Multi ekip
Düzenlendi.
*
Bölüm 41
Serdar amirin son sözleri sebebiyle morali bozuktu tüm ekibin. Ancak kabul etmeme gibi bir şansları da yoktu. Hepsi bu görevin ne kadar önemli olduğunun bilincindeydi. Kendilerine güvenen onca insanı yüz üstü bırakmak bir kenara, kendi can güvenlikleri dahil tehlikede olan pek çok insanın hayatı söz konusuydu. Bu düşünceler içerisinde Melisa'nın evine gelmişlerdi. Onları karşılayan Neal bir gariplik olduğunu sezinlediği halde yalnız bırakması gerektiğini anlamış ve rahat çalışabilmeleri için evden ayrılmıştı. Bu kadar düşünceli olduğuna minnettardı Melisa. Zira şuan cevap veremeyeceği sorulara maruz kalmak istediği en son şey bile olamazdı.
Susma yemini etmiş gibi hiç konuşmadan alt kata, her zamanki çalışma salonuna indiklerinde oval masanın çevresindeki sandalyelere yerleştiler. Sessizlik uzayıp ta rahatsızlık verici boyuta ulaştığında havadaki gerginliği bozmak adına söze girdi Selim. "Bir şeyler mi yesek başlamadan önce?"
"Bana uyar." dedi Melisa. Sude de başını sallayarak onay verince devam etti. "Ne yemek istersiniz?"
"Fast food olsun. Şimdi hazırlamakla uğraşmayalım. Pizza olabilir." diyen Sude'ydi.
Selim mırıldandı. "Benim için fark etmez."
Melisa ayağa kalkarken söze girdi. "Dolapta hazır bir şeyler olacaktı. Ben bir bakayım. Sizde isterseniz yukarı gelin."
Merdivenlere yönelip mutfağa çıktı. Buzdolabında bulduğu hazır börekleri çıkarıp minik bir tepsiye dizdi ve ardından mikrodalga fırına atıp beş dakikaya ayarladı. Dolaptan meyve suyunu çıkarırken Selim ve Sude mutfağa gelip kahvaltı masasına oturdular.
Melisa masaya üçer tane bardak, tabak, çatal yerleştirdikten sonra fırından ısınmış börek tepsisini çıkardı. Meyve suyu ve böreği servis ettiğinde masaya oturdu ve hep beraber yemeye başladılar. Yemek boyunca hiç konuşmadıklarından çabuk bitirmiş ve tekrar işlerinin başına dönmüşlerdi.
Sude MİT sisteminden kaybolan bilgiler üzerinde, Selim öldürülen ajan Azad üzerinde ve Melisa'da bombanın çekirdeği üzerinde çalışıyorlardı. Yaklaşık iki saat ara vermeksizin çalışmalarına rağmen dinlenmek akıllarının ucundan bile geçmiyordu.
"Oha!" diyerek gördüklerine inanamamış ses tonu ve mimikleri ile dikkatleri üzerine çeken Sude, bakışlarını bilgisayar ekranından ayırmadan aynı ifadeyle devam etti. "İnanılmaz! Bu nasıl olabilir?!"
Selim merakla "N'oldu Sude, neden bahsediyorsun?" dediğinde Melisa'da onu onayladı. "Evet, anlat hadi."
Sude yine gözlerini ekrandan ayırmadan konuşmaya başladı. "Bilgiler sistemden virüs bulaştığı için silinmiş. Ancak nasıl olduysa sadece bomba ve öldürülen ajan ile ilgili bilgiler yok. Virüsün yazılımını kim kurduysa çok donanımlı ve zeki. İçeriğini araştırmak istedim ama kendi kendini yok etti. Az önce sistem tertemiz görünüyordu. Emin olmak için kendi yazdığım güvenlik yazılımını yükleyip sistemi tekrar taradım. Aslında virüsün tüm sisteme yayıldığını ve her türlü bilgiye erişebildiğini keşfettim. Bu ne demek biliyor musunuz?"
