Multimedia sırasıyla Sude, Selim, Melisa ve Neal.
******
Düzenlendi.
Bölüm 27
Ömrümün üçte biri Neal'a sövmekle geçiyor resmen. Beyefendi dün gece gitmiş, giderken de bıraktığı mektup ile kızın sinirlerini tepesine çıkarmıştı. Gitmeden okumasına fırsat vermemekle akıllılık yapmıştı. Zira Melisa, o yılan gözlerini oyabilirdi.
Dün Buğra'yı güç bela evden kovduktan sonra Neal'ı havaalanına bırakmış, o sırada Neal eline bir zarf tutuşturmuştu ve eve gidince okuyacağına dair söz verdirmişti. Kesinlikle işini biliyor pis yılan göz.
Mektupta aynen şunlar yazıyordu.
"Her ne kadar güvensizliğin konusunda sana hak versemde minik, gözlerindeki hüznü okuyabildiğimden anlaşmamızı bozdum. Pekala itiraf ediyorum, Buğra ile konuşup sevgili olmadığımızı bildiren ve onu şu âni itirafı için gazlayan bendim. Kendisi biraz fazla heyecanlıydı da. Ayrıca senin hakkında bir kaç tüyo vermiş olabilirim. Hiç öyle ölümcül bakışlar atma. Bir yerden başlamam gerekiyordu. Yoksa ömür boyu sana katlanmak zorunda kalabilirdim. Özetleyecek olursak haddimi biraz aşmış olabilirim ama seni senden çok düşünüp seviyor ve mutlu olmanı istiyorum miniğim. Öptüm. Yılan gözlün."
Bak bak bak, laflara bak ya! Sinirinden bütün gece uyuyamamıştı kız. Ve şimdi o Yılan gözün uçaktan inmesini heyecanla bekliyordu ki vahşi mesajlar atabilesin. Birde sonuna sevgi pıtırcığı misali cümleler yazmamış mıydı?! Düşündükçe deliriyordu.
Cinayet planlarını Mitten gelen çağrı yüzünden sonlandırmak zorunda kaldı genç kız, hazırlanıp evden çıktı. Motoruyla yolu biraz uzatarak gitmek terapi gibi gelmişti. Rahatlamış bir halde park etti motoru, Serdar beyin ofisine yollandı. İçeri girdiğinde ekibi Serdar amiri bekler halde buldu. Ayaküstü hal hatır muhabbetini Amirin gelmesiyle sonlandırdılar. Amir elindeki dosyaları masasına koydu, gülümseyerek söze girdi. "Hoş geldiniz çocuklar."
Bir ağızdan cevap verdi ekip. "Hoş bulduk Amirim."
Serdar Amir koltuğuna yerleşirken sordu. "Yepyeni görevleriniz var. Keyifler nasıl?
Melisa sırıttı. "Ooo süper. Paslanmaya yüz tutmuştum."
"Katılıyorum. Valla babaannem yüzünden eve tıkılı kalmıştım." Dedi Sude, hevesle. Hemen ardından sözü Selim aldı. "İnsan hareketli hayata alışınca evde oturmak zor geliyor tabi."
"Harikasınız gençler. Her zaman böyle dinamik olun. Neyse çok gevezelik yaptık işimize dönelim." Dedi ciddiyetle Amir. Selim yanıtladı. "Sizi dinliyoruz amirim."
Bunun üzerine ciddiyetini bozmadan anlatmaya başladı Serdar amir. "Yaklaşık 14 yada 15 yıl önce son derece profesyonel bir hırsız vardı, Mehmet Erdal. Bir çok ünlü iş adamını dolandırdı, tarihi mücevherat çaldı. Ve bunları hiç iz bırakmadan yapıyordu. O zamanlarda arananlar listesinin en başındaydı ama bir türlü yakalayamıyorduk. Sonra bir gün bir ihbar geldi, iş üstünde adamı yakalamak üzere plan yaptık. Ancak mekana gittiğimizde cesedini bulduk. Sonra davayı cinayet masası üstlendi. Soruşturma sonuçlandıysa da bize hiçbir bilgi verilmedi. Olay örtbas edildi. Adamı soran bir tanıdığı falanda çıkmadı zaten. Çaldığı mücevherat, hisseler, para ve değerli taşlardan hiçbiri ortaya çıkmadı. Uzun bir süre, üç yıl kadar aramamıza rağmen hiçbirinin izine bile rastlayamamıştık, sonra vazgeçtik. Olay unutuldu dava kapandı. Asıl olay şimdi başlıyor. Birkaç gün önce bir müzayede de saygın bir iş adamının karısı değeri oldukça yüksek bir kolye görüyor ve yıllar önce çalınan kolyesi olduğunu iddia ediyor. Müzayede sahibi ise haliyle kadına inanmayıp tersliyor. Ama kadın ısrarcı, polise başvuruyor. Derken polisler araştırıp Mehmet Erdal dosyasında kolyenin fotoğrafını görünce davayı bize havale ettiler. Basit gibi gelebilir ama peşine düşersek diğer çalınan şeyleri de bulabileceğimizi ümit ediyorum. Şimdi, hiç oyalanmadan şu dosyaları da alıp çalışmaya başlayın. Geçmişteki tüm bilgiler orada var. Sizde iyice araştırın. Bakalım neler bulacaksınız? Sizden haber bekliyorum. Hadi bakalım gidebilirsiniz. Melisa, yetki sende. Size güveniyorum çocuklar.
