7. Bölüm:

14.6K 266 61
                                    

Biz geldiiiiiikkkkk

400 kişi olmuşuz ve... şimdi bu kız ne diyor demeyin, yemin ederim çok büyük bir şey bu. Çok teşekkür ederim. Bölümü akşam atacaktım ama salıyorum gitsin. Belki akşam bir bölüm daha atarım. 

Bizi bulmanız dileğiyle, önce gülümseyin ve sabredin. Gerçekten her şey çok güzel olacakkk

Güzel okumalar canlarııımm

Not: Azıcık oy verip yorum yapsanız çok güzel olur ama...

Not: Sizi çok seviyoruuummm :')

"Hasta değilim" dedi. Yatağın kenarına oturdu. "Hasta olsaydım, iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor."

-Simone De Beauvoir-

Bahçeye çıktığımda elim ayağım titriyordu. Neden beni çağırmıştı bilmiyordum ya da neden bu kadar heyecanlanmıştım ama istediğim tek şey, bir an önce yanına gidebilmekti. 

Etrafta onu ararken kolumdan tutulup çekilmemle güzel kokusu burnuma doldu.

Size hiç kokusundan bahsetmiş miydim? Tarif edemeyeceğim kadar güzeldi. Kitaplarda sevdikleri insanların kokularını nasıl anlatıyorlar, hâlâ anlamıyorum ama onun kokusu, ölü bir çiçeği dahi canlandırabilirdi.

''Sorun ne?'' 

Kendime gelebildiğimde çatık kaşlarının altında kısılan gözlerine baktım. Gerçekten bir insanın gözleri böyle güzel olabilir miydi? 

''Sorun mu'' dedi bir kaç saniye boş bir şekilde. ''Ha...''

Kolumu tutan eli uzaklaştığında eli saçlarına karıştı ve eğer yanılmıyorsam, bir kaç saniye düşündü. ''Voleybol'' dedi aniden. ''Sen oynayabiliyor musun ki?''

''Ezilmeyecek kadar, evet.''

Kendince bir şeyler söylediğinde ''Anlamadım?'' dedim. 

''Yok bir şey.''

Arkasını dönüp gittiğinde afallamış bir şekilde bakıyordum ona. Hızlıca gözden kaybolduğunda bundan ne anlam çıkartmam gerektiğini düşünüyordum.

Beni seviyor muydu? Neydi bu?

Beden dersi bittiğinde kendimizi felsefe dersine hazırladık. Bu sırada Vera yoktu. Üstümü değiştirdikten sonra sınıfa çıkarken Arkın ile konuşuyordum.

''Tanrı'm! Son iki ders tarih ve ben hâlâ karıştırıyorum.''

''Endişelenme güzellik. Sen yaparsın!''

Ona göz devirip sırama geçtiğimde o'da kendi sırasına geçti. Hocanın gelmesiyle derse hızlı bir giriş yapmıştık.

Konumuz ülkemizde ki insan ilişkileriydi. Bunun için geçen hafta hepimizden birer konuşma hazırlamamızı istemişti. 

''Beste Özar! Başla kızım.''

Beste tahtaya çıktığında hepimize gülümsedi ve elinde ki kağıtlara baktı bir süre ve daha sonra bize döndü.

''Bayan- erkek ayrımı-''

''Kadın'' dedim seslice. Bana baktı ve durduğunda Felsefe hocası da bana bakıyordu.

''Kadın- erkek ayrımı insanlığın ilk izlerinden itibaren günümüze ulaşmıştır. Hepimiz ne kadar topraktan yaratılmış olsak da ayrı cinsiyetlere sahibiz.''

Onu dinlerken içeri giren Vera ile dikkatim dağılmıştı. Geldi, yanıma oturdu ve bana göz kırptı. 

Çok seksi değil mi... 

Konuşma sırası bana geldiğinde stresle tahtaya çıktım. Herkes bana bakıyordu ve bu çok korkutucuydu.

''Başlayabilirsin'' diyen felsefe hocası ile hafifçe gülümsedim ve son kez baktım kağıdıma.

 ''Cinsiyetçilik diğer ülkelere nazaran ülkemizde, fazlasıyla büyütülen bir durum. Erkeklerin kadınlardan daha üstün olduğunu savunan zihniyetler, kadınların köle gibi olduğunu savunan kişiler ve tüm bunların yanında kadın cinayetlerinde ''Erkek o, yapar'' ya da aldatma gibi durumlarda ''Erkek o, çok normal'' diyerek karşılayanlar fazlasıyla çok. Bizim büyüklerimiz, annelerimiz ve babalarımız bizim için birer ışıktır ve bizler o ışığı takip eden kelebekleriz. Ya sonunda ömrümüz bitecek, ya da kül olacağız. İşte o ışık, tıpkı bizim gibi nesilden nesile aktarılır ve tüm bu zihniyelerin zemini gerçekten iğrenç.''

