Düzenlendi.
***
Bölüm 43
Selim'in beklenmedik itirafı Sude'yi bütün gece uykusundan etmiş ve gözünü kırpmadan yatakta bir o yana, bir bu yana dönüp durmuştu. Artık düşünmekten beyninin sulandığını hissediyordu.
İsyan edercesine kendi kendine söylenmeye başladı.
"Yeter artık, uyumak istiyorum ya! Bu ne böyle, resmen dert edeceğim başka hiçbir şey yokmuş gibi ekip arkadaşımın ilanı aşkına takılıp kaldım." Duraksadı. Yatakta doğrulup oturdu ve hayret içeren bir ses tonuyla mırıldanmaya devam etti. "Resmen ekip arkadaşım bana bildiğin öylece ilanı aşkı yaptı be! Seviyormuş! İyice düşün dedi birde. Adama bak ya. Öyle pat diye söylenir mi! Kalbime indirecekti az daha. Ayh... İçim şişti. Kendi kendime de konuştuğuma göre üşüttüğüm kesinleşti. Tabi bu kadar saat uyumadan düşünmek yan etki yaptı."
Başını tekrar yastığa çarparcasına bıraktı ve yorganı boğazına kadar çekerek kendini yatağa gömdü. Gözlerini yumdu ve beynini düşüncelerden uzak tutarak uyumaya çalıştı. Bir süre sonra yorgun bedenine yenik düşerek kendini uykunun teskin edici kollarına bıraktı.
***
"Ben bunu nasıl yaptım?! Nasıl saçma bir duruma soktum kızı ya! Hay Allah benim belamı versin." Diye söylene söylene kendine saydıran bu kez Selim'di.
Gece boyunca uyuyamamış ve sürekli kendini, yaptıklarını sorgulayıp durmuştu.
Operasyon anının tedirginliğine kendini kaptırıp içinde tutamayarak itiraf ettiği duygularının kızı ne kadar baskı altında bıraktığını eve döndüğünde fark edebilmişti. Şuan da kendine sövmesinin sebebi de buydu.
"Battı balık yan gider" diye mırıldandı ve vurdu kafayı yattı. Artık her şeyi zaman gösterecekti. Yapması gereken hayırlısı için dua etmekti.
***
İkizlerle tanışmasının ardından geçen iki gün boyunca, Ömür her fırsatta yanında bitmişti Melis'İn. Bu yüzden ne ailesini aramaya fırsat bulabilmiş, nede Buğra ile yalnız kalabilmişti.
Üçüncü günün sabahında Ömür kahvaltı fikri öne sürdüğünde en sonunda Buğra patlak verdi. "Bu kadar yeter Ömür! Bugün biz Melisa'yla gezeceğiz ve sen kesinlikle bizimle gelmeyeceksin."
Sertçe Melis'in elini kavradı ve çekiştirirken Ömer'e talimat yağdırmaya devam etti. "Al şu ikizini, ne yaparsan yap ama peşimizden gelmesine izin verme! Gidin edebinizle okulunuzu okuyun!"
Arabanın yanına koşar adım giderken kızı da peşinden sürüklüyordu. Kızın kapısını açtı, koltuğa yerleşene kadarda bileğini bırakmadı. Öfkesinin kendisine olmadığının bilincinde olduğu için sesini çıkarmıyordu Melis. Bir süre sessizce yolculuğa devam ettiler. Sakinleştiğinde kıza göz attı Buğra ve söze girdi. "Nihayet baş başa kalabildiğimize göre söyle bakalım, ne yapmak istersin?"
Kız omuz silkti ve "karnımı doyurmak" dedi uzatmadan. Adam tamam dercesine kafasını sallamakla yetindi.
Gözlerden uzak, ormanın içinde, göl manzaralı, sıcak ve samimi bir kahvaltı mekanına götürdü kızı. Eğlenceli muhabbetleri eşliğinde ettikleri kahvaltı iki saati bulmuştu.
Melis kahvaltıdan sonra işleri boşladığını söyleyerek eve dönmek istediğinde, Buğra üstelemeden kabullendi. Uzun ve sessiz dönüş yolculuğu süresince kendini sorgulamış ve içindeki hisleriyle yüzleşmişti genç kız. Ve bir şeyden emin olmuştu. Artık Buğra'ya güveniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİYON MÜHENDİSİ (Tamamlandı)
AçãoÇizgi meselesini bilir misiniz? Hani dark side falan... Yoldan çıkmak, yer altına inmek... Doğru ile yanlış arasındaki o ince çizgiden bahsediyorum evet. Uzatmadan günün sorusuna gelelim öyleyse; bir şey kime göre iyi-neye göre kötüdür? Bir çoğumu...