Multimedia Buğra Denizer
Düzenlendi.
**********
Bölüm 13
Günümüz-Newyork
Kendilerine ayrılmış özel locadan dans pistini izliyor genç çift. Kontrol için oradalar. Takındıkları acımasız ve zalim tavırdan dolayı ortamda onlardan korkmayan tek bir kişi bile yok. Pistte amaçsızca eğlenen çılgın topluluk hariç. Tanımıyorlar çünkü. Elindeki sert İskoç viskisini başına dikiyor kadın soğukkanlılıkla. Sakinliğini ancak böyle koruyabiliyor şuan da. Adamsa, bomboş gözlerle izliyor çevreyi. Hislerini bastırmakta ustalaşmış o. Kadın bir zamanlar tıpkı o gençler gibi, tasasız olduğunu hatırlıyor, gözlerinden bir acı dalgası geçiyor. Bir anlığına eski günlerine gidiyor, sadece bir anlığına. Özlem duygusunun dayanılmaz baskısına kapılmak üzereyken, dikkatini toparlayan istediği dosyalar oluyor. Kendisini topluyor, hesapları ayarlıyorlar, belirlenen haracı alıyor ve gidiyorlar. Geçmişlerini de, kendini ara sıra belli eden masum duygu kırıntılarını da arkasında bırakarak gidiyor kadın ve adam. Yüzlerinde ise, yine o korkulan ifade var. Onlar acımasız... Onlar zalim...
Günümüz-İstanbul
"Senden nefret ediyorum, senden nefret ediyorum, senden nefret ediyorum... Gerizekalı, pislik, mankafa, fırsatçı yılan göz..."
İki gündür açmış ağzını, yummuş gözünü Melisa, Neal'a sövmekle meşguldü. Ağzı çalışırken elleri boş durmuyordu tabi ki. Bir yandan kıyafet seçmeye uğraşıyor, diğer yandan müzik çalışıyordu. Neyse ki Neal grupla bağlantı kurup çalacakları parçaları göndermişti maille. Birde onunla uğraşmak zorunda kalmamıştı.
Çalışıyordu çalışmasına, ancak tek başına bir yere kadar oluyordu. Venedik'e açılıştan önce gitmesi lazımdı ki grupla da çalışabilsin. Aradaki uyumu yakalamak gerekiyordu. Pis Maviş iki ayağımı bir pabuca soktu off ya! Hadi Melis.. Kalk kızım... Söylenmekle eline bir şey geçmeyecek... Bir an önce hazırlan da uçağı kaçırma bari... Nasıl olsa bunun hesabını soracaksın. İntikamı çok acı olacaktı Melisa'nın, ama önce atlatması gereken bir açılış vardı.
Uçağın kalkış vaktine 4 saat kala elindeki gitarı çantasına koyup bodrumdan çıktı. Mutfakta ayaküstü birkaç lokma tıkınıp açlığını bastırdı. Uçarcasına merdivenlerden koştu, odasına girdi ve kendini direk banyoya attı. Yarım saatte işlerini halledip banyodan çıktığında minik valizini dolabın üst rafından indirdi. Önceden hazırladığı gerekli eşyalarını içine yerleştirdi ve fermuarı çekti. Üzerine kot pantolon, tişört, deri ceket ve spor ayakkabı dörtlüsünü giyerek her zaman ki siyah haline büründüğün de valizini de alıp evden çıktı. Çıkmadan çağırdığı taksiye atladı ve havaalanına gitti. Nefret edilesi işlemlerden kurtulma amacıyla, polis kimliğini kullanmak zorunda kaldığı için hiç pişman değildi. Zira beklemek Melisa'ya tersti!
Venedik... Venedik... Aşkı tarif et deseler sadece dört kelime söylerdi Melisa; İstanbul, Venedik ve meyveli yoğurt. Meyveli yoğurdu hafife almayın. İnanılmaz yatıştırıcı, mutluluk içeren bir büyüsü var. Meyveli yoğurt önemli! Buraya nereden geldik şimdi? Hah, hatırladım. Venedik diyorduk.
Bir çoğu Roma'yı aşıklar şehri olarak görürken, genç kız Venedik'i öyle görüyordu. Elinde minik valizi, Venedik havasını derin derin solurken onun için ayarlanmış tekneye bindi. Kalacağı otele yöneldiklerinde kaptandan rica ederek dümenin başına geçti. O kadar Venedik'ine gelmişti, teknesini başkasına sürdürecek değildi! Bu fırsat kaçar mıydı? Ancak Melisa gibi bir hız tutkunu için tekne kullanmak pekte akıllıca sayılmazdı. Size bir tavsiye; bir gün olur da tekne kullanma fırsatınız olursa size söylenilen hız sınırını aşmayın. Aksi takdirde, midenizle amansız bir savaşa girebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİYON MÜHENDİSİ (Tamamlandı)
AksiyonÇizgi meselesini bilir misiniz? Hani dark side falan... Yoldan çıkmak, yer altına inmek... Doğru ile yanlış arasındaki o ince çizgiden bahsediyorum evet. Uzatmadan günün sorusuna gelelim öyleyse; bir şey kime göre iyi-neye göre kötüdür? Bir çoğumu...