Genç kız başını sallayarak onayladı. "Peki Amirim. Hadi arkadaşlar çıkalım."
Dosyaları yüklenip ayaklandılar. Yine Melisa'nın evinde çalışmaya karar verip yola çıktılar. Vardıklarında hiç oyalanmadan çalışma salonuna inip işe koyuldular.
İyice araştırmaya dalmış ekranlara odaklanmışlardı ki, konsantrasyonlarını Melisa'nın telefon sesi bozdu. Robotvari hareketlerle hepsi masada hala çalan telefona başlarını çevirmişlerdi. "Kusura bakmayın çocuklar" dedi kız. 'Kim bu densiz?' diye söylenirken ekrana bakmadan hızlıca cevapladı. "Efendim"
"Minikkuş benim." Dedi Buğra neşeli bir sesle.
Kız istemsizce sert bir şekilde cevap verdi. "Buğra! Hayırdır n'oldu?"
Sert sesi adamı etkilememişti. "Sanırım biraz atarlıyız bugün ha?"
Melisa soğuk bir sesle konuşmaya devam etti. "Şuan müsait değilim Buğra. Çalışıyorum."
Genç adam merakla söze girdi. "Bende şirkete seni kaçırmaya gelmiştim ama gelmediğini söylediler."
Kız, "Evet. Şirkette değilim zaten. Ama şuan gerçekten vaktim yok Buğra. Sonra konuşalım olur mu?" Dedi sesini biraz yumuşatarak.
Buğra'nın neşesinden bir gram eksilmemişti. "Tamam o halde. Görüşürüz Minikkuşum."
Melisa terslendi. "Kaç defa söyledim şöyle hitap etme diye. Neyse görüşürüz."
"Bende her defasında böyle seslenmekten vazgeçmeyeceğimi söyledim Minikkuşum. Hadi o güzel ağzını daha fazla yorma. Öptüm." Dedi adam, terslenmesini umursamadan.
"Hadi hadi kapat. Pis uyuz."
Söylene söylene telefonu kapattı, ekibe döndü, ağızları açık kızı izlediklerini görerek bakışlarını kaçırdı.
Sude tatlı ama ürkütücü bir şekilde sordu. "Melisa tatlım. Bize söylemek istediğin bir şey var mı?"
Genç kız sessizce yutkundu ve şirince sırıttı. "Yoo... Yok canım ne olacak."
"Telefonda konuştuğun kimdi?" Diye devam etti, bir suçluyu sorgulayan kötü polis edasıyla Sude.
Melisa masum bir şekilde cevapladı. "Bir arkadaşım."
Masum bakışlarından zerre miktarı etkilenmedi Sude. "Arkadaş... Hmmm. Anlat bakalım bu arkadaş kim?"
Kız bakışlarını etrafta gezdirirken konuştu. "Buğra işte. Venedik'ten arkadaşım."
Sude, "Melisa lafı dolandırmada anlat." Dedi sertçe.
Selim araya girdi. "Kızlar farkındaysanız bir işimiz var. Melisa'nın hayatı hakkındaki soruşturma biraz bekleyebilir bence." Diye azarlarcasına konuştu.
"Tamam be kızma." Dedi Sude, Selim'e yüzünü buruşturarak bakarken. Ve hemen ardından Melisa'ya döndü, parmağını tehdit edercesine sallayarak konuştu. "Şuanlık elimden kurtuldunuz Melis hanım. Şu tılsımlı mücevhere dua et. Çünkü karşıma çıkan ilk fırsatta elimden kaçacak delik bulamayacaksın."
Off Buğra. Daha başıma ne işler açacaksın bakalım. Hadi hayırlısı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİYON MÜHENDİSİ (Tamamlandı)
AksiyonÇizgi meselesini bilir misiniz? Hani dark side falan... Yoldan çıkmak, yer altına inmek... Doğru ile yanlış arasındaki o ince çizgiden bahsediyorum evet. Uzatmadan günün sorusuna gelelim öyleyse; bir şey kime göre iyi-neye göre kötüdür? Bir çoğumu...