Selim gayriihtiyari lafa karıştı. "Bütün MİT tehlikede."
"Aynen öyle ve ben ne yapacağımızı düşünemeyecek kadar şoktayım şuan. Bu kadar güvenliği nasıl aşabildiler aklım almıyor?"
"Önce şu sistemin güvenliğini sağlayalım. Sonra ne yapacağımızı konuşuruz." Diyen Melisa'ydı.
Sude başını salladı. "Sen yapar mısın? Ben dikkatimi veremiyorum, bir su içip geleyim."
"Tabi ki."
Sude'nin kalkmasının ardından sandalyeye yerleşen Melisa, süratle işe koyuldu. Bilgisayarında zaten yüklü olan kendi yazdığı virüs programını devreye soktu. İşlemin tamamlanması neredeyse üç saati kapladığından ayarlamayı yapıp tekrar kendi işine odaklandı.
***
Selim "Kamera kayıtlarının pek yardımcı olduğu söylenemez. Ajan Azad'ın evine gitmeli ve birebir araştırmalıyız." Dediğinde akşam olmak üzereydi.
"Olur. Zaten sistemin güvenliği sağlandı. Çekirdeğin birçok özelliğini de bulduk. Bitmesine az kaldı. Şimdi Azad'ın evine gidelim, gelince devam ederiz." Dedi Melisa. Sude ile birlikte çalışmaya başladıklarından çekirdeğin özelliklerini keşfetmeleri daha hızlı olmuştu.
Evden oyalanmadan ayrıldıklarında Selim'in arabasına binip Azad'ın evine gittiler.
Ev tüyler ürpertici bir sessizliğe gömülmüş, adeta cinayet mahalliyim diye bağırıyordu. Odalara dağılıp araştırmaya başladıklarında pek umutlu oldukları söylenemezdi çünkü ev gayet temiz görünüyordu. Her tarafı didik didik edip tekrar holde buluştuklarında ellerinde olan koca bir hiçti. Melisa etrafını bir kez daha süzdü ve gözlerini Selim'in üzerinde durdurarak söze girdi. "Cesedi kontrol etmeliyiz. Henüz otopsi için başlamadıklarını tahmin ediyorum. Umarım yetişebiliriz."
Onaylayarak tekrar arabaya döndüklerinde Serdar amiri aradılar, cesedi görmek için izin aldılar. MİT'in adli tıp merkezine vardıklarında oyalanmadan cesedin bulunduğu morga indiler. Otopsi için sedyeye alınıp sırt üstü yatırılmış cesedin üzeri beyaz örtü ile örtülmüştü. Neyse ki otopsi yapılmadan yetişmişlerdi.
Melisa cesedin baş kısmına, Sude soluna, Selim'de sağına geçtiğinde beyaz örtüyü yavaşça cesedin üzerinden sıyırdı. Ortaya çıkan görüntü dehşet vericiydi.
Cesedin boğaz kısmından kasıklarına kadar olan gövde kısmına bir harita çizilmişti. Ve hepsi haritanın nereyi gösterdiğini çok iyi biliyordu. Harita MİT ve yakın çevresini kapsıyordu. Ama asıl dehşet verici durum, yer altında kritik bölgelere yerleştirildiği belli olan minik resimler halinde çizilmiş bombalardı! Sayıları şehrin dörtte birini tahrip edecek bombalar...
****
Kısa olduğunu biliyorum. Ancak hiç kimse yorum yapmıyor ve zaten kimsenin umurunda olduğunu sanmıyorum.Sevgiler... :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİYON MÜHENDİSİ (Tamamlandı)
AçãoÇizgi meselesini bilir misiniz? Hani dark side falan... Yoldan çıkmak, yer altına inmek... Doğru ile yanlış arasındaki o ince çizgiden bahsediyorum evet. Uzatmadan günün sorusuna gelelim öyleyse; bir şey kime göre iyi-neye göre kötüdür? Bir çoğumu...