki de senin sorunun istemek değil, yoksun olmak.''
-Matt Haig-
Boş olan ders ile birlikte herkes bir tarafa dağılmıştı. Sıkıntıyla bulduğum ağacın dibine oturdum ve eteğimin açılmamış olmasına dikkat ederek bağdaş kurdum. Sırtımı ağaca verdim ve taktığım kulaklıklarla birlikte etrafı inceledim. Bedende ki kızlar ne de güzel koşturuyordu. Erkeklerin de hatırı vardı aslında.
Telefonuma gelen bildirimlerle bakışlarımı nimetlerden çektim.
*12 - D Sınıf Gurubu'na eklendiniz.*
*12 - D Bebekleri grubuna eklendiniz.*
*12 - D Sınıf Gurubu:
*054**: Sonra ki ders beden, bu yüzden spor salonuna gidelim birlikte.
*055**: Ne yapacağız be?
*054**: Erkenden bir şeyler yaparız işte. Hem sıkıldım ben bu gömlekten.
Umarım yakışıklıdır.
*Siz: Gelip çıkartmamı ister misin?
*12 - D Bebekleri:
*053***: Herkes nerede?
*05445**: Mert ile öpüşüyordum tam..
*0556**: İş pişiriliyor demek?
*Siz: Benimle de pişirecek yok mu?
Sırıtarak müziği değiştirdiğimde gelen bildirimlerle Whatsaap'ı geri açtım.
12 - D Sınıf Gurubu:
*0544**: Yeni kız, çok hızlısın.
*05445**: Mert? Tam yanında olduğumu unutmasan mı sevgilimmm...
*0544**: Ok.
Bu çocuktan olacaksa da artık olmaz. Ok ne ya?
12 - D Bebekleri:
*0556**: Buluruz. Lâl, değil mi? Beste ben.
*Siz: Evet.
Gurupları sessize aldıktan sonra gözüme kestirdiğim arabaların olduğu yere gittim. Burası kapalı bir yerdi ve kimse yoktu. Dayımın arabasının yanına gittiğimde Muhsin Bey indi arabadan. ''Merhaba Lâl Hanım. bir sorun mu var?''
''Yok. Kendime yer arıyordum.''
''Arabaya oturabilirsiniz efendim?''
''Yok, teşekkürler. Şuraya otursam sorun olmaz sanırım?''
Arkada ki bankı gösterdiğimde ''Hayır efendim. İstediğiniz gibi'' dedi. Gülümseyerek banka oturduğumda sonunda yalnız kalabilmiştim. Muhsin Bey arabanın kapısını açtığı sırada çalan telefonuyla uzaklaşmıştı. Büyük ihtimalle bir süre gelmezdi.
Ceketimi kendime yastık yapıp dikkatlice yattım ve Kahraman Deniz'in sesiyle gözlerimi kapattım. Şarkılar değişirken itilen ayaklarımla dengem şaşmıştı. Uykuyla uyanıklık karasında olduğumu fark ettiğimde bedenim düşme tehlikesi atlatmıştı.
Sinirle gözlerimi açtığımda gördüğüm gri gözlerle yerimden doğruldum. ''Sürekli benim olanlardasın minik'' dedi oturduğunda. Bacak bacak sütüne atmıştı ve kulaklığıyla uğraşıyordu.
''Minik olmayan çok yerim var ama...'' dedim gülümseyerek. Elleri duraksadığında alt dudağımı dişledim. ''Azgın bir minik'' dedi kulaklığını taktığında. Bana yandan attığı bakışla dudaklarımı büzdüm. Ona doğru yaklaştırdığımda yüzümü, duraksadı. Kulağında ki kulaklığı çekip kendime taktığımda gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum.
Pera... ''Güzel seçim'' dedim nefesimi yüzüne üfleyerek. ''Sever misin?'' dedi sıcak bir sesle. Başım aşağı yukarı salladım.
''Bir başkası söyler de hiç aldırmazsın'' diye mırıldandım şarkıyla birlikte. ''Ben bir söz edince kırılmış bir camsın'' diye devam etti o'da.
Birisi görse.. Çok yanlış anlaşılacak kadar yakındık. Elimi banktan arkaya attım ve daha da yakınlaştım ona. ''Severim'' dedim az önce ki sorusuna cevaben. Gülümsedi.
''Güzelmiş'' dedi ve önüne döndü.
''Hı-hım...'' Mırıldanışımla tekrar bana baktığında dilimi dudaklarımın üstünde gezdirdim. Kurumuştular yahu, ne yapayım?
''Çok durdun. Bu kadar tolerans yeter. Git şimdi.''
Soğuk sesiyle gülümsediğimde omuz silktim. ''Rahatsızsan sen git'' dedim aynı soğuklukla ve onun dizlerine doğru yattım bir cesaret. Yüzünde ki ifade boşlukla kaplandığında gözlerimi kapattım. ''Saçlarımı okşayabilirsin. Severim.''
Dakikalar geçmesine rağmen bir tepki alamadığımda gözlerimi araladım yavaşça ve onun koyulaşmış gözleriyle karşılaştım. Yüzümü inceliyordu ve bakışlarımız buluştuktan saniyeler sonra üzerimden çekti. Derin bir nefes bıraktığımda tekrar bana baktı. ''Ne var?'' dedim sertçe. Neye sinirlendiğimi sormayın, keyfi geliyorlar bana.
''Dizime yatan sensin. Sen söyle, ne var?''
Yüzümü buruşturdum ve onu taklit ettim. ''Dözömö yötön sönsön. Sön söylö, nö vör?''
Gülümsediğinde kaşlarımı çattım ve kollarımı göğsümde topladım. ''Ne gülüyorsun kızım? Âşık falan mı oldun yoksa?''
Durdu ve kaşlarını çattı. ''Cringe ergen...''
Ona dilimi çıkarttığımda dudaklarını ıslattı ve alt dudağını hafifçe ısırdı.
Bu kızdan olur muydu ya?
''Bak hâlâ âşık âşık bakıyorsun.. Sab-'' Dudaklarımı kapatan parmaklarıyla yutkundum ve kocaman ettiğim gözlerimle baktım bir süre. ''Çok konuşuyorsun minik.''
Parmaklarını çektim ve yüzüne doğru doğruldum. Aramızdaki mesafe azalmışken nefesinin yüzüme çarpması kalbimi çırpındırıyordu.
''Öp ve sustur o zaman.''
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLÜMSE | gxg (+18)
Romance18 yaş altı bireyler için rahatsız edici içerik (küfür, argo, cinsel ögeler vb.) barındırmaktadır. Vera. Adını söylerken bile dilimin ucunda bir yangın başlıyor, oradan tüm bedenime ama en çok kalbime vuruyor. Ona her baktığımda kalbim, daha önce...