9. Bölüm:

11.9K 235 18
                                    

Biz geldiiiikkk

Bugün erken geldik jhgfcvgbhsk 

Öncelikle hepinize çok teşekkür ederim. 1.4k olmuşuz ve... sizi çok seviyorum.

Artık buradasınız, artık bizimlesiniz.

Sizi çok seviyorum, söylemiş miydim?

Her şey için, burada olduğunuz için size teşekkürler.

Her şey güzel olacak. Şimdi arkanıza yaslanın ve gülümseyin. 

Minik bir rica: Okunmalar çok güzel ama hiç oy yok.. lütfen oy verir misinizzzz?

Güzel okumalaarrrr

Not: Duyurular için beni takip edebilirsinizzz


"Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş, Ama sen gitme, ben cahil kalayım."

-Nazım Hikmet Ran-

''Günaydııın!'' Güne Arkın'ın sesiyle başladığımda elimle başımı ovaladım. ''Uyan artık prenses.''

''Ne prensesi, ne uyanması?'' Saate baktığımda 7 olduğunu görmemle küfür savurdum. ''Manyak mısın bu saate... Ulan okul yok lan.'' Güldüğünde gözlerimi devirdim ve onu hoparlöre alıp kafamı yastığa gömdüm. ''Kalk kalk. Söz vermiştin, unuttun mu?''

''Sözünü-''

''Ayıp. neyse kalk hazırlan. 1 saate alırım seni.''

Telefon kapandığında ağlayacak bir hâlde yataktan kalktım. Bugün günlerden Cumartesiydi ve hafta sonu dahi huzur yoktu!

Sabah sersemliğiyle verdiğim sözü hatırlamaya çalışırken iki kere duvara tosladıktan sonra ılık bir duşa girdim. Olabildiğinde hızlıca duştan çıktığımda altıma siyah, bol, kumaş pantolonumu ve üstüme beyaz cropumu geçirdim. Saçlarımı hızla kurutup dalgalar hâlinde serbest bıraktığımda ağrıyan başım işi zorlaştırıyordu. 

Yüzümdeki bir iki dikkat çeken noktayı kapattıktan sonra kirpiklerime canlı durmaları adına rimel sürdüm. Eyeliner ile bakıştıktan sonra kendisini çekmeceye attım. Sabah sabah hiç simetri işine giremezdim. Kim çıkartmıştı bunu ya?

Dudaklarıma bakım kremi sürüp nemlendirdim ve biraz parlatıcıyla ışıldattım. Yorgunlukla aynadan kendimi izlediğimde ayakta uyuyordum. İnce bir zincir ve Yusufçuklu bir kolye taktım. Nokta şeklindeki küpelerimi de taktığımda serseri tarzım yerine oldukça şık birisi gelmişti. Hoşlanmamıştım. Hafif topuklu siyah ayakkabılarımı ve beyaz ceketimi alıp odadan çıktığımda telefonum titremişti.

*Arkın: 15 dakikaya oradayım.

Aşağı inip hızlı bir kahvaltı yaptıktan sonra ağrı kesici içtim. Ayakkabımı ve ceketimi giyip evden çıktığımda telefonumu ceketimin cebine yerleştirdim. Kapıyı kilitleyip Arkın'ın arabasına bindim.

''Ooo...'' dedi beğenmiş bir ifadeyle. ''Kül kedisi'' dedi gülerek. Ona göz devirip arkadaki Vera ile duraksadım. Siyah bir gömlek giymişti. Önü açıktı ve içinde siyah bir crop vardı. Altında yırtmaçlı siyah kotuyla oldukça güzeldi. Boynundaki zincirler, topladığı saçları... Makyaj mı yapmıştı? Tanrı'm! Çok güzeldi...

''Merhaba'' dedim gülümseyerek. Başını aşağı yukarı hafifçe salladıktan sonra pencereden dışarısını izlemeye başladı. Hareket hâline geçtiğimizde sertçe Arkın'a vurdum. ''Kızım ne yapıyorsun, öldüreceksin bizi!''

''Ben seni öldüreceğim, ben seni'' dedim dişlerimin arasından. Sırıttı ve bana doğru eğildi. Gözlerini yoldan çekmeden kısık sesle ''Ara yapacağım belki'' dedi. Kocaman ettiğim gözlerimle ona baktığımda güldü. 

''Siktir.'' Ağzımın içinde art arda küfürler mırıldanarak camdan dışarısına döndüm. Vera'nın yansımasını izlediğim süre zarfında kalbim sürekli hızlanıyordu. Güneş vurdukça kısılan gözleri, kırışan alnı... Gözlerini kapattığında yüzünü gölgeleyen uzun kirpikleri ve gülümsediğinde çıkan gamzeleri... O çok güzeldi. 

Onu izlerken biten yol kalbimde hiç bitmiyordu. Ona gitmek istedikçe uzayan yollar sonunu göstermiyordu bana. Hoş, daha ne yaptıysam?

''Gerçekten bunu sabah sabah yapmak zorunda mıydık?''

Arabadan indiğimizde somurtarak etrafı inceledim. Geldiğimiz bar tarzı kafeden çıkan sesler şimdiden başımı ağrıtmıştı. İki katına çıkan ağrıyla yüzümü buruşturduğumda Arkın Vera ile kol kola içeri ilerledi. Ben arkalarından boş boş bakarken ''Gelsene'' diye seslendi Arkın. 

İçeri girdiğimizde kendimi o kadar mutsuz hissediyordum ki. Arkın ile Vera gülerek bir şeyler konuşurken ben önümdeki meyve suyunu içiyordum. Alkol almama izin yoktu. İçtiğim meyve suları bana dolaylı yoldan geri döndüğünde öfkeyle tuvalete gittim.

Neye öfkeleniyordum? Olabilirdi, yakın olabilirdiler.

Sabah sabah, hiç çekilmiyorlardı ama.

Evet, başım ağrıyordu ve onları çekemiyordum.

Bir ağrı kesiciyi daha mideme yolladığımda işim bitmişti. Biraz daha rahatlamış şekilde yanlarına giderken adımlarım dondu. Bir Türk filminden fırlamışçasına yaşadığımız sahne altüst etmişti beni. Midem bulanıp da ruhum ağrırken, Vera ve Arkın'ı izledim. Arkın ile birbirlerine karışırcasına dudaklarını birleştirmiş, tutkulu bir anı kol açmışlardı.

Bu görüntü haddinden fazla canımı yakarken sol gözümden akan yaşı sildim. Eğilen omuzlarımı dikleştirdim ve son kez baktım onlara. Artık tutku aralarında yoğunlaşmış, arzuları bedenlerini ele geçirmişti. Arkın'ın elleri Vera'nın bedeninde, dudakları dudaklarındayken ruhumdaki ağrı dayanılmaz olmuştu.

Sabah sabah iğrençlerdi. Bu yüzden midem bulanmıştı. Ruhum da ağrımıyordu, mide bulantımdandı hepsi.

Dayanamaz gibi kendimi dışarı attığımda içimdeki tüm ağırlık gözlerimden aktı.



GÜLÜMSE | gxg (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin