Multimedia Sude
Düzenlendi.
******
Bölüm 11
"Bu ne böyle ya!"
"Beğenmedin mi yoksa?"
"Of Neal.. Dünyanın öbür ucundayken bile nasıl beni sinirlendirmeyi başarıyorsun!"
"Meslek sırrı. Ayrıca niye sinirleniyorsun ki, sana hediye gönderdim ben. Bir teşekkür iyi olurdu aslında. Hem istemediğin bir şey de değil."
"Allah aşkına Neal. Ben ne zaman şeker pembesi bir piyano istedim."
"Geçen akşam konuşurken sen dememiş miydin " piyano çalmayı özledim" diye? Bende seni mutlu etmek için alıp yollayayım dedim."
"Çok iyi yaptın ya sağ ol. Bende zaten evimin tek eksiği pembe bir piyano diyordum. Hem sen pembe piyanoyu nerde buldun?"
"Bulmadım zaten, yaptırdım. Sana özel."
"Ah canım benim ya! Ama tahmin etmeliydim, böyle bir şey yapmak başka kimin aklına gelirdi ki!"
"Minik bence tam sana uygun şipşirin bir şey. Niye bu kadar dert ediyorsun?"
"Hah, şirinmiş! Sen buraya gel de ben sana göstereceğim şirin kim! Sen hala tanıyamadın beni herhâlde."
"Çok iyi tanıyorum hem de. Sen benim şipşirin minik kardeşimsin."
"Kanmam ben bu numaralara. Pembe piyanonun cezasını çekeceksin. Ama şimdi değil merak etme."
"Sen bana kıyamazsın."
"Göreceğiz onu. Neyse Yılan göz, hadi çok tuttum seni işlerine dön. Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum Minik. Hadi görüşürüz."
Telefonları kapattıktan sonra bir süre daha salonunu işgal eden zımbırtıyla bakıştı Melisa. Pembe Piyano nedir abi ya! Of yılan göz of... Piyanoyla sonra ilgilenmeye karar vererek Sude'yi aradı, ziyarete geleceğini ve adresi vermesini söyledi. Melisa adresi alıp teli kapattıktan sonra hazırlanmak için odasına çıktı.
Kısa açık renk kot, üzerine de gri tişört geçirip aynı renk converselerini giydi. Saçlarını taradı, yandan bol bir örgü yaptı. Siyah deri ceketini de giydikten sonra mutfağa indi Melisa ve Sude için yaptığı cupcakeleri paketledi, dışarı çıktı. Motoruna atladı. Sude'nin evi çok uzak olmadığından 20 dakikada varmıştı. Motoru park ettikten sonra dış cephesi bebek mavisi ile boyanmış, kapısı açık olan binaya girdi, 3.kata çıkarak zile bastı. Kapıyı 30 yaşlarında esmer güzel bir kadın açmıştı. "Bu kim şimdi?" Diye düşünürken sordu.
"Şey, ben Sude'ye bakmıştım. Yanlış mı geldim?"
Şey mi! Şey nedir allasen, kaç yaşındasın annem sen! Diyen iç sesiydi. Kahretsin ki, yine haklı olduğunu biliyordu. Kendi kendine kızarken neredeyse kadının dediklerini kaçırıyordu. "Hayır yanlış gelmedin. Halasıyım ben. Hadi bekleme kapı da içeri geçebilirsin."
Sıcakkanlı ve içten konuşan bu kadına şimdiden ısınmıştı Melisa. Elindeki paketi kadına uzatıp gülümsedi ve içeri girdi. Ceketini çıkardı, portmantoya astı. Kadının yönlendirmesiyle Sude'nin de bulunduğu salona geçti. Birbirlerine sarıldıktan sonra konuşmaya başlamışlardı. Anne ve babası Almanya'da yaşadıklarından, adının Pınar olduğunu öğrendiği halasıyla yaşları yakın ve ikisi de bekar olduğundan üç yıl kadar önce birlikte yaşamaya başladıklarını anlatmıştı Sude. Melisa bunu niye bu zamana kadar anlatmadığını sorduğunda, Sude iş dışında pek konuşamadıklarını öne sürmüştü. Melisa bu sözler üzerine kendini kötü hissetmiş ve bundan sonra daha samimi olacaklarına dair kendi kendine söz vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİYON MÜHENDİSİ (Tamamlandı)
ActionÇizgi meselesini bilir misiniz? Hani dark side falan... Yoldan çıkmak, yer altına inmek... Doğru ile yanlış arasındaki o ince çizgiden bahsediyorum evet. Uzatmadan günün sorusuna gelelim öyleyse; bir şey kime göre iyi-neye göre kötüdür? Bir çoğumu...