Yıldızcığımızı doldurmayı unutmayalım. :))
Multimedia bizim ekip.
Düzenlendi.
************
Bölüm 29
Günümüz-Newyork
Ortada bir kahve masası. Üzerinde büyükçe bir harita. Belli noktaları kırmızı kalemle yuvarlak içine alınmış. Karşılıklı oturmuş çift, ellerinde kahveleri ile kurdukları planın üzerinden geçiyorlar. Kökleşmiş, karanlık bir örgütü çökertme planı bu. Haftalar önce sızdıkları örgütün en güvenilir elemanları olmayı başarmış çiftin planları sağlam. Büyük vurgun yakın, çok yakın. Gizli kimliklerinden sıyrılmalarına çeyrek var. Günlerdir ilk defa gözleri ışıldıyor ikisininde. Umutlular...
Günümüz-İstanbul
Müzayede sahibi Eser Bey ofis masasının çekmecesinden aldığı anahtarla gizemli kapıya yürüdü ve elindeki anahtarı kilide geçirdi. Kapının kenarındaki tuşlara şifreyi girdi, anahtarı çevirip açtı kapıyı. Hep beraber içeri girecekleri sıra Melisa, adama çaktırmadan Sude'ye çevreyi kontrol etmesi için işaret verdi. Sude başıyla anladığını belirtti ve tuvalete gitmek için izin isteyip yanlarından ayrıldı.
Üçe üç metre, küçük odanın duvarlarını yer yer çelik kasalar oluşturuyordu. Genç kız etrafı aklına kazırcasına izlerken adam odanın ortasında durarak söze girdi. "Gördüğünüz gibi efendim. Ürünlerimiz çok iyi bir şekilde korunuyor. Hepsi için ayrı ayrı özel bir kasa tahsis ettik. Ve her kasanın şifresini ürünün sahibi hariç kimse bilmez. Kimseye göstermeyeceğimize dair teminat vermemize rağmen müessesemizin tamamen güvenilir olduğuna koşulsuz bir inanç sağlıyoruz bu şekilde. Müzayede günleri hariç hiçbiri kasalarından çıkarılmaz. O günlerde de sahipleri gelip kendileri açar kasaları. Yani çok üzgünüm ama isteğinizi gerçekleştiremeyeceğim. Eğer kesinlikle görmem gerekiyor diyorsanız savcılıktan onaylı arama emri getirmenizi istemek zorundayım. Böylece sahibine haber verip kolyeyi çıkarttırabilirim. Yardım edebileceğim başka bir şey var mı?"
Konuşurken adamın kendine güvenen ukala ses tonu, sinsi sevinç pırıltıları barındıran gözleri olmasa, belki ona inanabilirdi kız. Ama bu tavırlarıyla hakkını kaybetmişti. Tabi ki bunu ona hissettirmeye gerek yoktu. Numarasını yediğini düşünmesine izin verdi Melisa, saf bakışlarıyla "hmm... demek öyle" diyerek, köyden şehre ilk defa inmiş bir tavırla devam etti, "o zaman ben üstlerimle konuşayım, izin kağıdı işini halledeyim. Niye aklıma gelmediyse sanki? Sağ olun Eser Bey iş birliğiniz için teşekkürler, biz artık gidelim."
"Ne demek efendim. Her zaman hizmetinizdeyiz. Siz bizi koruyorsunuz, bizimde size yardımcı olmak görevimiz. Keşke daha fazla bir şeyler yapabilseydim. Sizi geçireyim efendim." Dedi adam, yapmacık bir samimiyetle.
Melisa, "Hiç gerek yok, yorulmayın biz gideriz. Tekrar teşekkürler. İyi günler." Diyerek kasaların olduğu odadan çıktı.
"İyi günler."
Adamın yapmacık gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdi Melisa, tokalaşmak için elini uzattığı sırada fark ettirmeden telefonunu masaya bıraktı. Ofisten çıktı. Sude'yi bulduktan sonra arabaya gitti ve torpidoya koyduğu vericilerden birini aldı. Sude'ye arabada beklemesini söyledikten sonra içeriye Eser'in odasına gitti, kapıyı tıklattı, "gel" sesini müteâkiben içeri girdi. Adam şaşkın, şüpheli bakışlarıyla niye tekrar geldiğini sorduğunda, genç kız safça telefonunu unuttuğunu söyledi. İyice yaklaşıp teli aldığı sırada diğer eliyle masanın altına vericiyi yapıştırdı. Melisa telefonu cebine attı, gülümseyerek seri adımlarla odadan çıktı. Arabaya yöneldi ve bindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİYON MÜHENDİSİ (Tamamlandı)
AçãoÇizgi meselesini bilir misiniz? Hani dark side falan... Yoldan çıkmak, yer altına inmek... Doğru ile yanlış arasındaki o ince çizgiden bahsediyorum evet. Uzatmadan günün sorusuna gelelim öyleyse; bir şey kime göre iyi-neye göre kötüdür? Bir çoğumu...