Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız. İyi okumalar!
***
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır.
-Sezai Karakoç-
(4 Ay Sonra...)
İnsan bazen hiç istemediği yerleri terk etmek zorunda kalabiliyordu. ''Asla gitmem'' dediği yeri arkasına bile bakmadan gerisinde bırakabiliyordu. İnsan bırakamayacağı sandığı ne varsa vazgeçebiliyor, unutamam dediği ne varsa unutabiliyordu.
İnsan nankör bir varlıktı. Bazı şeyleri çok kolay unutabiliyordu. İyi anıları mesela kolaylıkla silebiliyordu. Kötüyü anmak daha kolay gelebiliyordu. Anılar bırakacağı yerden acılarla kaçarken insan bazen çok zorunda kalabiliyordu.
Yaz tatilinin ortasında, Ağustos'un en sıcak zamanında ve mezun senemdeydim. Sınava girememiştim. Çalışmamıştım da zaten. Herhangi bir planım da yoktu ve İstanbul'a dönmek istediğim en son şeydi. Ama dayım daha fazla İzmir'de kalamayacağı için zoraki geri dönmüştük.
4 ay o kadar hızlı geçmişti ki tatil de neredeyse bitecekti. Belki de bir iş bulmalı, bir dershaneye yazılmalı ve geleceğimi planlamalıydım.
Hastaneden çıktıktan sonra yeni bir eve taşınmış, yeni bir başlangıç için iyileşmeyi beklemiş İzmir'e gitmiştik. Bu tatil ikimize de iyi gelmişti. Girdiğim dönemden çıkmama yardımcı olmuş, sıfırdan başlamama öncü olmuştu.
Sıfırdan başlamak demek gerçekten herkesi kaybetmek demek de olsa bunu yapmıştım. Arkın ile yavaş yavaş iletişimimiz kesilmiş, onun hiç bir mesajına bakmamaya başlamış ve en sonunda hattımı değiştirmiştim. Ev adresimi, okulumu, şehrimi...
Saçlarımı siyaha boyatmış, kendime yeni kıyafetler almış ve yeni arkadaşlar edinmiştim. İzmir'de tanıştığım ve kısa sürede içimin ısındığı Ceren şu an en yakın arkadaşımdı. O hazırlıktaydı ve bir sonraki ay İstanbul'a gelecekti. Sık sık görüntülü konuşuyor ve yalnız hissetmiyorduk. Erkek arkadaşı Gökay da arada bize katılıyor ve kız olmamızdan şikayet ediyordu. Çünkü ona göre bugün giydiğim yeşil elbisenin dün giydiğim mavi elbiseden daha çok yakışıp yakışmadığı önemsizdi. Bir futbol konuşmamız ve bu akşam hangi oyunu oynayacak olmamız onun için daha ilgi çekici bir muhabbeti. Haklıydı ama bu da bizim ilgimizi çekmiyordu.
Bugün hava o kadar sıcaktı ki üstümdeki beyaz crop ve kot şort bile fazla geliyordu bana. Üstüne uyumlu bir gömlek alıp spor ayakkabılarımı giydim ve dayımın peşinden evden çıktım.'' Nereye gidiyoruz?'' Sekerek yanına geldiğimde hâlime güldü. ''Bu kadar işsizlik sana yeter'' diyerek beni süzdüğü sırada kaşlarım havaya kalkmıştı. ''Ne yani? Ne yapacağız?''
Soruma cevap vermek yerine yeni aldığı beyaz spor arabanın sürücü koltuğunun kapısını açtı. Güneş gözlüğünü takıp yaşından başından utanmadan bir bakış atıp içeri oturdu.
24 dakikalık yolculuğun ardından büyük bir binanın bahçesinden girdik. Gördüğüm tabelaya gözlerimi devirmiş ama şikayet etmemiştim. Bir dershaneye gelmiştik. Büyük bir bahçesi ve bakımlı bir binası vardı. Dışarıda bir grup öğrenci vardı ve hepsinin elinde ise test kitapları. ''E bunlar beni yer.'' Arabadan indiğimizde dayım bana gülmüştü.
Daha sonra müdürün odasına giderek kayıt yaptırdık ve elimde belgelerle bahçede dikilirken buldum kendimi. Lâl Eflaz. Eğitim öğretim yılı üniversite sınavı hazırlık öğrencisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLÜMSE | gxg (+18)
Romance18 yaş altı bireyler için rahatsız edici içerik (küfür, argo, cinsel ögeler vb.) barındırmaktadır. Vera. Adını söylerken bile dilimin ucunda bir yangın başlıyor, oradan tüm bedenime ama en çok kalbime vuruyor. Ona her baktığımda kalbim, daha önce...