Stresle derin bir nefes aldım.

''Ülkemizde kadın cinayetleri son yıllarda fazlasıyla artmakta. Ve bunların hepsi, adaletsiz ve ayrımcı bir ülke olmamızın suçu. Kadının giydiği elbiseye erkek bakıyorsa, buradaki suç kimindir? Elbise giyen kadında mıdır? Gözüne ve zihniyetine sahip çıkamayan adamda mıdır? Bizim ülkemiz bu suçu hep kadın yüklemekte. Onun zihniyetinden neden ben sorumlu tutuluyorum?''

Arkın ile göz göze geldiğimizde bana gülümsedi ve eliyle iyi gittiğimi işaret etti.

''Ülkemizde taciz ve tecavüz ise öyle bir duruma geldi ki, cinsiyet ve yaş ayrımcılığı olmadan herkesin maruz kaldığı bir durum oldu. Çok acınası bir durum. Üstelik ülkemiz bunlar için geçerli bir adalet sistemine sahip değil.''

Titreyen ellerimle tekrar kağıda baktım.

''Tüm bunların yanı sıra, tüm adaletsizliğin ve ayrımcılığın yanı sıra ise LGBT ülkemizde bir gerçek. İnsanlar bunu birer hastalık olarak görmekte ama kimse bunun yaradılıştan beri olduğunu kabullenmiyor.''

''Aynı cinsi sevmenin neresi normal?'' dedi ön sıralardan birisi. Gülerek söylemişti. 

''Sevmenin neresi anormal?'' 

''Siz cehennemde yanacaksınız. Yoksa sen de mi öylesin?'' 

Çocuğa sinirle baktığımda bir kaç saniye gözlerim Vera'ya takıldı. ilgiyle dinliyordu.

''Evet. Biseksüelim. Bu senin için sorun mu teşkil ediyor? Umurumda değil. Tanrı sırf bir kızı sevdim diye beni cezalandıracak mı? Tutulduğum şey cinsiyeti eğil hem, kalbi. Bir kalp, kendisi gibi olan bir kalbi sevdi diye onu ateşlere atmak mı?'' Yüzümü buruşturdum. ''Tanrı bu kadar adaletsiz değil. Üstelik bu sonradan hortlama bir şey değil. İnsanlığın her daim içinde olan bir durum ama senin gibi pis zihniyetler bunu çarpıtıyor.''

''Lut Kavmi o zaman neden helak oldu?''

Bu olay da çok da bilgim yoktu ama bana göre, duyduklarıma göre dini kullanarak olayı çarptırıyorlardı.

''Lut Kavmi eşcinsellik yüzünden helak olmadı. Kimi kaynaklar da eşcinsellik de bir sebep olarak görülse de kavimde zina, taciz ve tecavüz olayları oldukça fazlaydı ve normalleşmişti. tıpkı günümüz gibi. Kavimdekiler kendi cinsleriyle dahi zina yapıyor, onları taciz ve tecavüz ediyordular. Sence böyle bir kavim helak olmayıp ne olacaktı?''

''Ama yine de cehennemde yanacaksınız'' dedi çok sırıtarak. Şimdi uçup ağzına yapıştıracaktım bir tane.

''Tanrı'nın takdiri... Ama taciz ve tecavüz olan dünyada bize ağır ceza vermek, biraz adaletsizce..''

''Çocuklar!'' Felsefe hocası elini çırparak bizi susturduğunda öfkelenmiştim. 

''Lâl, yerine geçebilirsin. Teşekkürler.''

Konuşmam daha bitmemişti ama memnuniyetle yerime geçtim. ''Demek biseksüel. Bana yürümenden tahmin ettim minik.'' Vera'nın alaycı sesiyle gözlerimi devirdim. ''Sana yürümüyorum.''

Beni umursamazken kulağına doğru eğildim. Tek elim saçlarına gittiğinde gülümsedim.

Konu nereden nerelere gelmişti ama...

''Ama eğer çok istiyorsan, koşabilirim.''

Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında nefes alış-verişlerimiz karışıyordu. ''Hoplamanı tercih ederim'' dedi çapkın bir gülümsemeyle. Kaşlarımı çattığımda önünü işaret etti gözleriyle. ''Kucağımda hoplamanı.''

Ve göz kırptı.

GÜLÜMSE | gxg (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin