Selamlaaaar. :) Pamuk elleriniz boşlukta yuvarlanan yıldıza hayat bahşetmeyi unutmasın. :))
Multimedia sırasıyla Hilal, Selim ve Sude.
*******************Düzenlendi.
Bölüm 25
Koridordaki tartışmalarının ardından geçen iki gün boyunca Buğra'dan hiç ses çıkmamıştı. Ne bir çağrı, ne de bir mesaj. Daha öncede telefonla pek görüştükleri söylenemezdi, ama en azından aralarında böyle kalıplaşmış buz kütleleri yoktu. Üşüyor hatta donuyordu genç kız.
Ben... Benim gibi bir kız... Melisa Tyler Alataş... Ömrü boyunca dayısı, hocası ve mavişi dışında hayatına başka bir erkeğin girmesine izin vermeyen bu kız; birisine, bir erkeğe yeniliyor mu yani? Hem de mavi gözlü bir erkeğe! Hadi ama, mavi göz fobim var benim. Her fırsatta Selim ve Neal'la bile mavi gözlerinden dolayı uğraşıyorum ben.
Neden o halde Buğra'ya hiç bir şey diyemiyordu?
Neden hep o gözleri delicesine bir ihtiyaçla arıyordu?
Neden o maviliklerden nefret edemiyordu?
Neden derinliklerinde boğulmak istiyordu?
Neden şuanda öylesine eksik hissediyordu?
Neden......?
Ahh, kendine gelmeliydi. Bu değildi Melisa. Şu son iki gündür sessizliğe gömülmüş kız, o değildi. Toparlanmalı ve yeniden kimseye ihtiyacı olmayan güçlü Melisa olmalıydı. Onun hayatında zayıflığa, güçsüzlüğe, duygusallıklara, mutsuzluğa, acıya hatta sevgiye yer yoktu. Yüreğinin kararlarına her zamanki gibi gem vurup mantığının doğrultusunda davranmaya devam etmeli ve bu Buğra mevzusunu sonlandırmalıydı.
Aklının sesini dinleyip yatağından doğruldu. Bugün yeni bir gündü. Ve genç kız iki günlük girdiği bu depresif ruh halinden çıkmak için kollarını sıvadı. Melisa'yı hayatına kaldığı yerden devam ettirme operasyonu için ilk adım ılık bir banyo keyfiydi.
Uzun bir duştan sonra saçlarını taradı, kuruması için salık bırakarak üzerini giyinmeye başladı. Siyah askılı tişört ve yine siyah kısa bir şort giyerek aşağı indi.
Neal'a sürpriz yapmak için harika bir kahvaltı sofrası hazırlamadan önce Sude, Selim ve hatta Selim'in kardeşini de kahvaltıya davet etti.
Türk kızlığını konuşturup sofrayı donattı. Kendiyle gurur duyuyordu. Neal'ı uyandırdı, kızarttığı patatesleri sofraya koyduktan sonra kapı çaldı.
Kocaman bir gülümsemeyle kapıyı açarak gelen Sude'yi içeri aldı. Sımsıkı sarılırken bir yandan konuşuyorlardı. "Özlemişim ya. Niye hiç gelmiyorsun?" Dedi Melisa sitemle.
Sude bezgin ve dehşete düşmüş bir ifadeyle cevap verdi. "Bende özledim özlemesine ama babaannem geldi Almanya'dan. Biliyorsun bizimkiler orada. Aslında hep birlikte geleceklermiş ama babam işlerini ayarlayamamış, babaannem de tutturmuş illa gideyim bi kızları göreyim diye. Sonuç; evden çıkarken ahiret sorgusu yaşayan bunalmış bir adet Sude. Operasyona giderken bile bu kadar gerilmiyorum yahu!"
Genç kız gülerek sırtını sıvazladı Sude'nin, söze girdi. "Baya dertlisin sen. Canım benim. Merak etme bugün birlikte stres atarız."
"İyiki varsın Melis'im ya." Dedi Sude gülümseyerek.
Melisa tüm samimiyetiyle cevap verdi. "Sende öyle Sudecan'ım."
Zilin sesiyle tekrar kapıyı açtı kız. Bu kez gelenler Selim ve kardeşi. Neal aşağı indiğinde ayaküstü hoşbeş yapıp Selim'in kardeşi Hilal'le tanıştılar ve masaya geçtiler.
Fırından yaptığı paçanga böreklerini çıkartarak çaylarla beraber servis etti Melisa, yerine yerleşti. Gelen övgülerle göğsü kabarmış, birazda utanmıştı. Hatta pis yılan göz utangaçlığıyla dalga bile geçmişti. Fırsatçı maviş.
Hilal hayranlıkla Melisa'ya baktı. "Bu yaşta bu kadar şey yapmayı nereden öğrendin Melis ya? Ben galiba çok beceriksizim."
Tebessüm ederek cevap verdi. "12 yaşında falandım heralde, yemek kursuna gideceğim diye tutturunca dayım sağ olsun kıyamadı gönderdi."
"Zaten çok inatçıydı bu. Bir şey istiyorsa illa o an olacaktı yani." Dedi Neal sırıtırken.
Genç kız hırsla konuştu. "Kıskanç yılan göz."
Gözlerini kısarak kötü kötü baktı, Neal kahkaha atıp Melisa'nın yanağını öptü. Hilal onların bu haline gülerek söze girdi. "Çok tatlısınız. Yeni evli çiftler gibisiniz."
Neal yüzüne abartılı bir dehşet ifadesi yerleştirerek konuştu. "Allah korusun. Bu cadaloza abisiyken katlanmak yeterince zor zaten. Birde kocası olmak ha! Bu bir felaket olurdu.
Melisa huysuzca çemkirdi. "Hadi oradan be. Hilal'ciğim sen bakma ona. Asıl kendisi geçimsiz, huysuz, sinir bozucu bir yılan göz."
"Ben gayet mülayim bir insanım. Geçimsiz ve huysuz olan sensin." Dedi Neal, burnu havada bir şekilde. Hemen ardından sözü Selim aldı. "Ve de agresif."
Bu defa kızın öfkeli bakışlarının hedefi Selim'di. "Hah! Hain iki numaralı yılan göz."
"Hiçte bile abi. Melisa gayet hoş, sevimli bir kız. Ayrıca çokta tatlı, kafa dengi ve de güler yüzlü. Huysuz ve sinir bozucu olduğunuz konusunda da haklı." Dedi Hilal, evladını savunmaya çalışan bir anne edasıyla.
Ay ben bu kızı yerim ya. Melisa'nın içinden sevgi pınarları Hilal'e doğru taşarken sırıtarak söze girdi. "Selim, bak ta biraz kardeşini örnek al. Ne kadar mantıklı konuşuyor. Hilal canımsın, biz seninle niye daha önce tanışmadık ya? Hep bu yılan göz yüzünden dimi!"
Atışmalı, eğlenceli, bol kahkahalı bir kahvaltı gerçektençok iyi gelmişti kıza. Özüne dönüyordu. Belki de sadece kendini kandırıyordu.Öyle ya da böyle şuan mutluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİYON MÜHENDİSİ (Tamamlandı)
ActionÇizgi meselesini bilir misiniz? Hani dark side falan... Yoldan çıkmak, yer altına inmek... Doğru ile yanlış arasındaki o ince çizgiden bahsediyorum evet. Uzatmadan günün sorusuna gelelim öyleyse; bir şey kime göre iyi-neye göre kötüdür? Bir çoğumu...