32. Bölüm:

4K 102 28
                                    

Hepinize merhabaaa

20.2k için teşekkür ederim. İyi ki varsınızzz

Çok bir şey demeden sizi bölümle bırakıyorum. OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINIZZ..

Duyurular için profilimi takip edebilirsiniz ve diğer kurgum olan Kader tanrıçama bakarsanız seviniriimm

Sizi seviyoreeeee :)

***

"Saksıdaki çiçeği seviyorsunuz fakat, kaldırımdakinin üstüne basıp geçiyorsunuz."

-Necip Fazıl Kısakürek-

(12 gün sonra...)

Vera'ya baktım. Gri gözleri ne kadarda uzaktı şimdi benden. Elimi uzatsam dokunacak gibiydim ama ulaşamazdım. Onun varlığıyla ısınan ruhum, buz kesmişti.

Çaresizce bir nefes çektim ciğerlerime. Ona sırtımı, bakışlarımı denize çevirdim. Oldukça boştu sahil. Buz gibi hava tenimi delip geçerken gözlerimi kapattım.  ''Lâl'' dedi buz gibi bir sesle. Lâl'im demedi, Miniğim demedi, sesinde hiç bir ifade yoktu. Dolu gözlerimi saklamadan döndüm ona. Görsün istedim, anlasın istedim. ''Gitmem lazım.''

Başımı iki yana salladım. ''Vera-''

''Lâl!'' Sert sesiyle sustuğumda gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. ''Seni kırmak istemiyorum. Bu kadar kötü kalmak istemiyorum aklında.'' Histerik bir şekilde güldü sonra. ''Gerçi aklında kalmam ama...'' İtiraz edecek gücü bulamadım o an kendimde. ''Defol git işte Lâl, zorlaştırma.'' Histerik bir kahkaha attım. Sanırım aklımı yitirecektim. 

''Sen-'' Kelimeler kahkahalarımın arasında çıkmazken bir adım geriye gittim. ''Ben...'' Gözlerimden akan yaşlar, kahkahalarımın arasında kim bilir nasıl görünüyordu. Kısık gözlerle ona baktım. Kahkahalarım hıçkırıklara döndüğü zaman dizlerim titriyordu. Gözlerinde okuyabildiğim en net şey, kalbimdeki o aptal duyguydu; acı. 

Dengemi kaybettiğim zaman hızla kolları bedenimi sardı ve o an göğsüne yaslanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Kokusu acımı daha da katlarken göğsüne vurdum sertçe. ''Sen-'' Ama konuşamadım. Çünkü söylemek istediklerimin hepsi nefret barındırıyordu. Hiç birisini ona söyleyemezdim. Nefret ettiğim şey hissettiğim acıydı, ve ona söylemek onun canını da yakmak demekti. Kıyamadım... 

''Lâl'' dedi alnını alnıma yasladığında. ''Zorlaştırma.''

''O zaman gitme. Ne sen git, ne de ben. Biz kalalım Vera, lütfen.'' Başını iki yana salladı. Dudakları aralandığında, çıkacak hiç bir kelimeyi duymak istemedim. Dudaklarımı özlemle bastırdım dudaklarına. Bir vedadan önceki son kavuşmaydı bu, acı kokuyordu. 

Geri çekildiğinde öylece kalakalmıştım. Başını iki yana salladı ve geriye doğru bir adım attı. Gözlerinde gördüğüm ifadeyle burukça tebessüm ettim.  ''Madem öyle... O zaman son bir kez, gülümse?''

Gözlerini kapattı. Ve bu sefer beni kendisine çekip dudaklarımızı birleştireni o oldu. Tuzlu gözyaşlarım dudaklarımızın arasına karışırken göğsümde büyük bir sancı baş göstermişti. bu an, her ne olursa olsun zamanın durması gerektiği bir yerdi.

Ama zaman durmadı.

Benden ayrıldığında burukça tebessüm etti ve bir kaç saniye sonra arkasını döndü. Adımları benden uzaklaşırken panikle bağırdım. ''Vera!''

Durdu. Ona doğru bir kaç adım attığımda kıpırdamamıştı. İki adım gerisinde derin bir nefes aldım. ''Söyleyecek bir şeyin yok-'' 

"Yokluğunuzun tahammül edilemez acısını iyice hissetmek için mümkün olduğunca geç intihar edeceğim."

Bir kaç dakika duraksadı. Kasılan bedeninin ardından sol elini sıktı ve cebine attı. Daha sonra ise gitti.  Arkasını dahi dönmedi ya da beni umursamadı.  Gitti. 

Ama belki de, aslında bana hiç gelmedi. 

Gitti. 

O beni terk etti, ben de dünyayı...

***

(12 gün önce...)

''Cenk abi?'' Vera ifadesiz sesiyle onun öfkesine kafa tutuyordu resmen. Ve bense sadece anlamsızca bakıyordum, adının Cenk olduğunu öğrendiğim adama.

''Ne işin var burada?'' 

''Bu kim Vera?'' Vera'nın sorusunu es geçip öfkeyle içeri doğru adımladığında kalp atışlarım hızlanmıştı. Korku bedenime nüfuz ederken Vera elimi tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Beni o kadar dikkatli inceliyordu ki dayımın ve annemin sözleri kafamın içinde çınlıyordu. Dünya'da ki Cenk sayısı umarım çok fazlaydı. Yüzüme baktığında kararsız olduğunu görmüştüm. ''Sevgilim. L-''

''Eflaz, memnun oldum.'' Tedbiri elden bırakmamak gerekirdi. Gözleri kısıldığında uzattığım eli geri çektim. Zaten alıp, tutup, kırsa; Cenazem okunurdu. Saçmalıyordum.

''Neyse. Ne işin var burada?'' Vera sorusunu yenilediğinde gözlerini benden çekti ve kısaca bakıştılar. ''Dönmek için senden izin mi alıyordum küçük hanım?''

''Evet. Unutuldu sanırım?''

''İşlerim vardı. Bir iki saat önce geldim, merak etme. Yaklaşık 45 dakika sonra dönüş uçağım var.''

''Güzel'' dedi buz gibi bir sesle Vera ve benimle birlikte odadan çıktı. 

***

Hiç konuşmadan yürüdüğümüzde evimin önüne gelmiştik. Bahçe duvarına yaslanmış dururken sessizliği bozdum. ''Kimdi?''

''Kendini Eflaz olarak tanıtırken anlamadın sanki.'' Alayını görmezden geldim. ''Cenk abi?''

''Annem öldükten sonra beni büyüttü sayılır. Hikâyenin bir diğer yarısı, duyduklarından daha karışık.''

''Nasıl?'' Şaşkınlıkla doğrulduğumda kaşlarını çatmıştı.

''Annen Cenk abiden kaçarken annemle tanışmış ya... Neyse bundan uzun bir zaman sonra annemin işlettiği kafeye gelmiş Cenk abi, annen de saklanmış. Orada annemle tanışmışlar.''

''Sonra?''

''Bir şekilde Cenk abi anneme âşık olmuş. Ama biraz ruh hastası olduğu için, ikisi de takıntılı hâle gelmiş. Annem ve annen...'' Durduğunda ikimizde sessizliğe bürünmüştük.

''Hikâyenin tamamını bilmedikçe her şey karışıyor'' dedim elini tutup onu içeri sürüklerken. ''Ne yapacağız yani?''

''Hepsini öğreneceğiz.'' Kapıyı açıp içeri girdiğimde telefonumu elime aldım. Vera salona geçtiğinde dayımı arıyordum. 

GÜLÜMSE | gxg (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin